Trabzon Milletvekili Muhammet Balta Gazetemizi yeni yerinde ziyaret etti.
Balta her zamanki gibi güler yüzüyle gündemi değerlendirdi.
"Türkiye bu yeni anayasa değişikliğine 'Evet' diyecektir.
Bu yasa değişikliği Ak Partinin,
Cumhurbaşkanımızın sorunu değil,
Ülkemizin sorunudur ve Allah'ın izniyle aşılacaktır" dedi.
*
Tabi Muhammet Baltanın dedikleri bu kadarla da bitmedi.
"Abi, şu mecliste ısırılmamla ilgili karikatürün çok güzeldi" dedi.
*
Sonra kendisine çizdiğim ama hala yayınlamadığım karikatürünü görünce:
"Abi bana bir iyilik yap.
Saç çiz bana abi ya!
85 yaşında ki anam bile saçlarımın dökülmesine üzülüyor" dedi.
*
Biz de "Sen Trabzon'un sorunlarını çöz, saç sorununu ben hallederim" dedim.

KISA KISA

Evet, hayırcılar daha kampanya müziğini bulamamışken,
Onlara bir kıyağım olsun istedim ve merhum sanatçımız
Barış Manço'nun,
Hayır!
Şarkısıyla çok ilgi göreceklerini  düşünüyorum.
*
İşte sözleri.
Hiç değiştirilmese dahi çok etkili olacağı kesin
*
"Hayır hayır boşuna yalvarma, 
İnanmıyorum sana!
*
Hayır hayır gözyaşına da hayır 
İnanmiyorum sana! 
Hayır, hayır, yüzbin kere hayır, 
Aci çektirme bana! 
Hayır, hayır, yüzbin kere hayır, 
İnanmıyorum sana! "
***
İsrail Suriye'yi vurmuş.
Bu ödlek düşman böyledir.
Düşene acımaz.
Ama bizimkilerde yerden kalkmaz, kalkamaz bir türlü.
*
Önceki gün  İsrail yine Vurdu Suriye'yi.
Anlaşılan Filistin'i yiyip yutmak  kesmedi bu Zalim Devleti
***
Hayır diyeceğini açıklayan hakime soruşturma açılmış.
İyi etmişler.
Ama evet diyeceğini açıklayan nice Hakimler de var.
Onların da soruşturma haberlerini duymak isterim...
***
Başbakan Binali Yıldırım sürekli açıklama yapıyor.
FETÖ hayır diyecek!
Kandil hayır diyecek!
HDP hayır diyecek!
Yahu merak ediyorum, aranızda nasıl bir diyalog var ki, her şeyden haberdarsınız.
Kaldı ki demokrasi gereği,
Memleketin hayrına, "Hayır" diyen görüşle,
Memleketin hayrına "Evet" diyen görüş de aynı ölçüde kutsaldır.
***
Recep İvedik
Recep İvedik 5, izlenme rekorları kırıyormuş.
Bir haftada yaklaşık 2 milyon insan bu filmi izlemiş.
Neden acaba diye düşünüyorum ?
Sanırım Recep biraz abartılı da olsa Türk tiplemesi.
Kaba/Saba ama dobra.
Görgüsüz ama kalender.
Olduğu gibi göründükçe maceralı bir tip çiziyor.
Yani hesapsız kitapsız bir ucube karakter.
***
Batı bildiğiniz gibi her işimize karışırken,
Bu anayasa değişikliği konusunda neden suskundurlar?
Öyle ya normalde demokrasi adına sözde bu dostlarımız kıyameti koparmaz mıydılar?
Ayrıca PKK Anayasa değişikliğine gerçekten karşı mıdır?
Neden karşıymışlar?
Kaldı ki, hiç de karşı olduklarını söylemiyorlar.

HEM KEL HEM FODUL

Alman medyası ARD Türkiye'de Suriyelileri araştırıyor.
Ne yiyip ne içtiklerine,
Hayatlarını inceleyip alman ve ülkelerine, hatta dünyaya  aktarıyorlar.
*
Yıllardır ev sahipliği yaptığımız bu zavallı insanlar için bir fenik harcamayan bu kibirli sarışın ırk,
TVerin karşısına geçip görecekleri olası bir eksiklikten ötürü güya bizi yargılayacaklar.
Ayrıca , bu Suriyeli kardeşlerimiz onlara hayli malzeme de veriyorlar yani.
Neymiş:
Türkiye'de Böbreklerini,
Bedenlerini satmak zorundaymışlar...
İyilik yap karşılığına bak!

AH NİNE ALIŞTIN PARANIN RENGİNE!

