Trabzonspor… Karadeniz’in hırçın dalgaları gibi asi, yüreği ateşle yoğrulmuş bir sevdanın adıdır. Yarım asrı aşkın süredir Türk futbolunun sarsılmaz çınarlarından biri olarak ayakta duran bu kulüp, yalnızca bir futbol takımı değil; bir şehrin hayali, bir halkın kimliğidir. Ve bu büyük sevdanın tam kalbinde, bugünlerde ağır bir yükü omuzlayan bir adam var:

Ertuğrul Doğan.

GECENİN KARANLIĞINDA YANAN BİR IŞIK

Ertuğrul Doğan, başkanlık koltuğuna sadece bir yönetici sıfatıyla değil, çocukluk hayallerinin izini süren bir taraftar ruhuyla oturdu.

Gecesini gündüzüne kattı, ter döktü, gözyaşı akıttı. Belki kameralar önünde bağırıp çağırmadı ama her harcamanın, her imzanın, her kararın ardında sessiz bir fedakârlığın onurlu duruşu vardı.

Ekonomik enkazı omuzladı, kulübü mali uçurumun kıyısından çekip aldı. Bugün Trabzonspor, borç zincirlerinden arınmışsa, bu özverinin izini görmek gerekir.

Bankalar Birliği anlaşmasından çıkmak, sadece bir mali manevra değil; kulübün geleceğini ipotek altına alan prangaların kırılmasıydı. Vergi borçları silindi, sermaye güçlendirildi, faiz yükü sıfırlandı.

Türk futbolunda bu denli güçlü bir ekonomik devrim belki de ilk kez yaşanıyor. Ve bu sessiz devrim, yalnızca bugünü değil, yarını da kurtaracağına eminim..

SAHA SONUÇLARI CAN SIKICI FAKAT…

Ancak futbol, tabii ki sadece hesap kitap işi değildir. Taraftarın sonuç bekler. Sportif başarının gelmemesi elbette can sıkıcı. Ne var ki, bir kulübün tüm çöküşünü yalnızca başkana yüklemek, vicdanlı bir tavır değildir.

Ertuğrul Doğan, teknik direktörlerin isteklerini karşılamak adına büyük riskler aldı. Kimi transferler beklentileri karşılamadı, kimi kararlar eleştirildi.

Ancak bu hatalar, bir yöneticiden ziyade, yüreğinde Trabzonspor sevdası yanan bir insanın şampiyonluk rüyasının izleriydi. Suç değil, aşkın yan tesiriydi.

TARAFTARIN AYNASI

Burada dönüp taraftara da bir soru sormak gerekmez mi?

Bir zamanlar Avni Aker’de rakiplerin taraftarın baskısından eli ayağına dolaşırken şimdi tribünler sessiz.

Takımı itici güç olmaktan çıkmış, destek yerine köstek oluyor. Genç oyuncuların en küçük hatasında yükselen ıslıklar, sevdanın dili olabilir mi?

Takımı başarıya taşımak için önce tribünler dolmalı ve gönüller bir olmalı.

Zira bu sevda sadece şampiyonlukla ölçülemez. Sabır, sadakat ve sahiplenmek gerek. Taraftarlık sadece alkışla değil, zor zamanlarda omuz vermekle olur.

HATALARIN ÖTESİNDE BİR YÜREK

Evet, Doğan’ın yanlışları oldu. Ama hangi büyük sevda kusursuzdur ki? Bu yolda tökezlemek, vazgeçmek değil; daha güçlü kalkmak içindir.

Onu eleştirmek elbette hakkımız; fakat bu sevgiyi istifaya çağırmakla, yuhalamakla, değersizleştirmekle olmaz.

Ertuğrul Doğan’ın arkasında durmak, kulübün istikrarına sahip çıkmaktır. Unutmayalım, başarı bir kişinin değil, bir bütünün eseridir.

GELECEĞE DAİR

Trabzonspor, bugün mali olarak dimdik ayakta duruyorsa, bu tohumların meyvesi elbet bir gün sahada da görülecektir. Doğan’ın emeği, günü kurtarmaya değil, yarını inşa etmeye yöneliktir.

Ve tarih, günübirlik tepkileri değil; gece uykusuz kalmış adamların hikâyesini yazar.

Trabzonspor, bu fırtınalı denizde yeniden yükseliyorsa, bu sadece bir başkanın değil, bir aşığın gözyaşlarıyla yazılmış destanıdır.

Bu sevda kolay kazanılmadı, kolay harcanmamalı.