Türkiye küresel aktör olmak istiyorsa yeraltı kaynaklarını bulacak, işletecek, ihraç edecek.

Yıllarca enerji kaynaklarımızı verimli kullanamamıştık. Karadeniz yanı başımızdaydı ama doğal gaz kim arayacaktı.

Akdeniz dibimizdeydi ama sondaj gemilerini kim demirleyecekti?

Türkiye özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ardından denizlerdeki varlığı keşfetti.

Öncesinde Gabar’da ve Doğu’nun pek çok bölgesinde pek çok petrol kuyuları açtı.

Yeraltı kaynaklarının işletilmesinde dönemin bakanı Sayın Berat Albayrak’ın katkılarını hiç kimse tartışamaz.

Albayrak kitabının ismini de ‘’Burası Çok Önemli’’ koymuştu.

Demem o ki başta yeraltı madenleri ve doğal kaynaklar olmak üzere bunları rantabl kullanmak, çağın gerektirdiği şekilde ülke menfaati doğrultusunda değerlendirmek milli bir mesele.

Yıllar geçse teknoloji çağ atlasa da ne doğal felaketlerin önüne tam anlamıyla geçebiliyoruz ne de tedbir noktasında istenilen seviyeye gelebiliyoruz.

Üzücü çok üzücü.

Erzincan'da altın madeninde meydana gelen toprak kaymasının ardından 9 işçi toprak altında kaldı.

Madencilerize henüz ulaşamadık.

Ülke olarak maden facialarında sayısız kayıplarımız oldu.

Hiç unutabilir miyiz Soma gerçeğini.

Soma, Türkiye için bir milattı.

Soma sonrasında da başta kömür madeni olmak üzere çeşitli sayılarda emekçilerimizi kaybetmiştik.

Önceki gün gelen haber bizleri yaraladı.

Nerede eksik var, ikazlara kulak tıkayan kimler, niçin Avrupa ülkelerindeki gibi maden çıkartma standartlarını yakalayamıyoruz?

Türkiye pek çok alanda kabuğunu kıran bir ülke.

Hayatın hiçbir alanında demode yöntemlerle iş kurmuyor.

En modern ekipmanlarla çalışılıyor.

Böylesine bir facia nasıl öngörülemez!

Aslına bakılırsa başta STK ve odalar olmak üzere söz konusu altın madeni sahası için uyarılarda bulunulmuş.

Niçin kulak arkası edilir, sorumlular muhakkak yargı önünde hesap vermeli, 4 gözaltı var.

Hiçbir şey giden canları geri getirmeyecek.

Millet olarak bu acıları yaşamak ve tanık olmaktan çok yorulduk.

İçerde ve dışarda her türlü terör, suç örgütleri belasıyla mücadele ederken böylesi afetler morallerimizi bozuyor.

Karadeniz yıllar önce bir Çernobil faciası yaşamış ve etkisi hâlâ tartışılmaktadır.

Şu an için Fırat Nehri boyunca belirli noktalardan numuneler alındığı ve kirlilik tespit edilmediği bilgisi geçildi.

Maden ve HES sahalarına bakınca insanın içi ürperiyor.

Devasa bir işletim yerleri, her taraf birbirine girmiş vaziyette.

Karadeniz’de senelerdir sel felaketlerini yazıyoruz, deniz dolgusunun zamanla dalgalarla karayı nasıl bozguna uğrattığını görüyoruz.

Doğanın dengesini bozarsan gün gelir karşılığını alır.

Bu faciaların bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

İşçilerimize Allah’tan rahmet kederli ailelerine bağsağlığı diliyorum.