Babam eski CHP’lilerden. Yani eskilerin deyimiyle; Halk Partili…Köyümüzün rahmetli bakkalı Mile(Emrullah) Dayı “Gomenis İsiyin” (Komünist Hüseyin) derdi babam için.

Bütün kasaba babamın solcu olduğunu bilir ve ona saygı duyar halâ. Neden? Arsin gibi tutucu bir yerde bile Halk Partili olmak neden hiç sorun değil?

Babamın zamanında CHP’nin ve CHP’lilerin duruşu halktan yanaydı, devletten, devrimden…Bugünlerde babam dahi tanıyamıyor CHP’yi. Açık açık söylemiyor ama fark ediyorum, o da rahatsız. Yeni CHP modeli çok itici çünkü: “HDP’yi sev, ABD’yi koru!” Babam bize böyle öğrenmemişti hâlbuki.

Teröristi kınamış kınamamış; o kısmı çok mühim değil(kınamak da bir çözüm değil zaten) ama babamdan, babamın akranlarından çok farklı bir CHP’li tipi var bugün. Üstelik bu sıradan bir kuşak farkı da değil; daha itici, daha art niyetli bir değişim yaşanıyor.

Twitter’da milleti aşağılayıp entellik makamına yükseleceğini sanan, halkçı devrimden uzaklaşıp renkli (yani Sorosçu) devrimlere sempati duyan, Avrupa’yı kayıtsız şartsız yücelten, iktidarı her şartta(ama istisnasız her şartta) kınayan ve buna rağmen içeride de sürekli bölünen bir tümör büyüyor.

*

Gizli faşizm sadece yeni CHP’nin değil yeni model solcuların da tedavi edilmesi gereken bir hastalığına dönüşmek üzere. Daha önce yazmıştım galiba; mesela AKP’li Bekir Bozdağ’ı sevmem. Konu açılırsa her zaman her yerde söylerim bunu. Fakat bugüne dek hiçbir AK Parti taraftarı bu yüzden tepki göstermedi bana. Öte yandan Ekrem İmamoğlu’nu sevmediğimi, ona bir türlü ısınamadığımı ifade ettiğimde ağızlarındaki salyayı dahi silmeden üzerime atılan solcular oldu. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

*

Bana kalırsa iş işten geçti; saldırganlık ve kibir yeni solculuğun kitabı, düsturu, ekolü oldu. Fakat dahası var; solculuk neredeyse neo-liberal sistemin kuklası artık. Toplumcu değerler yok olup gidiyor. Boğaziçi eylemleri tam bir rezalete dönüştü bu yüzden. Babamın zamanında üniversite öğrencisinin derdi parasız eğitimdi; haklı bir mücadeleydi bu. Ben de kendimi bir devrimci olarak tanımlıyor ve örneğin parasız eğitimden yana tavır alıyordum öğrencilik yıllarımda.

Bugün de aynı fikirdeyim (eğitim yurttaşlık hakkıdır çünkü eğitimli birey devleti kalkındırır) ama kadınların hakkı, homoseksüellerin hakkı, azınlıkların hakkı beni zerre kadar ilgilendirmez! Dikkat edin, kapitalizmin efendilerini de korkutmaz bu tür çıkışlar. Gülüp geçerler Lgbt’ye. Çünkü on yedi yaşındaki bir çocuğun zemheri soğukta ve üstelik sigortasız çalıştırılmasına itiraz etmez Lgbt. Neymiş, Boğaziçi’nin geleneği varmış! Devrim gelenekleri ne olacak? Mesela parasız eğitim, gelir dağılımındaki adaletsizlik? Vatanın gelenekleri ne olacak? Mesela bölünmezlik, bütünlük, bağımsızlık?

*

Uğur Mumcu öldürüldüğünde annem çok ağlamıştı. Evimizde neredeyse bütün kitapları vardı Mumcu’nun. Saygıdeğer bir gazeteci ve ABD’nin Orta Doğu’daki tezgâhını o günlerden teşhir eden bir aydındı. Yeni model solculuğun kahramanı ise Osman Kavala. Yüzünde dahi tapınak şövalyesi tipi var; ajan bu adam artık niye uzatıyorsunuz ki? Tayyip Erdoğan karşıtı olmak için Soros ajanlarını savunmak zorunda değilsiniz! Tayyip Erdoğan’ı sevmediğinizi göstermek için teröristleri savunmak zorunda olmadığınız gibi… Solun, sosyalizmin, Kemalizmin kendine yeten gelenekleri var; lgbt’nin geleneklerine mecbur değilsiniz. Sadece ülkeye değil, devrimciliğe de yazık etmiş oluyorsunuz. Babalarınızdan da mı utanmıyorsunuz?