Değerli okurlarım.
Biz bu FETÖ belalarına nasıl yakalandık.
İşte sizlere yıllar önce bu köşemde yazdığım bir yazımı izninizle  tekrar paylaşıyorum.
 
Sınav bir ölçme değerlendirme işlemidir.
Bu değerlendirmeler neticesinde geleceğe dair beklentiler şekillenecektir.
Bunun için sınav adaletli olmanın olmazsa olmazıdır.
“Adalet mülkün temelidir” çünkü.
Yani devletin temelidir adalet.
 
*
 
Önceki hafta bu hususları içeren bir sınav yapılmıştır.
Çocuklarımızın geleceklerini etkileyen sınavlar silsilesinin ilki yapılmıştır.
Sınav yorgunu çocukların yüzleri solgun, 
Anneler,
Babalar gerilimli ve bezgin... 
Yani Türkiye’de ne kadar sınavlara tabi öğrenci varsa, 
O kadar anne ve 
O kadar baba vardır gerilimli ve bezgin…

*
 
Bir sınav ve yüz binlerce sarsılmış öğrenci…
Ve yüz binlerce telaşlı anne ve baba… 
Zor...
 
*
 
Çok defa suiistimale müsait olmuştur bu sınav organizasyonları.
Zira menfaatin olduğu her yerde yolsuzluk baş aktördür.
Yapılan bu son sınavda da, suiistimal şüpheleri karşısında yetkililer; 
Cevabı tatminsiz açıklamalar yapmışlar ve 
Devletin üst düzey yetkilileri derhal ikna olma vaziyeti almışlardır.
 
*
 
Patır patır olumsuz ihtimalleri terk eden ve 
Derhal açıklamalardan tatmin olan devlet erkânı…
“Ben kanaat getirdim ki, herhangi bir yolsuzluk usulsüzlük yoktur.”
Açıklamasında bulunmuştur.
 
*
 
Efendim; Sizin bu acilen tatmin olmanızın medeni, toplumun infiale kapılmasını 
önlemeye yönelik bir çaba gibi görülmektedir.
 
*
 
Eski bakanlardan rahmetli Cahit Aral’ın 26 Nisan 1986 günü Çernobil Nükleer Santralında gerçekleşen kaza nedeniyle oluşan radyasyon krizinin 
Türkiye’yi etkilemediğini göstermek amacıyla: “Çay'da radyasyon yoktur!” deyip halkın gözü önünde çay içmesine benzemektedir.
 
*
 
Lakin sonradan yapılan ölçümlerde çay'da yüksek oranda radyasyon tespit edilerek toplanan çaylar; Türk usulü metotlarla Rize’nin köylerine gömdürülmüştür.


*
 
Evet, bu “İkna oldum” çıkışlar infiali önlemeye yönelik küçük bir hamle gibi görülse de asıl adaletin tecellisine vurulan büyük bir darbedir.
 
*
 
Düşünün ki bu sınavda usulsüzlükler oldu.
Ve bu emek mağduru çocukların hakları gasp edildi.
Devlet büyüklerinin “Usulsüzlük yoktur” sözlerine rağmen yapılacak araştırma sonucu "maalesef usulsüzlük yapılmıştır" diyecek kaç yürekli hukukçu olacaktır?
Ve haliyle olası bir yolsuzluk nasıl açığa çıkacaktır.
 
*
 
Baksanıza eski yetkililerden Ünal Yarımağan, 
"Neler bilirim neler…" 
Demeye getirerek, “Konuşmaya korkuyorum” diyor.
Ve pek çoklarının da kendisi gibi korktukları için “konuşamıyorlar” demiştir.
 
*
 
Türkiye’de hakların gasp edildiği,
İnsanların,
Halkın,
Aydınların, uyutulduğunu.
Korktuğu nu,
Korkutulduğunu düşünmek istemiyorum.
 
*
 
Unutulmasın ki, bu çocuklar için sadece bir YGS sınavıdır. 
Ancak; iktidar için bir adalet ve hukuk sınavı olacaktır.

***
MARŞTA SUSTULAR KURANDA KONUŞTULAR

Pazar günü 5 milyonluk mitingi isliyorum.
ifade edildiğine göre:
2 milyon bayrak dağıtıldı.
Alanda 5 milyon insan toplandı.
Ses sistemi sayesinde konuşmalar 1.5 km uzaklığa kadar gidebildi.
Miting esnasında sadece Türk Bayrakları vardı.
Miting meydanına saat 09 sularından itibaren insanlar akın etmeye başladı.
Güvenlik için 3 bin polis vardı.
Sağlık önlemleri için
102 ambulans
1 ambulans helikopter bulunuyordu.
Toplam 3 bin kişinin oturacağı kadar koltuk yerleştirildi.
Saat 15.14 istiklal marşı başladığında televizyonlar sessizce marşın dinlenmesini sağladı.
Ardından Kuran tilaveti başladığında susan TV spikeri ve konukları sürekli konuştu...
Oysa Kuran okunması sünnet, dinlenmesi farzdır
*

FIKRA

İki kurbağa kilerde yiyecek ararken yoğurt küleğinin içine düşerler.
bir sure kurtulmak için uğraşırlar ama nafile.
kurbağalardan biri:-buradan çıkamayacağız diyerek kendini bırakmış ve boğulmuş.
Diğeri inat ve umutla çabalarını sürdürmüş.
Tam gücü bitmek üzereyken altında bir kütlenin varlığını hissetmiş.
Batmadığını anlamış.
bu yoğurttan oluşan tereyağı topağıymış.
Çıkıp üzerine oturmuş.
Ormandan donen yaşlı kadın kilere girip olanları görünce söylenerek yoğurt küleğini dışarı boşaltmış.
Kurtulan kurbağa sevinçle viyaklayarak uzaklaşmış.
Diğeri ise mücadele yerine ölümü seçmiş.
Yani demek oluyor ki, sonucu sabır ve mücadele belirler.
 
