Bence,
Son seçimle birlikte mevcut “Cumhur İttifakı” da bitmiştir.
Bitmiştir ki,
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“Türkiye İttifakı”nı gündeme getirmiştir.
***
Malum,
Seçimlerde;
Türkiye’nin yarısına karşı kullanılan dil,
Aşağılayıcı ve yaralayıcıydı.
Yani bu “İllet/Zillet” ifadeleri çok gereksiz bir üsluptu.
Öyle ki,
İnsanları düşman kamplara ayırarak zıtlaşmaları hızlandırdı...
***
Şahsen ben,
Hala bu ifadelerden,
Ülkemin birliği/dirliği,
Hatta bekası için ciddi ciddi ürkmekteyim.
***
Temennim,
Bu ayrıştırıcı ve yapıcı olmayan ifadelerin bir daha  kullanılmamasıdır.
Zira görülüyor ki,
Türkiye çok zor bir süreç yaşıyor...
***
Ekonomik sorunlar dağ gibi...
Dolar, ekonomimizi perişan etti.
Adeta Dolar, Türk Lirasına  her gün işkence ediyor.
Fiyat istikrarı fena halde bozuldu.
Artık yatırımcı bu namüsait koşullardan ürker oldu.
İş yerleri kapanmaya,
İşsizlik hızla tırmanmaya başladı...
***
Evet, ben de inanıyorum;
Bu bir dış operasyondur.
Ama dış operasyonun tahribatlarına karşı önlem almak ülke olarak bizim görevimiz.
Onlar istiyor diye bizim ölecek halimiz yok!
Bunun için en önemli olan,
Birlik ve dirliğimizi korumak,
Çalışmak ve üretmektir...
Birbirimize karşı sürekli hakaretler yağdırmak değildir.
***
Zira görüldü ki,
82 milyonun  yarısı olan 41 milyon,
Diğer 41 milyonla kavgalıyken,
Dışarıdan içimize yönelik onca problemin savuşturulması neredeyse imkansızdır.
***
Evet,
Keşke daha kucaklayıcı,
Daha bir sevgi diliyle,
Hatta nükte ve takılmalarla yürütülen bir seçim kampanyası  yapabilseydik.
Bu asabi,
Bu agresif demeçlere mahal vermeseydik;
Eminim ki bu gün çok daha iyi bir süreç olurdu görüşündeyim.
***
Neyse,
Yaşananlardan ders almış isek,
“Zararın neresinden dönersek kardır.”
Noktasına gelebilmiş isek,
O da önemli bir kazanımdır.
***
Bu arada,
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel başkanı Erdoğan,
Hafta sonu kampında, parti içi hataları ve
Cumhur İttifakını da masaya yatırmıştır.
***
MHP Lideri Bahçeli’nin,
“Oyumuz 18.81’dir” demesi,
Ak Partiye
“Sizin de oyunuz Yüzde 33’tur “
Mesajıdır ve bu mesaj Ak Partiyi hayli rahatsız etmiştir.

***
Şayet Devlet Bahçeli’nin oy oranı gerçekten de doğru ise,
Ak Parti göçüyor demektir.
Tabi ki MHP’ye göçüyor demektir...
Erdoğan bu göçü,
Bu gidişi durdurmanın yollarını arayacaktır.
*
Diğer taraftan,
Seçim süresince,
Sürekli “Beka” mevzularını dillendiren Bahçeli’nin,
Erdoğan’ın,
Türkiye ittifakına şiddetle karşı çıkması ise, anlaşılır gibi değildir.

NEDEN BU SIKINTILAR

Türkiye'nin Başkanlık Sistemine geçmesinin ardından,
Yasama,
Yargı,
Yürütme erkleri arasında neredeyse ayrım kalmaması,
Türkiye’de karar alma mekanizmasını maalesef tamamen alt üst etmiştir.
Artık  herkes;
Kararı, en tepeden bekler olmuştur.
*
Ayrıca,
YSK’nın seçim bitmesine karşın,
Haftalardır hala karar verememesi;
Yargı bağımsızlığına inancı büyük oranda zedelemiştir.
*
Yanlış uygulamalar nedeniyle,
Ekonomide hızlı bozulma ve büyük çöküşler yaşanıyor.
Bunun da yansımaları:
İşsizliğin yükselmesi,
Enflasyonun önlenememesi,
Büyümenin negatif değere dönüşmesinin yanısıra,
Tarım ve hayvancılığın da tükenme noktasına gelmesi  piyasaları adeta altüst etmiştir.
*
Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası,
Beklentileri karşılamamış,
Her yıl planlanan hedeflerle, varılan sonuçlar maalesef örtüşmemiştir.
*
"Reform paketi"
Adı altında açıklanan programların için boş çıkması,
Beklenen faydayı vermemesi büyük hayal kırıklıkları yaratmış,
Bu durum yatırımcıyı teşvik etmemiş, güven vermemiştir.
*
Tabi bu saydığım gerekçeler daha da çoğaltılabilir.
*
Netice olarak,
Tencereler kaynamayınca,
Faturalar ödenemeyince,
İktidara duyulan o derin aşk bitti, bitiyor...
*
Nasıl ki,
İnsan için,
"Önce sağlık!"
İktidarlar için,
Önce ekonomik performans gelmektedir.
 
ÇOK ZORDAYIM!

Cuma günü gazetemizi Hanife Kol aradı.
"3 Çocuk annesiyim.
2 Çocuğum zihinsel engelli.
Eşim işsiz.
Ben perişanım...


Kiraladığım evlerden kiramı ödeyemediğim için sürekli kovuluyorum.
Artık Trabzon'da duracak yüzüm kalmadı.
Arsin'deyim.
Elektriğim kesik.
3 çocuk buz gibi soğuk bir evde,
Komşuların verdikleriyle ve çöplerden topladığım ekmeklerle geçinmeye çalışıyorum.
***
Derdimi anlattığım siyasiler.
Bana, "Benim tek derdim sen misin?" derken,
Bir başka siyasi de,
İlgisiz ve çözümsüz bırakıyorlar beni...
***
Ben para istemiyorum.
Evimin kirasını ödesinler.
Ya da, bana iş versinler.
Ya da bir yer göstersinler,
Orada mısır pişirip satayım.
***
İzin istedim belediye'den,
'Şimdi çok yoğunluk var.
Sisteme giremiyoruz'
Deyip beni oyalıyorlar...
***
Ne olur,
Suriyelilere merhamet eden devletim; beni de görsün.
Çok zor durumdayım.
İntihar edeceğim,
Çocuklarımın bana ihtiyacı var."
Evet Böyle diyor Hanife Kol.
Fizyolojik ihtiyaç safhasının en zaruri noktasındaki bu aileye yardım,
Sanırım hayırların en yücesi olsa gerek.

FIKRA

Biri Adanalı diğeri Kayserili, 2 çiftçi sohbet ediyorlar;  
Bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar..  
Adanalı başlamış :  
"Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya,  
Akşam oluyo biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz" demiş...  
Kayserili de bunun üzerine:  
Yav bizim de vardı öyle eski bi arabamız,  
Ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık...