Sevgili okurlar; İnsan olarak bizler umutlarımız olduğu sürece yaşamamızın bir anlamı olur. Umudunu yitiren bireylerin yaşamlarının anlamsızlığı bir yana onların oluşturduğu toplumun geleceğinin olmadığı da bilimsel bir gerçektir. Ancak her şeye rağmen umutlu olmamızı engelleyen bir yasa da yoktur. Ne var ki umutlu olmanın askarı koşullarının oluşması çok önemlidir. Söz gelimi yaşadığın çevre insani ilişkiler, tuttuğun parti ya da takım umutlarına destek olacak atılımlara ya da başarılara imzalar atmış olmalıdır. Bu anlamda takımımızla ilgili sezon başı itibari ile şu ana kadar bir kanaatimiz zaten olmalı idi. Yok eğer devre arası takviyeleri bekledik diyorsanız o da geçtiğine göre şimdi kulüp ve takım olarak geldiğimiz noktayı tam irdeleme zamanıdır. 

Peşinen şunu söylemeliyim geldiği günden beri hep desteklediğim Rıza hocaya tek eleştirim devre arası kampında Kucka ve Sosa’nın hazır hale getirilememiş olmasıdır. Kaldı ki bu iki futbolcu henüz bile hazır değiller. Gerekirse Rıza hocaya yine döneriz. Ancak hatırlayalım ellinci yılda şampiyonluk vaadi ile gelen başkan ve yönetimin göreve başladığı günden bugüne aldığı kulübü ve de takımı getirdiği noktayı çok iyi tahlil ederek ona göre umutlarımızı şekillendirmede büyük fayda vardır. Birçok spor yazarı arkadaştan ayrıldığım nokta da burasıdır.

 Sevgili okurlar ellinci yılda şampiyonluk vaadi o günün koşullarında camianın duygularına hitap etmesi bakımından fevkalade başarılı seçilmiş bir slogandı. Bu slogan on üç oyla dahi olsa kulübe yeni üye olan camiaca pek de tanınmayan birinin seçimi kazanmasına yetmişti. Teslim alınan takım ortada iken kulübün ekonomik olarak çok az bilinmeyenleri dışında her şey bilinerek teslim alındı. Aradan geçen süre bu yeni başkan ve yönetim ile herkesin tanıklık ettiği birçok yaşanmışlıklar oldu. Bunların sadece bir kısmını bile hatırlatmaya kalksam değil benim köşem bütün gazete bana ayrılsa yetmez. Hal böyle olunca daha fazla teferruata boğulmadan hızla geldiğimiz noktada ki durumumuza bakalım.
Öncelikle ekonomik anlamda baktığımızda yanlış hatırlamıyorsam 470 milyon TL devralınan borç kesin olmamakla beraber milyarı bir hayli aştı. Gelinen noktada personel maaşları bile zamanında ödenemiyor. Beklenir ki bu denli harcama yapılan yerde sporcu kalitesinde gözle görünür bir artış olsun. Oldu mu? Tam tersi, tek teselli işine son verdiği Sadi hocanın yetiştirdiği Yusuf ve Abdülkadir’in takıma katılması ile gelen kalite bir de Burak’ın yaptığı katkı. Döneminde şampiyonluk kupalarını dahi ipotek ettiren bu başkanın harcadığı paraların maalesef karşılığı en azından takımda yok.

Sevgili okurlar olaya ellinci yılda şampiyonluğa oynamak için kurulan kadroya gelirsek. Bir takım düşünün yapılan onca transfere rağmen hiçbir eksik yer kapatılamadığı gibi oynayanların yetersizliği yüzünden yeni eksik yerlerin açılmasına sebebiyet versin. İşte o takım tam da bizim takımın tarifi. Bu kadro ile milyonların şampiyonluk hayali çalındı ya da bir hayli ertelendi. Sonuç olarak hala durdurucu sol bek sağ ve sol kenar eksikleri ile birlikte golü bir futbolcuya mahkum bir takım halindeyiz. Sorulması gereken önemli soru ekonomisi de çökmüş böyle bir takımdan sezonun sonunda kupayı kaybettikten sonra ne bekleyebiliriz? Kısaca sezon sonuna kadar hangi umudun peşinde koşmalıyız?
Kişisel kanaatim odur ki üç puanlı sistemde Avrupa şansımız büyük bir sıkıntı ile karşılaşmaz isek devam edecektir. Bu beklentiyi eldeki kadronun bize sunduğu olanaklar ölçüsünde maç maç takip etmekte yarar vardır. Yukarıda özelliklerinden bahsettiğimiz takım zaman zaman iyi maçlar da oynayacaktır. (Göztepe maçı örneğinde olduğu gibi) Kötü olduğu gün de kolaycılığa kaçıp faturayı hocaya kesmeden önce takımın bu hale gelme nedenlerini dikkate alarak hedef şaşırtmadan eleştirilerimizi sıralarsak takımımızın geleceğine de katkımız olur diye düşünüyorum. Zira kulübümüzün ve de takımımızın durumu teknik adam ya da tek başına başkanı eleştirip işin içinden çıkılmayacak kadar ciddidir. Hala hangi futbolcu neden oynamadı ya da penaltıyı o niye attığının peşinde iseniz daha çok aşmamız gereken engeller var demektir. Örneğin son alınan sol bek için neden alındı sorusunu irdelemek takım adına kaçan penaltıdan on kez daha önemli olmuyorsa eyvah ki eyvah. Sonuç olarak eldeki kadronun kalitesini önde tutarak, içine futbolun da cilvelerini katıp kendinize bir hedef belirlerseniz sonuçta en azından büyük hayal kırıklığı yaşamazsınız. İyi haftalar.

ÖZEL NOT: Değerlendirmelerinizi yaparken Federasyon ve de spor kamuoyunda kulüp itibarımız ile görsel ve de yazılı ulusal medyada nasıl temsil edildiğimizi de göz ardı etmemekte büyük yarar var. Unutmayın 18 takım içinde hakemler aleyhte en kolay düdüğü bizim maçımızda çalıyorlar.