Rahmetli Ecevit…

Çok alay ettiler, çok kınadılar ama şu an ona dair eleştirilen her ne varsa  çağımıza uyarlanmış haliyle onu yaşıyoruz.

Nasıl mı?

Dün iki elektrik süpürgesi almak için Dyson’a gittim.

Satıcı “ İki tane veremeyiz. Bir tane alma hakkınız var.” Deyince önce şaka yapıyor sandım.

Ama şaka yapmıyormuş! Gerçekten da sadece bir tane alma hakkım varmış.

Kişi başı bir tane!

İkinciyi farklı bir kişinin kartından alabiliyormuşum, ama kendi kartımdan ikinciyi almam yasak.

Nakit para tamamen geçersiz.

Kartla sadece…

Durumu idrak edememiş bir halde, biraz da kızgın bu defa kabak tatlısı yapmak üzere azalan toz şekeri tamamlamak için markete gittim. “ 5 kilo toz şeker ver çocuğum.” Dedim.

Satıcının “ yenge 5 kiloluk veremiyoruz, bir kilo alabilirsin, ama sen yabancı değilsin bir kiloluklardan 5 tane vereyim çaktırmadan” demesiyle, toz şekerimi yıllardır birikmiş torpilimle alabilmiş olmanın haklı gururuyla , yüzümde tebessüm aklımda rahmetli Ecevit, dilimde “ mekanın cennet olsun, çok haksızlığa uğradın, oysa sende tam bir savaşın içindeydin fakat çok yerdiler seni, huzurla uyu “ sözleriyle marketten ayrıldım.

Ekmek de lazımdı ama, cesaret edemedim…

Bill Gates!

Küresel gücün, her yerde, her şeyde, her planda ortaya piyon olarak sunulan görünen yüzü…

Ne dediyse dünyaya kabul ettiren, şimdi de “ yapay et “ konusuyla gündemi meşgul eden Bill Gates, bu ara insanları bırakıp ineklere takmış durumda.

Neymiş efendim, inekler, büyük baş hayvanlar, çıkardıkları gazlarla dünyayı kirletiyorlarmış, bu yüzden derhal yok edilmeliymişler.

Metan gaz dedikleri ineklerin pırtı…

İnekler pırtladıkça, dünya kirleniyormuş!

“Allahım ne şanssız kulum!

Dünya tarihinde bunca zaman dilimi varken gele gele bu döneme denk geldim!

Dinazorlar çağında olaydım da, bu günleri görmeseydim, şansıma tüküreyim!” Diyerek isyan ediyorum artık!

Zeki denilerek yüceltilen, sözüm ona insanlığın yararı savsatalarıyla dünyaya her türlü kötülüğü yapma hakkını kendinde bulan insanlarla aynı dönemde yaşamak gerçekten ağlanılası bir durum!

Derdimiz hiç bitmiyor!

Şimdi de inekler için uğraşıyoruz!

Adam kendi özel jetlerinden, çoluğunun çocuğunun, şirketinin altındaki araçlarından, okyanusları fersah fersah dolaşan yatlarından çıkan kirliliği, bilgisayarlarından dünyaya yayılan radyasyonu, onların çevreye yaydığı pisliği görmüyor, ama inekler pırtlarıyla dünyayı kirletiyor, ve yok edilmeliler!

İnsanoğlunu yapaya mahkum eden sistem hızla ilerliyor dostlar.

Dışımızda, bir kaç vakit sonra bizi içine alacak digital bir sisteme doğru yavaş yavaş çekiliyoruz.

Bir çoğumuzun farkında dahi olmadığı digital sisteme Metaverse deniliyor.

Konu çok uzun ve detaylı.

Bu yüzden siz önden azıcık araştırın… İnanamayacaksınız!

Ama çoktan başladı…

Geçen gün çok kalabalık olmayan bir mevlitteydim.

Hoca, sürekli sınandığımıza bu yüzden şükretmemiz gerektiğine dair açıklamalar yapınca, dayanamayıp hocamıza …

“ Allah neden İsviçre, İsveç, Danimarka, Norveç, Finlandiya gibi ülkeleri sınamıyor da, hep Ortadoğu ülkelerinin çoğunluğunu oluşturan Müslüman ülkeleri sınıyor? “ Diye sordum.

Şu an o da, bende düşünmedeyiz…

Made İn Turkey!

Ne çok insan gülmüştü bize, siz Hindi misiniz? Diye…

Ne çok ti’ye alınmıştık.

Ohhh! Nihayet dünya çapında ki bu uygulamaya son verildi.

Artık uluslararası faaliyetlerde  ve yazışmalarda kullanılan “ Made İn Turkey “ ibaresi yok.

Artık Made İn Türkiye’yiz…