Siyah beyazlı sinemalar çağının çocuklarındanım.
Baş rollerini Türkan Şoray ve Murat Soydan'ın paylaştığı 'Bir Dağ Masalı' Filmi Murat Soydan’ın ilk filmi olurken benim de izlediğim ilk Filmdir.
***
Evet böyle başlar benim sinema maceram.
Yeşi
Siyah beyazlı sinemalar çağının çocuklarındanım.
Baş rollerini Türkan Şoray ve Murat Soydan'ın paylaştığı 'Bir Dağ Masalı' Filmi Murat Soydan’ın ilk filmi olurken benim de izlediğim ilk Filmdir.
***
Evet böyle başlar benim sinema maceram.
Yeşilçam, Zenginlerini; daha çok göbekli, yaka mendilli, küstah dilli, burnu havalarda, halden anlamaz, her şeyin sahibi olmayı hak edenler olarak izler ve nefret duyardık.
***
Bunun yanı sıra onurlu fakirlerin aşkı uğruna zengin kız babalarının çek karşılığında kızını terk etmesi teklilerine tereddütsüz ret cevabı vermesini, hatta teklif edilen gıcır gıcır paraları ve çekleri bir çırpıda yırtan şahsiyetli fakirleri alkışlarla izlerdik.
***
Sonra Hocaları vardı sinemaların;
Ağzında dişleri yok, gözleri fer fecir okuyan ve illa ki de çember sakallı, illa ki dedikoducu, iftiracı, hatta illaki de eski kafalıydılar(!)
***
Kadınların, kendi aralarındaki hain planlarını görürdük filmlerde.
Arkadaşının sevgilisini ayartan kadınları, erkekleri görürdük...
Gerçi çok geçmez filmin sonuna doğru herkes gerçeği öğrenir, mutlu sonla çıkıverirdik sinema salonlarından.
***
Üvey anne nefretlerini... Yetim çocukların feryadını gözyaşlarıyla izler izler milletçe ağlardık sinema salonlaında.
Patronun işyerinde sendikal kavgalar veren, sömürüye karşı devrimci eylemleri görürdük yine.
Ağaları, ağa babalarını, işçiyi, köylüyü nasıl da sömürdüklerini izlerdik
***
Silahının mermisi asla bitmeyen.
Attığını vuran kabadayıları.
Okunu her atışta 12 den saplayan, bir kılıçla Bizans'a diz çökerten Malkoçoğlu ağabeyimiz Cüneyt'i çılgınca alkışlar, sevinçten uçardık adeta...
***
Bazen de filmlerin sonunda kahramanımızın ölümüne yas tutardık günlerce ve öfkeden zehir olurdu hayatımız, tadımız kalmazdı haftalarca...
***
Evet, tümüyle siyah beyaz sinemalarımız vardı.
Ayhan Işık’lı, Yıldıray Çınar'lı ve Eşref Kolçak'lı köy filmlerimiz vardı tadına doyamadığımız...
***
Onun o eşkıya halleriyle her tavuk yiyişini gördüğümde acıktığımı bana hatırlatan tek adamdı Erol Taş. Ve kötülerin efendisiydi adeta...
Ya her daim yelekli, kasketli ve köstekli saatli Nupar Terziyan.
Palabıyıklarıyla otoriter görünümlü, her daim kravatlı, kentsoylu o Hulisi Kentmen.
***
Aşklarımız mı, ablalarımız mı? Bir türlü karar veremediğimiz; odalarımızı süsleyen poster poster Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Türkan Şoraylar'ımız vardı...
***
Ve Yılmaz Güney.
Namı değer Çirkin Kral.
Ya da Türk sinemasının tartışmasız efsane adamı.
Ağıt, Acı, Baba, Umut, Arkadaş ve daha nice filmlerin unutulmaz aktörü...
***
Ve bir de, Bilal'imiz de vardı.
Bilal İnci'miz. O da hayli kötülerdendi.
At üstünde elinde kamçısı, kocası gurbetteki kadınlara göz koyan, gözü doymayan bir kara yağız Adanalı adamdı..
***
Ve ihsan Gedik; o da kötülerin şamar oğlanıydı.
Süheyl Eğriboz veya namı değer Sütçü.
***
Birde beyaz perdede her daim iyilerimiz vardı.
Şiir tadında sevimliliğiyle Sadrı Alışıklarımız.
Süleyman Turan'larımız.
Gülmekten kırıp geçiren Kemal Sunal'larımız
Öztürk Serengil'lerimiz vardı...