Kol vermiş.
‘Çalışmak ibadettir’ demiş.
Ama çalışmaz.
*
Akıl vermiş.
‘Oku’ demiş.
Ama okumaz.
*
Pek ne yapar?
Allah ver!
*
Evet,
Bizde kader anlayışı hayatımızın tümünü kapsar.
Onu da şu cümlelerle ifade ederiz:
Akacak kan damarda durmaz.
Yani tedbire gerek yok.
Ölecekse illa ölecek.
Öldürmeyen Allah öldürmez.
Evet tedbir almasan da ölmeyecek olan ölmez.
Yeter ki Allah öldürmeye murat etmesin.
*
Rızkı veren Allah'tır.
O nedenle çalışmaya da gerek yok.
Yani ‘Armut piş, ağzıma düş.’
*
Ama bir başka özlü söz var ki,
Tam da demek istediklerimi anlatır.
Sen tedbir al,
Takdir Allah'a kalsın...
*
Düşünüyorum da evvel zaman içinde;
Fakirlik diz boyu.
Hastalık felaket.
Tıp nedir?
Doktor nerededir?
Bilinmiyor...
*
E, ne kaldı geriye.
"Allah!" deyip yakarırsın.
Şifa dilersin.
İyi de zaman bu zaman.
Doktordan hastaneden geçilmiyor.
Ama sen iyileşmek,
Şifa bulmak için dua tanzim edip satacaksın öyle mi?
*
İşte mealen bir kaç cevap:
Hiç düşünmez misiniz?
Hiç akıl etmez misiniz?.
Biz bu kuranı size anlayasınız diye indirdik.
Ki o peygamber;
"İlim Çin'de de olsa alınız" diyor...
*
Ama dedim ya bizimkiler,
Oturduğu yerden ısrarla:
Allah ver!
Allah ver!
Şifa ver!
Para ver!
Ver !
Ver !
Ver!
Diyor...
ŞENOL GÜNEŞ STADYUMU VE TARAFTARLAR
Maça giderken her şeyi göze alıyoruz.
Yürümekse yürümek,
Sürünmekse sürünmek.
Ama maçtan sonra eğer istenilen sonuç da alınamamışsa bu sefer her şey batmaya başlıyor.
*
Mesela gel Akyazı'ya devasa bir stadyum yap.
Ama giriş çıkış yolları hala düzenlenmesin.
Mesela toplu taşıma araçları neden olmaz.
Maça gelen binlerce insan nasıl geri dönsün?
Adeta izdiham yaşanıyor.
Taraftarın çoğu bu soğuk havada ortalama 6 km yol gitmek zorunda kalıyor.
Bir protokol yolu yapmışlar, sadece seçkinler geçiyor o kadar.
Oysa Trabzonspor'un her şeyi taraftardır.
Onun rahatlığı üzerine bir düzenleme yapılmalıdır.
*
Öte yandan,
Nedir ne oluyor.
Stadyumun etrafında tomalar
Denizde Sahil Güvenlik botları.
Sahada Trabzonspor Fenerbahçe maçı oynanıyor.
Bu görüntü Trabzonluların misafirperverliğine hakarettir.
Biz katil miyiz?
Cani miyiz?
Elimizde palalar,
Belimizde mavzerler mi var?
*
Öte yandan,
Stadyumun aydınlatması yetersiz.
Özellikle kantin çevresi...
TEŞEKKÜRLER VOLKAN!

Trabzonspor taraftarı şikeyi şovlarla hatırlattı...
Maç huzur içinde oynandı ve bitti ve taraflar birer puanla yetinmek zorunda kaldı.
Tabi bu durum iki takıma da yaramadı ama Trabzonspor'a hiç yaramadı.
Ama olsun.
Zor bir maçtı, kavgasız gürültüsüz bitti.
*
Ancak,
Benim gözüme ilişen FB kalecisi Volkan'ın bir Trabzonsporlu çocuğu kucağına almasıydı.
Onu sevgiyle taşımasıydı.
Oysa biz Taka Gazetesi olarak Volkan ile sahadaki agresif tavırlarından ötürü davalık olmuştuk.
Ama şimdi bu Volkan'a nasıl sevgi beslenilmez ki?
İşte sevgi sporun zaferinden çok daha önemlidir.
Dostluklar, kazanmaktan daha değerlidir.
Yıllarca bu dostluğa zarar veren milli futbolcu Volkan,
Yeniden dostluklar kurmanın güzelliğine katkı vermesiyle benden takdiri hak etti.
Teşekkürler!
ŞİMDİ ERDOĞAN HAKSIZ MI?
Türk ordusu 1974 yılından sonra ilk defa ülke sınırları dışına çıkarak,
Ele geçirdiği toprağa Türk bayrağı dikerken,
İçinde bazı zavallı Tıp mensuplarının da bulunduğu,
Sözde aydınlar,
Sanatçılar ve Sivil Toplum Örgütleri kendi ülkeleri Türkiye'ye tepki gösteriyorlar...
Oh oh suyundan da...

