Duydum ki,
Trabzon TRT  kapatılıyor.
Neden.
TRT  Trabzon'un ve  bölgenin sesi değil midir?
Trabzon'un rengini,
Kültürünü,
Folklorunu,
Yaşamını yansıtmaz mıydı bu TRT?
Dün ihtiyaçtı da bu gün ne değişti ki?
Artık TRT'ye "Var git!" deniliyor.
Doğrusu şaşkınlıklar içerisindeyim...
*
Ayrıca duydum ki,
TRT'nin mevcut binası Trabzon Üniversitesi Rektörlüğü olacakmış.
Dünyaları bina doldurduk da,
Bir Rektörlük binası bulamadık,
Yapamadık  öyle mi?
*
Hadi bulamadı,
Yapılamadı;
E, o zaman TRT Binasının katli vaciptir öyle mi?
Başka bina yok rektörlük binası olacak öyle mi?

Trabzon'a,
Yeni üniversite mi yapacaksın.
Mevcut  KTÜ'yü ikiye böl,
Al sana yeni bir üniversite.
Sonra kaldır TRT'yi
Al sana Trabzon Üniversitesi Rektörlük binası.
Dedim ya "Oh ne ala Mualla!"
*
Bu acıkana kulağını yedirmektir.
Bu mudur Trabzon'a hizmet?
Bu mudur eğitim yatırımı.
*
İşte,
Akyazı Şenol Güneş tesisleri de böyle yapılmadı mı?
Her ilde olduğu gibi bizim ilimizde de olsun istediğimiz modern bir sahası için,
"O zaman "Avni Aker 'i ver "dediler.
Çaresiz verdik,
*
"Ama yetmez,  Yavuz Selim'i' de ver" dediler.
Onu da verdik.
*
Lakin o da yeterli görülmedi.
"Orman Bölge Müdürlüğü Lojman alanını da ver" dediler...
Onu da verdik.
*
Verdik de,
Düşünüyorum;
Biz bu devlete bahsi geçen maddi varlıkları değil,
Canımızı seve seve veririz de,
Verdik de,
Bunu de devlet-i ala iyi bilir de,
Neden bu devlet bize hala üvey evlat muamelesi yapar anlamıyorum?
*
İşte Sahil Yolunda da buyapıldı bize,
"Yol mu istiyorsun ey Karadenizli?"
Dediler,
"Eveet!" dedik.
"O zaman sen de o güzelim kıyılardan vazgeçeceksin,
Yolu oralardan geçireceğiz.
Yoksa yapamayız" dediler.
*
Ve böylece o cennet kıyılarımızı yola feda ettik.
Zira gurbette yakınlarımız,
Akrabalarımız vardı...
*
Böylece deniz ile aramızda simsiyah yılan gibi duran bir yol var ki
Gurbete kavuşturdu ama denizle ayırdı bizi...
Neden bu zor tercihler  hep bizi bulur anlamıyorum.
*
Oysa biz bu devleti  canımızdan çok sevdik...
Ölümüne sevdik!
Çıkarsız umarsız sevdik...
*
Hal bu iken,
Nedendir hep kenara itilmişliğimiz?
Yokluğa terk edilmişliğimiz nedendir?
İşte bütün mesele bu...
Üzen ve kafamızı kemiren soru bu?
Neden?
 
