Bayburt’un Çamurçukuru köyünde çamura şekil vererek tandır üreten 57 yaşındaki Recai Purutoğlu, kentin son tandır ustası olmanın ağırlığını taşıyor. Dedesinden babasına, oradan da kendisine geçen zanaatı yarım asra yaklaşan bir ustalıkla sürdüren Purutoğlu, hem fiziksel emeğini hem de yüreğini bu mesleğe vermiş durumda. Ama şimdi endişesi büyük: “Bu mesleği öğrenip sürdürecek kimse kalmadı. Ben gidince zanaat da bitecek diye korkuyorum.”
“Yok oluyoruz, bitiyoruz… Ama ben hâlâ hazırım”
Henüz çocuk yaşlarda babasının çamur yoğurduğu atölyede başlayan tandırcılık yolculuğu, Recai Usta’yı bugün Bayburt’un son ustası haline getirmiş. Yıllardır geleneksel yöntemlerle tandır üreten, Türkiye’nin dört bir yanına hatta yurtdışına ürün gönderen Purutoğlu, mesleğinin unutulmasından duyduğu üzüntüyü dile getiriyor.
“Yeter ki bu zanaat ölmesin. Öğreteceğim kişiye sadece bilgimi değil, ne varsa her şeyimi veririm. Tapumu, malımı, mülkümü… Ama tek bir şartım var: Bu işi son nefesine kadar sürdürecek.”
Ahilik Ruhu ile Yoğrulmuş Bir Meslek
Tandırcılığın yalnızca çamurla yapılan bir iş olmadığını vurgulayan Recai Usta, bu zanaatın Anadolu kültürünün bir parçası olduğunun altını çiziyor.
“Ahiliği, esnaflık anlayışını, Anadolu’yu nasıl öldürdükse bu mesleği de öyle göz göre göre bitiriyoruz. Ama hâlâ geç değil. Yeter ki gençler gelsin, öğrensin, sürdürsün.”
Tandır yapım sürecini anlatırken adeta elindeki toprağı kelimelere döküyor: Toprağın yatağından çıkarılması, çamurun harmanlanması, günlerce beklenip mayalanması, ardından santim santim yükseltilerek gövdenin şekillendirilmesi… Her biri sabır, ustalık ve özveri gerektiren aşamalar.
“Bu sadece bir tandır değil, bir hayat meselesi”
Her tandırın kendi içinde ayrı bir hikâyesi olduğunu anlatan Purutoğlu, küçük boy bir tandırın dört günde, büyük boyun ise yedi günde tamamlandığını söylüyor. Ancak iş burada bitmiyor. Gövdesi, göğsü, hetirceği, gogolusu derken her parça ayrı bir emek istiyor.
“Yapmakla iş bitmiyor. Kuruması var, yakımı var, anlatması var. Tandır bir fırın değil, bir gelenek… Ben bunun için yaşıyorum.”
Kültürel Bir Miras Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya
Bugün Bayburt’ta tandırcılığı bilen tek kişinin kendisi olduğunu dile getiren Recai Usta, çırak bulamamanın hüznünü yaşıyor. “Bu toprakta yoğrulmuş bir mesleğin son temsilcisi olmak kolay değil. Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım ama yeter ki bu kültür yaşasın” diyen usta, çağrısını yineledi:
“Gelene kadar beklerim, öğretirim. Sadece beni değil, bu mesleği yaşatacak biri lazım.”