Günlerden Pazar, erken kalktım. Gece uyku tutmadı, son günlerdeki iç huzursuzluğum üzerimde, inanılmaz keyifsizim. Sanki dağlara karlar yağmış, yine güneş bulutların arkasına saklanmış, düşler karanlıkta kalmış.Soruyorum kendime; Nerede o dağları sars
Günlerden Pazar, erken kalktım. Gece uyku tutmadı, son günlerdeki iç huzursuzluğum üzerimde, inanılmaz keyifsizim. Sanki dağlara karlar yağmış, yine güneş bulutların arkasına saklanmış, düşler karanlıkta kalmış.Soruyorum kendime;
Nerede o dağları sarsan ağız dolusu kar beyaz gülüşlerin? Gülemem gayri,zira bugün „Anneler Günü“. Bu benim Miyase´msiz beşinci yılım.Biyolojik annem değildi fakat beni bakıp büyütendi, babaannemdi. O beni ben yapandı.En güvendiğim kişiydi.İsteksizce ayrılmıştım yanından gurbet ele gideken. Yanından ayrıldıktan sonra ellerim ellerini aradı hep.Onunla her şey güzeldi.Keşke şimdi hayatta olsa tarla kokan,toprak kokan o küçük elleriyle yine saçlarımı okşasa, ben dizlerinde uyuklarken.Ve ben yeniden gülebilsem. Biliyorum bu mümkün değil artık,zira o şimdi iki ayak eninde daracık mezarından bana bakar, Miyase Annem aklıma geldikçe gözümden yaşlar akar. Bu vesileyle tüm annelerin bu kutsal gününü kutluyorum.
Ölüm gözlerimde bugün…
Ah! Trabzon‘um. Manipüle edilen kentim. Türk insanına düşman edilmek istenen bahtsız şehrim. Şimdi senden çok uzakdayım, fakat seni bu gurbet ellerde alıp verdiğim her nefeste yeniden yaşıyorum.
Bizi ölümle tehdit edenlere gülüp geçiyorum.
Halkım için düşman edinmekten korkmuyorum.
Dudağımın kıyısında kan pıhtısı, Che Guevara provaları yapıyorum.
Haydi Ahmet, çıkmazları çiçeklendir kalem tutan ellerinle donat ruhları.
Gün gelir acımıza tercüman olur çiçeğe ve meyveye duran daluçları.
Ölüm gözlerimde bugün; Melekler baş ucumda nöbette bekliyor,
Sanki göğsüne alıp sonsuza dek uyutacakmış gibi,
Ölüm gözlerimde bugün, Hakkını helal et Trabzon‘um.
*
Son zamanlarda yaşadığımız Trabzon gündemi beni sert sözlü bir insan durumunda bıraktı.
Oysa yumuşak ruhlu naif şiirler yazabilen bir insanım. Kavgayı sevmem, iyi dostluklar kurarım. Özel hayatımda, kişisel iş ilişkilerimde yumuşak, hoşgörülü olmama rağmen kalemim sert ve hoyrat bu günlerde.
Bu dönemde gündem yazarı olmak çok zor bir şey. Zira gündem çok bulanık. Basının da son dönemdeki adaletsizliklerden dolayı tepki koyabilen gazeteci sayısı çok azaldı. Haksızlığa karşı susan, çanakçılar ve kraldan çok kralcılar baş tacı oluyorken, konuşup yazanlar neden asi oluyor?
Herkes „Kralcı“ oldu maalesef.
Benim de gündem ile ilgili yazılarımdan dolayı yaşadığım bunalımı bilmenizi isterim. Zira gündem ile ilgili ;
‘Olmak veya olmamak’
“İlluminatibahçe“
„Sizin Fenerbahçe Aşkınız, Biz Trabzonlular Şaşkınız!“ ve son yazım
„Hedef Trabzon, Vurun Kahpeye“ gibi ele aldığım konularla yaşadığımız bunalımı, dile getirmeye çalıştım.
*
Yazılarımı okuyan arkadaşlarım sert üslubuma inanmak istemedi …
Zira yirmi yıllık arkadaşım:
“Ben seni iyi tanırım yazılarında kullandığın sert ve argo sözleri şimdiye kadar yaptığımız sohbetlerde bunca yıldır duymadım, Neden bunları yazıyorsun?“
Hiç şüphesiz isyan değil benimkisi haksızlığa karşı bir başkaldırı olarak değerlendirebiliriz.
Elbette bunları yazarken zaman zaman sevdiklerimi de kırdım.
Mesela: Ulusal medyanın çoğunluğu topyekün Trabzonspor’a ve Sadri Şener‘e saldırırken bende farklı bir açıdan başkanı eleştirmem gibi,
Oysa Sadri Başkanı en cok savunanlardan biriydim.
Peki neden en çok, sevdiğini acıtır insan?
*
Söyleyim:
Konuşmak için çok geç kaldı.
Çok uzun süre tepkisiz kaldı.Birçok stratejik hatalar yaptı.
Eleştiri veya tenkit için yanlış bir zamandı benim yaptığım.
Biz daima, iyi günde ve kötü günde Başkanımızın arkasındayız.
Ve her zamanda olacağız.
Olmak zorundayız.
Ulusal medyanın linç etmek istediği başkanımızı yerel basın olarak müdafa etmek durumundayız. Kendi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.
Sigmund Freud, insanın, kimi kaybettiğinin farkında olması, ancak kaybedilen kişi de “neyi” kaybettiğinin bilincine varması ile önem kazandığını söyler.
*
Toplumcu gerçekçi bir disturla ne yaşıyorsam onu yazmayı seviyorum.
Bugün aslında başka bir önemli konu yazacaktım.
Kendime dair“ bir yazı oldu, bağışlayın lütfen.
*
Haftaya yine toplumu yakından ilgilendiren can alıcı konularla sizinleyim. Şair Yaşar Bedri‘nin „Zarflar ve Atlas“ dizeleriyle yazımı sonlandırıyorum.
-adımız, adınızda kalsın!
o melâmi şair bunu yazdı.
bazen buluttu sözlerim, bazen sitem
adresi silinmiş zarfların hafızasında her
akşam yanarken fesleğen ve teN
nureler!..
adımız hiç kimseye çıkmıştı.
- mahreci: yara!..