Nine maaşına 105 bin talep.
Biliyorsunuz, "nine maaşı" torunlarını bakan anneanne ve babaannelere ödenecek para demektir.
Yani yeni Türkiye'de torunlar parayla bakılıyor artık.
Artık gerisini siz düşünün.
Yani artık parasız kimse kimsenin gözüne üflemez demek ki.

EYÜBOĞLU DERT DE BİZİM NEŞE DE

Yerel sanatçılarımızdan Taner Eyüboğlu ile etraflıca konuştuk.
Tabi genelde herkes onları sahne performanslarıyla hatırlar.
Ama kimdirler, nasıl yaşarlar pek bilemiyoruz.
 
Taner Eyüboğlu Maçka Mataracıdan.
Çocukluk arkadaşım Adnan Eyüboğlu'nun da yakın akrabasıdır.
Uzun uzun dertleştik.
Zor günler yaşıyorlar ama yine de suskunlar...
Yani "Kol kırılıyor yen içinde vaziyetindeyiz" diyor.
Öyle ki, "2 lira param olmadığı için Maçka'dan Mataracı'ya yürüme gelmiş adamım.
Tanıyıp  yanımda duran dolmuş şoförlerine, 
'Yok binmeyeceğim, biraz stres atayım' demiş birisiyim.
Oysa dedim ya cebimde 2 liram yoktu ve mecburen yürüyordum onca yolları..."
 
Eyüboğlu şimdilerde  Kocaeli'nde yaşıyor ve  yerel sanatçılarımız aylardır
sahne alamıyor.
Çünkü bütün etkinlikler bitmiş.
Yayla şenlikleri yapılmıyor artık.
*
Düşünüyorum da,
Evet, şehitlerimiz var.
Canlarımız yandı.
Ve de yanmaya devam ediyor...
*
Ama hal böyledir diye acaba kahramanlık türkülerimiz de mi susmalı?
Acaba Askerlerimizin de morale ihtiyacı yok mudur?
Zira bu nedenle askeri bandolarımız var.
Marşlarımız var.
Kahramanlık türkülerimiz var.
Ölürüm Türkiye'm diyen muhteşem şarkılarımız var.
*
Hepten karalar bağlamasak,
Gece gündüz ağlamasak,
Biraz da kükresek,
Dosta moral,
Düşmana korku salsak diyorum.
İşte bunları konuştuk Sevgili kardeşim Taner Eyüboğlu ile...
 
AHMETİ ÖLDÜRDÜLER.
 
İzmir'in Menemen ilçesinde Liseli Ahmet'i 
Üvey babası öldürmüş.
Öldürülen çocuk annesinin üvey babasıyla evlenmesini çok istemiş.
Çünkü öğretmeniydi Ahmet'in.
*
Ahmet'in annesi üvey babasından 7 yaş büyüktür.
Ahmet yatılı okumaktadır.
Yani Ahmet ailesiyle durmamakta,
Hafta sonları geldiğinde dedesiyle kalmakta,
Arada bir kaç saat annesine uğramaktadır.
*
Şimdi olaya bir daha bakalım.
Adam baba konumunda, ama masum bir çocuğu öldürüyor.
Güya severek evlendiği eşinin çocuğunu acımasızca öldürüp, su kuyusuna atıyor.
Sözde din işleriyle,
Kuran'la iştigal ediyor.
Oysa o Kuran ki, "masum birini öldürmek tüm  insanlığı öldürmek gibidir" diyor.
*
Nedir bu halimiz,
Ne oldu bize, ne oldu böyle..?

FIKRA

Becky ve Sam 50'nci evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı. 
     
Sam birden soruverdi: 
     
"Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?.." 
     
"O da nereden çıktı?" diye sinirlendi Becky.. 
     
"Cevabı da öğrenmek istemezsin herhalde ?.." 
    
 "İsterim" dedi Sam..
"Lütfen anlat, ne olur?.." 
     
"Madem öyle" dedi Becky, 
     
"Üç kez aldattım seni.." 
     
"Üç kez öyle mi?.. Kimlerdi onlar?.." 
     
"İlki" diye anlatmaya başladı Becky, 
     
"Hani sen 30 yaşındaydın ve kendi diş kliniğini kurmak istiyordun ama hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka yöneticisi eve geldi, hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern araçları getirebildin." 
     
"Ooo Becky.. Benim için kendini feda ettin ha.. Benim sevgili karım!.. Peki ikincisi.." 
     
"Hani 50 yaşında felaket bir kalp krizi geçirmiştin.. Çok kritik bir bye-pass ameliyatı geçirmen gerekiyordu da, hiçbir doktor sana el süremiyordu.. Her an ölebilirdin. O sırada Dr. Bakey onca yoldan kalktı geldi. Ameliyatını yaptı, seni hayata döndürdü.." 
     
