Çocuklar zaten ödevlerden memnun değildiler. Şimdi dersleri de “ödev formatı” nda olması dolayısıyla memnuniyetsizlikleri daha bir artmıştır. Çocukları okuldan geldikten sonra, ödevin başına oturtmak çok zor bir işti, zaten. Bu durum çok doğaldır. Çünkü ödev ile çocuk arasında ters bir ilişki vardır. Hele bu durumu iyi yönetemezsek, durum daha da vahim bir biçimde ortaya çıkabilir. Şimdi çocuk okul gitmeden evde okulu yaşamak zorunda kalmıştır. Çocuk, bir taraftan böyle bir zorunluluk var bir taraftan da online dersten öğrendiklerinin ödevlerini yapmak zorundadır. Çocuğu TV başında izleyen ve ödevlerini yapıp yapmadığını kontrol eden veliler, bu işi çok hassas bir biçimde yönetmelidirler. Çocuğu ödevin başına oturtmak için öğrenciye rağmen çaba sarfeden anne-baba, bu kavgada baştan kaybetmiş demektir. Çünkü çocuk ders ve ödev yapmak istemiyorsa ona zorla bir iş yaptıramazsınız. Eskiden “Öğrenemeyen öğrenci yok, öğretemeyen öğretmen var” sözü geçerli idi. Bugün ise şu söz geçerlidir: “Öğrenmek istemeyene kimse bir şey öğretemez”. O zaman olması gereken çocuğun öğrenme arzusunu uyandırmanın yollarını bulmak olmalıdır. Siz onun isteksizliğine rağmen onu hemen ödevin başına oturtursanız,  çocuğun ödevine yardımcı olmuş olmazsınız. Aksine çocuğu ödevden, dersten daha da soğutmuş olursunuz.
 
Dünyanın her yerinde, gıpta ettiğimiz gelişmiş ülkeler dâhil, ders ve ders kitabı soğuktur. Kimse ders kitabını zevk için okumaz. Hiç zevk için bir fen bilgisi kitabı, ya da Türkçe kitabı okuduğunuzu hatırlıyor musunuz? Hatta denebilir ki, ders kitabından zevk alan bir çocuk normal bir çocuk değildir!
 
Sözü uzatmadan çocuklarımızın derslerine ve ev ödevlerine nasıl yardımcı olabileceğimize ilişkin bazı hususları paylaşmaya çalışalım.
 
Çocuk TV başına geçip derse başlarken biz anne baba olarak çocuğumuzla birlikte derse girmek zorunda değiliz. Biz anne baba olarak çocuğumuza ders öğretmekle yükümlü değiliz; onlara iyi bir anne baba olmakla yükümlüyüz. Siz çocuğun derse hazırlanması için gerekli şartları hazırlamakla yükümlüsünüz. Asla onlara ders anlatmak ve ders öğretmekle yükümlü değilsiniz. İyi bir öğrenme için öncelikle iyi dinlenmiş olmak gerekir. Nasıl dinleneceğine bırakın kendisi karar versin. Örneğin TV izleyerek dinlenmekten hoşlanıyorsa, buna da makul bir süre için izin vermenin bir zararı yoktur.İyi öğrenci günün 24 saatinde ders çalışan öğrenci değildir!..Ödevinin olup olmadığını çocuğa sormak gerekir ama hemen ödevini yapmak için çocuğu masaya davet edip, onunla birlikte ödev yapmaya oturmak çok büyük bir yanlışlıktır. Çünkü ev ödevi çocuğunuzun ödevidir, sizin değil! Ödev yapıp yapmadığını takip edin, ama oturup çocukla ödev yapmayın. Çocuk ödev yapma esnasında anlamadığı bir hususla karşılaşırsa, o zaman sizin ona yardım etmeniz gerekir. Ama yardım öyle ödevi alıp, sizin yapmanız biçiminde olmamalıdır. Söz konusu bilinmeyen bilgiyi, nereden nasıl bulacağına ilişkin bir kılavuzluk yapmaktan söz ediyoruz. Örneğin çocuk anlamını bilmediği bir sözcükle karşılaştı ve bunu sizden öğrenmek istiyor. Yapılması gereken şey, o bilgiyi hazır olarak vermek değil, o bilgiyi nereden nasıl öğrenebileceğini öğretmek olmalıdır. Yani Türkçe Sözlükten bakılabilecek bir sözcüğü sizin söylemeniz, çocuğu ezberciliğe ve hazırcılığa alıştırır. Çocuğa bundan daha büyük kötülük olamaz!..
 
Anne-baba olarak ödevler konusunda çocukla kuracağımız iletişim kısaca şöyle olabilir:
 
-Kızım(Oğlum), ödevin var mı? Ödevini yaptın mı?
-Evet yaptım.
-Bir sorun var mı? Hayır yok!
-İyi, aferin!
 
Eğer, “Evet ödevimi yaptım, ama bazı soruları anlayamadığım için yapamadım” cevabını alırsa anne-baba, o zaman oturup hangi soruların anlaşılmadığını öğrenmeli ve bu soruların cevabını nasıl bulabileceğine ilişkin rehberliğini yapmalıdır.
 
Bunun ötesinde çocukla kurulacak diyalogların problem çıkarma ihtimali yüksektir.
Öncelikle çocuğun kendi işini ona öğretir gibi yapmak, çocuğun kişiliğini zedeler. Yani her akşam “Oğlum ödevini yap!” diye başlayan iletişim biçimi, çocuğumuzun ileriki eğitim hayatında performansının düşmesine neden olabilir.
 
Sonuç, anne-baba, anne-babalığını yapmalı; çocuğun öğretmeni rolüne soyunmamalıdır. Bilinmeli ki anne-baba, anne-babalık görevinin dışında üstleneceği rollerin hiçbirinde başarılı olamaz!