Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın siyasette ciddi bir ağırlığı olduğu muhakkak.
Arınç, MHP Lideri Bahçeli ile polemik yaşamasının ardından YİK üyeliğinden istifa etmişti.
Polemik konusu şuydu; Arınç, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın serbest bırakılması gerektiğini savunuyordu.
Bahçeli ise; ‘Siyaset eskisi bir şahsın, televizyona çıkıp Sorosçu Osman Kavala ile terörist Demirtaş’a güzellemeler yapması kelimenin tam anlamıyla çarpıklık, hatta ahmaklıktır. Bu şahsın iki suçlunun serbest bırakılmasını istemesi suçluyu övmektir, suça iştiraktir, ihanete yataklıktır' demişti.
Tartışmalar sonrası Arınç; ‘Kardeş diyebildiğim insan bana sahip çıkmazsa gücenirim. Bunun helallik olarak bana dönmesini isterim, Erdoğan'a rakip olmayacağım diye içtihatta bulundum; beni fazla zorlamasınlar, içtihatlar değişebilir’ mesajlarını verdi.
Süreç, Arınç’ı Yüksek İstişare Kurulu’ndan etti.
AK Parti’nin kurucularından olan Arınç’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan akil heyet üyesi bakışıyla hep yanında tutmak istemiştir.
Zaman içinde KHK uzaklaştırmaları, damadı ve oğlu ile ilgili yaşanan polemikler Arınç’ın AK Parti’ye yönelik eleştirel bakışlarını sivriltti.
Parti içi demokrasi, demokrasilerin olmazsa olmazıdır, Arınç’ın açıklamalarını böyle okuyabilir miyiz?
Son olarak yine tartışma odaklı gündemde kalacak sözler etti.
‘2 kilo et ne kadar biliyor musunuz 300 lira’ diyerek başlattığı açıklamaları şöyle sürdürdü: “Ekonomide sıkıntılar varsa, alım gücünüz azalmışsa, Türk parasının kıymeti düşmüşse, her gün ihtiyaç maddelerine zam geliyor ve enflasyon resmi rakamlarla yüzde 60’ı bulmuşsa, milleti coşturamazsınız’
Arınç’ın söylediklerini başta Erdoğan, parti kurmayları bilmiyor mu?
Bilmemesi mümkün değil.
Peki Arınç bu açıklamalarıyla parti içi demokrasinin gereğini mi yerine getiriyor yoksa partide zayıflık emareleri gördü de geleceğe yatırım yapıp ‘ben partiyi olacaklara karşı uyarmıştım, beni dinlemediler’ demeye mi getiriyor.
Partililer, Bülent Arınç’ın TBMM Başkanı iken ‘AK Parti bin yıl da devam etse hep iktidarda kalacak’ sözlerini de hatırlıyor.
Parti aidiyeti, dava dendiğinde koltuk ve makamlar gittiğinde de sadakat noktasında aynı duruşu göstermek gerekir.
Kasıtlı olarak yapılıyor anlamında ifade etmek istemiyorum ancak geriye dönük baktığımızda sürekli bu ve benzer açıklamalarla gündemde olmak Arınç’ı haklı bulan bazı AK Partililer de olsa bir taraftan da bunu düşünüyorlardır.
Türkiye’de tek adam yönetimlerinin, parti liderlerinin iki dudağının arasında olan yönetim sistemlerinin yanlış olduğunu savunduk.
Zaten partilerde bunun için istişare heyetleri oluyor fakat en nihayetinden uygulanabilirlik noktasında ne kadar adım atılabilir.
Mühim olan siyasette ilkeler etrafında, çıkar hesapları peşinde olmadan hareket edebilmek.
Bu her parti için geçerli.
Her parti liderinin sokağı dinleyerek Genel Bakşana iletebilecek çalışma arkadaşları olmalı.
Fakat Arınç duruşunu kaybetti.
15 Temmuz gecesi Ankara’da bombalar patlarken ‘Ben bunları böyle bilmiyordum’ diyen Arınç’tı.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan sahip çıktı. Oğluna dahil her makamı verdi.
Fakat son dönemdeki çıkışları kurucusu olduğu partiye zarar verecek noktaya geldi.
Bence Arınç 1999 yılındaki meşhur kongre konuşması ile başlayan, sonradan 40 bin TL banka kredisi çekerek özel otomobil alarak sunduğu imajı ve sonrasındaki duruşunu kaybetti. AK Parti’ye de zarar vermeye başladı.