Çok zor bir haftaydı.
İçimizin darma dağın olduğu, yüreklerimizin ateşsiz kavrulduğu, yeri geldi lal olduğumuz, yeri geldi isyan savurduğumuz çok zor bir hafta... Biz ki böyle yandık? O aileleri, o ana-babaları, o yarenleri düşünemiyorum bile. Ailece yıllar önce bizim de yaşadığımız bu acı için diyorum ki... Kimse aynı acıyı yaşamadan, bir başkasının yaşadığı acıyı bilemez. Bu yüzden kendileri, çoluğu, çocuğu bedelli ve çürük raporlarıyla askerlikten sıvışanlar,klavye başından ahkam kesenler, lütfen şehitlikten bahsetmeyin. En azından siz bahsetmeyin! Hiç inandırıcı olmuyor.
******
Şehit cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmayan Devlet Bahçeli’ye sormak isterdim. Yeri geldi Demirtaş’ın bile elini sıktınız. Şimdi misal, Putin gelse onun da elini sıkmayacak mısınız?
*******
Üzülerek izliyorum mültecilerin durumunu. 8 yıllık savaş sürecinde, doğanların geleceğini zerre düşünmeden, sorumsuzca kucaklarını boy boy çocukla dolduran anne ve babaları gördükçe isyan ediyorum!
Bizde, 5 milyon, İdlib sınırında bekleşen 1 milyondan fazla Suriye’linin en azından 500.000’ni el-ele verip direk Şam’a Esad’ın sarayına doğru yürüseydi, ne bu madum yavrucaklar kış günü el kapılarında sersefil olurdu, ne de bu insanlar yersiz yurtsuz kalırdı.
Azıcık yiğitlik neler neler yaptırır insana.
********
5 yıl önceydi sanırım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bir etkinlikte gördüm kendisini. Bütün şakşakçılar Reis’in etrafında pervane gibi dolaşırken, o başka bir noktada kah tek başına kah ayak üstü bir iki sohbetle kendi kafasına göre takılıyordu. Ne Reis’in yanında gölge gibi durdu. Ne oradakilerin yalakalıklarına ortak oldu. Ne de kendisini başkalarının gözünün içine sokmak için bir çabada bulundu. -Vay be!. Dedim... Sen hem Reis’e damat ol, hemde bir köşede hiç kimseyi umursamadan tek tabanca gibi dur.
 
Siyasilerin bulunduğu ortamlarda gördüğüm el-pençe, sırnaşık
yanaşma manzaralarının dışındaki davranışa
- Helal olsun. Dedim içimden.
Helal olsun...
Yok yok diğer damattan, S/İHA’ların mimarı olan popülaritenin tamamen dışında kendi yaptığı işle gündemde olan, şahsımında çok başarılı bulduğu Selçuk Bayraktar’dan bahsediyorum.
 Şimdi diyorum ki, bazen bir duruş çok şeyi anlatabiliyormuş. O gün neyse bu günde aynı...
 
******
Bu kadar yorgun ve yılgınlığın üzerine 1967 yılında, henüz 32 yaşındayken hayatını kaybeden İran’lı kadın şair Furugh Ferruhzad dizeleriyle bitirmek istiyorum yazımı.
SU hayranlık verici; Ağaca eşlik ederse onu tomurcuklandırır.
Ateşle temas ederse, onu söndürür.
Kirlilikle karşılaşırsa onu temizler.
Un ile buluşursa onu pişirime hazır hale getirir.
Güneşle birleşirse, gökkuşağı olur.
Ancak yalnız kalırsa, gitgide kokuşur.