KİM KİME DUMDUMA
 
Şu motosikletler.
Şeytan gibi.
Neredeyse ağzımızdan girecek,
Burnumuzdan çıkacak.
*
Kaldırımda gidiyorsunuz;
Arkanızdan size korna çalıyor,
"Yol ver bana,
Önümden kaybol!" dercesine.
Korna çalıyor...
Kaldırım sanki yayalara değil de,
Motorlu araçlara tahsisli.
*
Ya da sinsice yaklaşıp motor sesini yükseltiyor.
Paniğe sebebiyet veriyor...
*
Bir bakıyorsunuz ters yola girmiş,
Üzerinize geliyor.
Bir bakıyorsunuz,
Araç yasağı olan yollarda fink adıyorlar.
*
Bir bakıyorsunuz ki,
Aracınızı sağdan geçiyorlar,
Sanki Londra'da yaşıyor mübarek.
O da kesmiyor,
Dar alanlarda tehlikeli slalomlar yapıyorlar...
Nedir bu motosikletlerden çektiğimiz azizim?.
*
Bayramları köyde olurum.
Eş dost ve aile yakınları olarak köyde bayramlaşırız.
Aman Allah'ım.
Ne bayramı,
Adeta savaş hali.
Silahlar susmak bilmiyor...
*
Sesten zevk alan bir millet var mıdır bizim gibi?
İnsan güzel bir müzikten zevk alır.
Güzel bir filmden.
Güzel bir dost sohbetinden.
Hatta vaazdan zevk alır.
*
Ama biz öyle değil.
Çıkart belinden emaneti.
Saldır havaya...
Tak tak tak tak
 Tak da tak.
Dedim ya sesten zevk alan bir millet var mıdır bizim gibi?
*
Uzun uzun Kornalar...
İki çekmeler.
Fren sesleri.
Motor böğürtmeler...
Ve daha neler neler...
Ne bu ya!?
*
Öyle bir azıtmışlık var ki,
Devlet/mevlet dinlemiyorlar.
*
Kim,
Canı ne istiyorsa onu yapıyor.
Canı yaylada bir ev yapmak mı istedi.
Hemen inşaata başlıyor.
Ne mimar,
Ne imar.
Ne imza,
Ne onay.
"Ağada ben paşa da ben" diyor.
*
E,şimdi bu duruma ne denir?
"Memleketin çivisi çıkmış" denir.
 
BENDEN TAVSİYE
 
Bakın gençler.
Çalışmıyorsunuz.
İşe girmek için çalışıyorsunuz,
İşe giriyorsunuz ama
Çalışmıyorsunuz.
*
Üretmiyorsunuz.
Bu gün,
Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük,
Sahip olduğu işin gereğini yapmamaktır.
Verimli olmamaktır.
*
İşi için alın teri döken ile,
Savaşta kanını dökenin,
Benim nazarımda hiç bir farkı yoktur.
*
Lakin alın teri dökmeyen,
İşini benimsemeyen,
Burun kıvıran.
O kimseler var ya;
Onların da savaşta,
Askerden kaçan korkak ve hainden farkı yoktur.
İşte o kadar!
 
AHMET ÇAKAR ÜZDÜ
 

Kendisini yaklaşık on yıl önce,
İkizdere'de açtığım bir karikatür sergisi organizasyonunda tanımıştım.
Yaşayan İnsan Hazinesi listesine dahil edilen,
Rizeli şair, atma türkü ustası Osman Efendioğlu ile birlikte sahne almışlar ve bizlere muhteşem anlar yaşatmışlardı.
Ölen herkese üzülürüm  de,
Sanatçının ölümü bir başka yakar gönlümü.
Nur içinde uyu güzel yürekli adam!
 
FIKRA
 
Nasrettin Hoca bir dükkana girer,
kendisine uygun kaftan bakmaktadır.
Pahalılar dan birini gözüne kestirir...
Giyer,
fiyatını sorar.
Satıcı "10 akçe hocam" der.
 Nasrettin Hoca "Pahalıymış...
Daha ucuzu yok mu bunların?" der ve giydiği kaftanı çıkarır.
Satıcı Nasrettin Hoca’ya 5 akçelik bir kaftan çıkarır,
Nasrettin Hoca kaftanı giyer ve dükkandan çıkar. Satıcı arkasından bağırır:
"Hocam aldığın kaftanın parasını vermeyi unuttun?"
Nasrettin Hoca:
"Pahalısını bıraktım, onun yerine ucuzunu aldım ya!" der.
Satıcı: "Hocam pahalı olanın parasını vermemiştin ki!" deyince Hoca;
"Be hey adam!..
Almadığım şeyin parasını niye vereyim?" der ve uzaklaşır.