***
 
HER YERDE KAR VAR

Adamo
Her yerde FETÖ'cüler var...
Hastanelerde FETÖ'cüler var.
Postanelerde FETÖ'cüler var.
Mahkemelerde FETÖ'cüler var.
Kışlalarda,
Camilerde
Hatta Mit'te FETÖ'cüler var.
Ama gel gör ki, parlamentoda FETÖ'cülere  henüz rastlanamadı.
Ne enteresan değil mi.

***

YAPI BİTTİ İNŞAAT PAYDOS

Televizyonlarımız maşallah itirafçı FETÖ'cülardan geçilmiyor.
Dinledikçe ürküyorsunuz.
Bu konuşanlar öyle az/boz kimseler değil.
Kimi bu ahtapotun sağ kolu.
Kimi üst aklı.
Kimi gözü/kulağı vaziyetinde olmuş kimseler...
*
FETÖ'yü anlatıyorlar...
Bu anlatılanlardan kesin anladığım şu.
Bu ülkeden çok büyük paralar götürdüler.
Samimi, mütedeyyin insanları iliklerine kadar sömürdüler.
Bu paralarla, maksatlarına uygun eğitim amaçlı yatırımlar yaptır.
Gazete ve televizyonlar kurdular.
Hastaneler, klinikler açtılar.
Camiye,
Kışlaya,
Mahkemeye daldılar.
Yani devlet içinde devlet kurdular...
 
Ancak bir hakikat var ki,
Bu işler bu zat-ı muhteremin yiyeceği naneler değil...
O bunca  teşkilatları kuramaz,
Böyle bir örgütü onun o kafası yönetemez.
 
Bu zevat, bilgi casusluğu ile kendisine güç izafe etmiş,
Ayrıca sadık mürtlerinin uçurduğu,
Keramet sahibiymiş gibi sunduğu  bir sahtekar kimsedir.
 
Bu zevat, derin bağlantıları bulunan tehlikeli bir kukladır,
İslam, Hıristiyan ve Musevi inancının karışımından yeni din menüsü oluşturarak başına geçirilmek istenen şark  mehdiliğine taliptir .
 
Evet ayrıca acımasızdır bu muhterem.
Fena halde öfkelidir ayrıca.
Güçlü ve kuvvetlidir.
Sabırlıdır.
Taktikçidir.
Erbakan'a fena halde gıcıktır.
28 Şubatın arkasındaki sırdır .
Ama yine de böylesine hain ve haşin bir örgüt için yetersizdir...
Yani demem o ki yapana değil, yaptırana bakmak lazım.
 
***
 
ADAM CİNLİĞİN DORUĞUNDA

Almanya Dış İşleri Bakanı:
Türkiye NATO'da kalmalı demiş.
Çok doğru demiş.
NATO bir askeri örgüt.
Batının silahlı örgütü.
Bu örgütte onların tatlı canları kıymetli evlatları gençleri savaşmaz.
Haliyle biz Türklere ihtiyaç var.
 
*
 
Türkiye NATO'da kalmalı.
Ama Avrupa'ya vizesiz seyahat yasak!
Avrupa Birliğini yasak!
Ama NATO'da kalmalıyız.
Çok akıllı bunlar çook(!)

***

ŞEREF MALKOÇ

Eski bir siyasi.
Yeniden Milli Mücadele erlerinden.
 
*
 
Onu daha çok gençken tanımıştım.
Avukatlıkta ilk  yıllarıydı.
Kültür Ev'inin başkanlığını yapıyordu.
Kültür Evi muhafazakar görüşlü bir fikir ve düşünce derneğiydi.
Zaman zaman uğramaktaydım.
İşte bu yıllarda tanımıştım kendisini.
 
*
 
Bir akşam uğradığımda,
Ertesi gün yapılacak İsrail'i telin mitingi için dev bir afiş çizmem istenmişti.
Zoru başarmış o gece sabaha kadar o kocaman bez afişi hazırlayıp Atapark'ın dev çınarlarına asmıştık.
 
*
 
Siyasette sürekli Erbakan'la olmuştur Malkoç.
Zor zamanlarda liderini ve partisini ustaca savunmuştur.
Mahkemelerin  ve medyada en tecrübelilerdendir.
 
*
 
Aradan yıllar geçti.
Erbakan vefat etti.
Partinin önemli isimleri gibi kendisi de Tayyip Bey'in liderliğindeki Ak Partiye dahil oldu.
 
*
 
Siyasete değil, Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanlığı gibi onurlu bir göreve getirildi.
Dedim ya tecrübeliydi.
Hukukçuydu.
 
*
 
lakin MHP lideri Devlet Bahçeliye yönelik ifadesinden o da müteessir oldu.
"Yaptığım espri amacını aştı, Cumhurbaşkanı aradı 'özür dile' dedi.
Diledim ve konu bitmiştir" dedi.
 
*
 
Evet Malkoç ahlak iklimi ılımandır.
Dost canlısıdır.
Vefalıdır.
Dilerim Ak Partide önemli görevler üslenir.