15 Temmuz’da bir durdu, düşündü ve sonra ‘ha Türkiye bizim stratejik ortağımızdı, sahip çıkalım’ dediler.
Sonra Biden bombalanan Meclisi gördü şaşırdı.
Geçen zaman içinde bir türlü PYD ve YPG konusunda geri adım atmadılar.
Hep atarmış gibi gözüktüler.
Bugünlerde John Bass’ın Artvin ziyareti var.
Ne var bunda?
Var işte.
Siz ABD olarak bütün gücünüzü nükleer enerjiden alacaksınız,
Uçak geminizi bile onunla çalıştıracaksınız ama bizim HES yapmamıza bile karşı çıkacaksınız.
HES protestocuları ile selfie yaptıracaksınız.
İtirazmız buna.
Yoksa iyi Türkçe bilen John Bass gelsin Santa’ya çıksın
Uzungöl’e gitsin.
Hatta Haçkalı baba da kuzu çevirme yesin.
Başımızın üztünde yeri var.
Sumelayı da bir günlüğüne onun için açalım, ziyaret etsin.
Ama öyle yapmıyorlar.
Stratejik ortağımız habire kaşıyor.
Bırakmıyor.
Bir samimi destek istiyoruz o da gelmiyor.
Ama ortağımız ne istiyorsa yapıyoruz.
Cerabus’u temizle dedi temizledik.
Bu kadar iyiniyete karşı yok artık.
Bundan sonrası da bizim için zor olacak.
Dün Ahmet Hakan yazdı Clinton biraz FETÖ’cü.
Galiba biraz değil önde.
15 Temmuz’dan sonra bu arzusu gerilemiştir.
Türkiye daha önemli demiştir.
Ancak hala bağı var.
Biz ne yapalım şimdi Trapm’a mı destek verelim.
O da İslam ve Müslümanlara karşı.
Nedir bu ABD’den çektiğimiz.
Bill Clintonlu yıllar iyi idi.
Geçti.
12 Eylül saldırı sonrasında Ortadoğunun dengesi değişti.
Ve Türkiye direniyor.
Şehitler vererek direniyor.
Zaman zaman sert çıkışlmar yaparak direniyor.
Rusya hamlesini yaparak direniyor.
Böyle devam edecek.
Demirel dedi ya ABD ve Rusya ile ortaklık aslanla yatağa girmek gibi bir şey.
Sana yer kalmıyor.
Pes edecek değiliz.
Kendi oyunumuzu kurmaya çalışacağız.
Sorun zaten burada, ‘bana danışmadan ha..’