Bu başlığı çoraplarımı kaybettiğim için atmadım! O zaman ne çorabı bu diyeceksiniz! 17. yüzyılda İzmir’de ticaret yapan bir ingiliz’in çorabı.

Tüccarın adı Thomas Vaughan. Meşhur bir İngiliz şirketinde çalışıyor, ticaret yaptığı için Türkçeyi öğreniyor. Fakat bununla da kalmıyor Osmanlı ile ticaret yapan diğer İngiliz tüccarlara faydası olsun diye Türkçe- İngilizce bir gramer kitabı yazıyor.

Bu adam, asırlar sonra Türkiye’de gündeme geliyor. Özellikle Karadeniz ağzına benzer kullanımı ile yazdıkları  sosyal medyanın da ilgisini çekiyor.

Çevirileri arasında ‘Benim çorablarum neredur’ ! (Where are my socks?) özellikle dikkat çekiyor.

Çorap arama meselesi sadece günümüze özgü değil demek ki!..

Deyim ve atasözlerine de yer veriyor İngiliz tüccar, ‘Ac ayu oynamaz’ diyor. (A hungry bear will not play)

O dönem Türkçesinin Trabzon’daki yerel halkın konuşmasına benziyor oluşu şaşırtıyor, tebessüm ettiriyor.

Olayın bize sempatik görünen tarafı bir yana; ticareti elinde bulunduran ülkenin, dil bakımından hakimiyetini de ortaya koyuyor.

Bu sebeple İngiliz tüccarlar Osmanlı Türkçesi öğreniyor.

Bugün ise İngilizce bilmemek bir eksiklik olarak kabul ediliyor.

Dünyaya, teknolojiye, entegre olabilmek için Thomas’ın dilini bilmek şart!

Asırlar sonra geldiğimiz nokta bu…

Oktay Sinanoğlu yıllarca boşuna uyarmadı. O kadar ki Türkçe hassasiyeti parlak akademik kariyerinin önüne geçti.

Yıllarca yurtdışında yaşayan bir bilim adamı olmasına rağmen hiç bir zaman aksanlı bir Türkçe kullanmadı. Konuşurken araya yabancı kelimeler sıkıştırmadı. Ölene kadar Türkçe’nin ne kadar önemli bir dil olduğunu hatta en iyi bilim dili olduğunu anlattı.

‘Yabancı dillerin istilası altındayız’ dedi; Türkçe karşılıklar önerdi. 

Bye Bye Türkçe adlı kitabında  Amerikada’da bütün tabelaların Türkçe olduğunu herkesin Türkçe konuşup, Türkçe şarkılar dinlediğini hayal etti.

Bu hayalle vefat eden Oktay Sinanoğlu’nu rahmetle anıyor ve diyorum ki; her yanı İngilizce ve Arapça tabelalarla dolu olan şehrim, Trabzon’um ‘Benum Türkçem neredur!..’