Özellikle Ağrı Patnos’tan gelen vatandaşlarımız bizden biri gibidir. Birçoğu Araklı, Arsin ve Arafilboyu’na yerleşmişlerdir. Trabzon’da 1985 yılından sonra inşaat sektörüne ciddi emek harcadılar.
Sadece inşaat sektörüne değil, eğer köylerde bir yol beton dökülecekse Muhtar ve Azası sabah Sağıroğlu otelin önünden bu vatandaşlarımızdan alır ve işini görürdü. Yaptıkları işleri hem severek yaparlar hem de ucuza yaparlar.
Zaman, Zaman Van ve Tatvan’dan da eklenenlerin bazıları işçilikten taşeronluğa, bazıları da müteahhitliğe terfi ettiler.
Yıllar içinde Trabzonlular ve özellikle Çömlekçi mahallesinde oturanlar, bölgedeki esnaflar yoğunluktan rahatsız olsa da Devletin Emniyet birimleri ‘Yanlış algılanır, Kürt vatandaşlarımız meydan bölgesinden istenmiyor denir’ diye bu topluluğa dokunmadılar.
Muhabirlik yıllarımızda sabah saatlerinde işe gitme, iş alma kavgalarını fotoğraf makinelerimizle çok kez fotoğraflamışızdır. Ancak hiçbiri dün akşam yaşanan kavga kadar kanlı olmamıştır.
2011 yılından itibaren Trabzon’da Suriyeli gençleri görmeye başladık.
Zaman içinde Suriyeli misafirlerimizin de toplu olarak hareket ettikleri ve iş gücünde bizim insanımıza rakip olduklarını yaşadık.
Fakat başlayan Körfez Turizmi, Suriyelileri bir anda level atlattı!
Birçoğu Beden işinden çekildi ve şoförlüğe başladı ya da turizm işine girdi, tercümanlık yaptılar.
Trabzon’da zengin olanları bile var.
Rejim devrildikten sonra, televizyon ekranlarında konuşan bir Suriyeli, ‘Trabzon’da iş adamı olarak çalışıyorum. Orayı unutmam mümkün değil, mutlaka geri döneceğim’ diyerek ülkesine girmişti…
Suriyeli vatandaşlarımızın ardından, Türkiye’ye yönelik Afgan göçü başladı.
Taliban’dan kaçanlar, iş ve aş için Türkiye’ye gelenlerin bir kısmının durağı Trabzon oldu.
Esentepe, Bahçecik ve Erdoğdu mahallelerinde oturan bu isimler, Suriyelilere göre daha uysal görüldüler.
Hem Organize Sanayi bölgelerinde hem de Sanayi sitelerinde sanatkar açığını Afganlı gençler kapadı.
Bizde Afganlı bir genç ile çalıştık.
Adı Rahman’dı. Son derece zeki, çok iyi Türkçe konuşuyordu.
Haberlere, röportajlara yolmadık, yaptı geldi.
Rahman’ın yüzüne baktığımda hep bir endişe görüyordum…
Nasıl geldiniz sorusunu sordum.
“Afganistan’dan çıktık. Biraz otomobil, biraz kamyonetle İran’a oradan da yürüyerek Van’a kadar geldik.”
Rahman, sizi sınır dışı etmediler mi?
‘Geri gönderme merkezine alındık. Ancak annem, babam ve çocuklar vardı. Aile olduğumuzdan bizi geçici olarak kabul ettiler.’
Süre doluyordu, mutlaka ellerindeki nüfus cüzdanlarını yenilemeleri gerekiyor.
Mahkeme kararı olmalıydı. Belgelerini sundular. Annesi rahatsız, kardeşi ise okuyordu.
Türkiye’de kalmak onlar için cennetin bir köşesinde yaşamaktı.
Türkiye’nin değerini bilmeyen ülkeyi değil saatlik, günlük zevklerini düşünenler Afganlıları ve Suriyelileri bir dinlesin.
Birçok isim ‘Ya Turgut ne diyorsun, açık söyle’ diye mırıldandınız.
Diyeceğim şu,
Karadenizli ve Trabzonlu olarak tembeliz. Beynimizdeki bütün hücreleri havadan para kazanmak için harcıyoruz.
Alın teri ile para kazanmanın hem adını, hem de keyfini unuttuk!