14 Mayıs 2023 günü yapılacak genel seçim yaklaştıkça ülkemizdeki siyasi atmosfer gittikçe yükselmektedir. Bu arada son günlerde gerilime neden olan gelişmelerden biri de “Yeter Söz Milletindir” sloganının kime ait olduğu konusudur.
Bu slogan 1946 yılında ortaya çıksa da aslında uzun bir arayışın sonucudur. Zira siyasi tarihimizde ilk demokrasi deneyimi I. Meşrutiyet yıllarına kadar inmektedir. 1876 yılında hazırlanan ilk Osmanlı Anayasası olan Kanun-ı Esasi gereğince seçimler yapılmış ve ilk parlamento 1877’de açılmıştır.
Söz konusu seçimlerde halk iradesi tam olarak sandıklara yansımamıştır. Çünkü seçim kanunu gereğince ancak belli bir mal varlığına sahip kişiler oy kullanabiliyordu. Ayrıca seçimler de iki dereceliydi. Fakat yine de 1876 yılında yapılan seçimler ilk olması açısından önem taşıyor ve bir anlamda mutlakıyetten kopuşu simgeliyordu.
Osmanlı tarihindeki ikinci demokratik seçim 1908 sonrası yani İkinci Meşrutiyet döneminde yapılmıştır. Bu günlerde esen hürriyet rüzgârlarının da etkisiyle yapılan seçimler daha çok İttihat ve Terakki’nin kontrolü altında cereyan etmiştir. Ayrıca şunu da ifade etmek gerekir ki 1908-1912 yılları arasındaki bu kısa zaman dilimi Türk siyasi tarihinin en serbest ve en özgürlükçü dönemi olarak bilinmektedir.
Fakat Balkan Savaşları sonunda İttihat ve Terakki’nin devlet yönetimine tamamen hâkim olması ve bilhassa Bab-ı Âli Baskınıyla doruğa tırmanan baskı ve şiddet ortamı Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla iyice derinleşmiştir.
Ülkede tek ve hâkim parti olan İttihat ve Terakki, kendine özgü yöntemlerle diğer muhalif partileri sindirmiştir. Mesela 1912 yılında yapılan seçimlerde İttihat ve Terakki’nin dışındaki partilere oy vermek isteyenler dövülmüş, şiddete maruz kalmıştır. Bu nedenle 1912 seçimleri “sopalı seçimler” olarak adlandırılmaktadır.
Savaşın sona ermesiyle İttihat ve Terakki Partisi, kongre yaparak kendini fesh etmiştir. Bu arada işgale uğrayan Anadolu topraklarında Müdafaa-i Hukuk hareketi başlamıştır. İttihatçıların alt kadroları tarafından başlatılan bu hareket, memleket düşman işgalinden kurtarılana kadar devam etmiştir.
Milli Mücadelenin ardından Mustafa Kemal Paşa, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Örgütünü, Halk Parti’sine çevirmiştir.
Cumhuriyetin ilanı sonrası Halk Partisi, aynı İttihat ve Terakki örneğinde olduğu gibi zamanla tek ve hâkim parti haline gelmiştir. Zira 1930’lu yıllara gelindiğinde Türkiye’de tek bir muhalif parti, gazete, cemiyet ve dernek kalmamıştır. Öyle ki 1935’de valiler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin aynı zamanda il başkanlığı görevini üstlenmiştir.
Tek partili yıllarda yapılan seçimler ise tamamen göstermelik bir mahiyet taşıyordu. Zira halkın önünde iktidar partisinin dışında her hangi bir alternatif parti bulunmuyordu.
Nihayet Türk halkının gerçekten kendi iradesini ortaya koyabilmesine olanak sağlayacak gelişmeler 1946 sonrasında yaşanmıştır. Çok partili hayata geçilmesiyle birlikte kurulan Demokrat Parti, halktan büyük ilgi görmüştür.
Fakat aynı yıl açık oy gizli tasnif yöntemiyle yapılan seçimlerde yaşananlar, siyasi tarihimizin en utanç verici manzaralarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Demokrat Partililer 1946 yılında yapılan genel seçimlerde yaşanan şaibelere adeta isyan edercesine millet iradesinin önünde hiçbir gücün durmaması gerektiğini vurgulayarak “Yeter Söz Milletindir” sloganını ortaya atmışlardır.
Yıllarca Adnan Menderes ve arkadaşları tarafından kullanılan ve son günlerde paylaşılamayan söz konusu slogan işte bu şekilde ortaya çıkmıştır.