Yahu kardeşim bu yapılan, dünyanın her yerinde hainliktir.
Dünyanın her yerinde bu tavır ayıptır.
Sözde aydın ve sanatçısınız.
Sözde dünyada olup bitenlerden haberiniz var.
*
Yapılmak istenen:
Bahar/Mahar adı altında bu coğrafyada iri/diri devlet bırakmamak.
Tümünü İsrail uğruna doğramak,
Meze yapmaktır...
Türkiye de buna her onurlu devletin,
Her asil milletin yapması gereken itirazı yapmaktadır.
Şimdi bunlar da kalkmış ülkelerini saldırganlıkla,
İşgalcilikle suçluyorlar.
Yahu Kilis'te ölenleri korumak devletin görevi değil mi?
Siz bırakın uzağı görmeyi,
Yakını da göremiyorsunuz.
Çünkü gerçekleri görmemek için gözlerinizi yumuyorsunuz.
*
Emperyalist ülkeler bir bir başka ülkelerde kendilerine adam ayartırlar.
Onları satın alırlar.
Onların sivil toplum örgütlerini ele geçirirler.
Finanse ederler.
*

Onları çeşitli etkinliklere davet ederler.
Acayip izzet-i ikramlarla ağırlarlar.
Değerli oldukları hissini dibine kadar verirler.
Oysa bu ülkeler fena halde cimridirler.
Hatta 18 yaşına gelmiş oğluna/kızına kapıyı gösterirler.
Ya da kiraya,
Mutfağa katkı vermeleri önemli geleneklerindendir.
Niçin hatırlattım?
Bunlar parayı bizlerden çok severler.
Bol harcıyorlarsa,
Bil ki:
Kara kaş gözlerin için değildir,
Elmas!
*
Türkiye'min en büyük talihsizliği,
Kendi aydınının ihanetidir.
Her şeyi bilmekte pek mahir görünen Türk Aydınına mesela,
Dini bir konuda bir soru sorun;
Size ya kızacaklardır,
Ya da pis pis sırıtıp:
Azizim ben bu konularda çok cahilim.
Hi ha ha haaa!
Şeklinde demeç vermeyi maharet sayarlar...
İşte milli çıkarlarımızda da durum neredeyse aynısıdır.
*
Onun içindir ki;
Cumhurbaşkanının onlara önceki gün verdiği cevabın dozu sert olsa da,
Maalesef hak ediyorlar.
ISPARTALI KÖKSAL BABA
Adı Onur Çankaya.
Yaşı 23.
32 kilo ağırlığında.
Bal bakışlı,
Can bakışlı Onur!
*

Üniversitede,
Bilgisayar programcılığında okuyor.
Hacettepe'nin yegane sevgilisi,
Adeta aşkı Onur.
*
Tedavisi Hacettepe'de devam eden Macit Yavruoğlu,
Sağlık sorunlarımızı çözelim,
Onur kardeşimi Trabzon'a
Köksal Baba ile tanıştırmaya getireceğim.
Zaten Onur bizim Köksal Baba'nın şöhretini duymuş.
O da,"Trabzon'a Baba'yı ziyarete geleceğim.
Onunla tanışmak,
Güç birliği yapmak bana haz verecektir.
Onunla hayata geçirmek istediği önemli projelerim var diyor."
Evet, anlaşılan ilginç bir karşılaşma olacak.
*
Ne diyelim;
Önce sağlık,
Sonrası laf-ı güzaf.
Geçmişler olsun!
BU HAFTA TRABZON'DA NELER KONUŞULUYOR?
Tabi ki Trabzonspor Fener bahçe maçı konuşuluyor.
Yine hakem hatası konuşuluyor.
Volkan'ın insancıl yaklaşımı konuşuluyor.
Afrin operasyonu konuşuluyor.
Burseya Dağının Mehmetçiğimiz tarafından ele geçirilmesi,
Kahraman Mehmetçiği ele geçirilemez sanılan betonarme kaleye bayrak dikilmesini konuşuyor.
Bu gün seçim olsa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın seçileceğini konuşuyor.
Fakirlik.
Ekonomik sorunlar mı?
Onu her zaman konuşuyor...
FIKRA
Bektaşi çok dalgalı bir denizde yolculuk yapıyormuş.
Bir ara o kadar korkmuş ki;
"Aman Allah!.."
Diye yakarmış.
Bu hali gören yolcular:
"Baba ne korkuyorsun.
Allah kerimdir!" demişler.
Bektaşi şu cevabı vermiş:
"İyi ya,
Kerim olduğu için,
Tutar balıkları düşünürse diye korkuyorum!"