"Ah benim sevgili karım.. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin öyle mi?.. Hiç kimsenin böyle harika bir eşi olamaz. Böyle bir şey yapman beni ne kadar sevdiğini gösterir. Üçüncü peki?.." 
     
"Hatırlıyor musun, yıllar önce Diş Hekimleri Odası Başkanı olmayı fena halde istiyordun ve 47 oyun eksikti?.." 


TEK ADAM!

Evet çıkarsa bürokrasi azalacak,
Her şey hızlanacakmış.
Hiç sanmam!
Bürokrasi bir ihtiyaçtır.
Olmazsa olmaz.
*
Bürokrasi devlet yönetiminin kurallar manzumesidir.
Bunların hızlanması belki mümkün olabilir.
Ama kalkması mümkün değildir.
*
İddia ediyorum yetkiler tek elde toplandığında,
Türkiye yavaşlayacaktır.
*
Kaldı ki bir muhtar bile bir köyü  ihtiyar heyeti olmadan yönetemez.
Burada söz konusu  80 milyonluk bir Türkiye,
Dağ gibi sorunlar vardır.
*
Yatırımlar,
Borçlar,
Alacaklar.
Asayiş.
Ticaret,
Turizm...
Ne kadar zeki ve çalışkan olursa olsun tek adamın işi değildir.
Kaldı ki bunun Recep Tayyip Erdoğan'dan sonrası da vardır.
*
Bilirsiniz,
Büyük kurumlarda denetleme yapan aynı kurumun müfettişleri vardır.
Öyle aniden gelirler.
Hesaplara el koyarlar.
*
İşte bir gün 2 müfettiş bir kurumun müdürlüğünü denetlerler.
Hesap kitap işleri yolundadır ama müdürü gözleri tutmaz.
Çünkü saatlerce müdürün odasına girmez.
O da çayını kahvesini içer, misafirlerini ağırlar...
*
Müfettişler biz bu adama vuzuli para ödüyoruz.
Zaten hiç bir iş de yapmıyor diye onu gönderirler...
Yerine de o müdürlükte en çalışkan, iyi niyetli birini getirirler.
Aradan aylar geçer ve bizim müfettişler yine orayı denetlerler.
Ama ne mümkün.
Müdürün odasında kuyruklar bitmez.
Birisi elindeki malzemeyi gösterir, müdürden onun yenisini isteyecek.
Birisi yazdığı yazının imzadan önceki halini yani müsvettesini gösterecek.
Diğeri memurdur, şeften amirden değil müdürden izin alacak.
Diğeri yarın 10 dakika geç gelecek...
*
Bu arada iş verimi de hayli düşer.
Homurdanmalar,
Huzursuzluklar çoğalır.
*
Bu sefer o iki müfettiş hazırladıkları yeni raporda giden müdürü maaşını daha da arttırarak  geri
geri getirirler.
*
Sanırım konu anlaşılmıştır.

FEHRİYE ERDAL VE BATININ AHLAKI

1977 doğumlu.
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi üyesi.
Temizlik elemanı olarak 5 ay çalıştığı  Sabancı Holding'in yönetim binasında 1996 yılının Ocak ayında Özdemir Sabancı 'nın öldürülmesi eyleminden yargılanan kişidir.
*
İşi Arap Saçına dönüştüren 3 Kasım 1996'da Susurluk Kazasında ölen polis müdürü Hüseyin Kocadağ  aracılığıyla Sabancı Center'da işe alınmıştı
*
Sakıp Sabancı'yı öldürmek için binaya girmiş olan İsmail Akkol ve Mustafa Duyar önce Özdemir Sabancı'yı ve beraber toplantı yapmakta olduğu esnada Sabancı Holding'e bağlı bir şirket olan Toyotasa'nın Genel Müdürü Haluk Görgün ile sekreter Nilgün Hasefe' yi öldürmüştür.
*
Fehriye Erdal, önce Yunanistan daha sonrada Belçika'ya kaçar.
Türkiye bu insanın iadesini istese de Belçika duymazdan gelir.
Ancak 1999 senesinde sahte pasaportla yakalanınca Belçika yasalarını ihlalden yargılanır.
Yargılanmasının sonunda 1 yıla yakın cezaevinde kalır.
Tabi sonra sanki suç işlememiş gibi serbest kalır ve izini kaybettirir.
*
Ancak yeri bilinmeyen, 
İzine rastlanamayan Fehriye'yi Belçika,
Özdemir Sabancı cinayeti ile ilgili olarak şimdilerde yargılar.
Oysa dedim ya, Fehriye kayıplarda.
Dostluğunuz batsın sizin!