Sakarya'da Suriyeli 9 aylık hamile kadına tecavüz edilerek 11 yaşındaki çocuğu ile öldürülüyor.
Sakarya;
Kıvrım kıvrım akarya...
Sakarya meydan muharebesinin zafer alanı...
*
Suriyeli;
Ülkesi kan gölü sığınmacılar.
Suriyeli;
Başında bin bir belalar...
Kalbinde bin bir acılar...
*
Türkiye;
Büyük devlet.
Anında 3 buçuk milyon din kardeşine sahip çıkan bir imparatorluk bakiyesi.
*
Türk,
Asil millet.
Ekmeğini mertçe bölüşen,
Merhamet timsali insanların ülkesi.
Sevgi,
Şefkat ve ahlak sahibi delikanlılar diyarı...
*
Yakıştı mı sana?
Yakıştı mı bize ?
Oldu mu?
*
İnsanlığımdan,
Türklüğümden,
Ev sahipliğimden utanıyorum!

ARAP'IN GÜCÜ KATAR'A

Daha düne kadar bizim Araplarımız vardı.
Onlar bizi biz onları çok severdik.
Çünkü peygamberimiz Arap'tı.
Sanki Ebucehil Arap değildi.

İlim yok.
Eğitim yok.
Ammaa zevk sefa çook...
*
Onur yok.
Emek yok.
Gayret yok.
Amma makam/mevki korku  çook...
*
Birbirlerini sevmek yok.
Öldürürse bunlar,
Arap öldürürler...
Başka kimseciklere güçleri yetmez bunların...
*
Bakın başını,
Suudi Arabistan'ın çektiği,
Mısır'ın eteğinden  çekiştirdiği.
Ötekilerin de iştirakiyle,
Katar'ı linç etmeye karar verdiler...
Hemi de kahramanlar(!) gibi...
*
Ama gel gör ki,
O zavallı Filistin'e karşı,
Acılarına,
Dertlerine,
Vatanlarındaki esaretlerine karşı,
Kör;
Sağır;
Ve dilsizdir bu utanmazlar...
*
Ve İsrail'e karşı ise,
Pısırıktır,
Bu sırıklar...
*
Cefaları Müslüman'a,
Sefaları batıyadır bunların.
*
Çünkü batı olmazsa bunlar olamazdı,
Olamazdı bu kirli bela...
Tepesinde  Arap'ın.
 
*
Demek ki neymiş,
Arap'ın gücü Müslüman'adır.
Katar'a dır.
Aklı/fikri bu kadaradır...

FIKRA

Temel trafik polisi.
Kuralları ihlal eden bir milletvekilinin otomobilini durdurmuş,
Ceza yazacak .
Milletvekilinden o meşhur  laf :
" Sen benim kim olduğumu biliyormusun ? "
Temel telsizine sarılmış :
"Amirim ,
Birisini çevirdim .
Adam kim olduğunu bilmiyor ,
Bana soruyor !..".

ÖNCESİ DE VARMIŞ
 
Meğer bu ilk değilmiş.
Başımız öne eğdiren bu pisliğin vakaları...
Meğer yıllar önce de bir özürlü kıza da tecavüz etmiş bu soysuz.
Olayın mahkemesi yıllarca sürmüş...
*
Ama ne yazık ki,
Hala sonuçlanmadan işte bu olayın da faili olmuş,
Cinsi, cibilliyeti sapık.
*
Bu gibi ahlaksız suçlar neden sürüncemede kalıyor.
Neden bunca teknolojilere,
Bu hız çağına rağmen  bu ne bitmez bir serüvendir.
Bu mahkemeler Marsta su mu arıyor da,
Bir türlü delile ulaşılmıyor...
*
Maalesef,
Toplum olarak adalete itimat kalmadı.
Şaka değil, kalmadı işte...
Kimse adalete güvenmiyor,
Cezayı kendisi kesiyor artık.
Sırf bu yüzden cezaevlerinde yer kalmadı.
Dedim ya adalete güven kalmadı.
*
Öte yandan ülkemize sığınan bu insanları çok aşağıladık...
Bunlar için;
Alçak,
Ödlek dedik.
Ülkeleri için savaşmayanlardan ne beklenir dedik.
*
Ekmeğimize ortak oldular dedik.
Defolsunlar!
Dedik.
*
Tarihten kalan nefret sözlerimiz de az değildir.
Ne Arap'ın yüzü, ne Şam'ın şerbeti,
Dedik.
Bizi arkadan vuran Araplardır,
Dedik.
Köpeklerimize Arap !
Eski Fotoğraflarımızın negatifine de,
"Arap" dedik.
İşte Arapları siyah ve pis düşman olarak bilinç altımıza kazıdık.
Ve hal böyle olunca,
Allah'ın bu millete emaneti zavallı insana karşı işlenmiş günahların en zalimine tanık olduk.
*
Bunun yanısıra merhum'un babası,
Türk Milletinin asaletine,
Merhametine vurgu yapması, içimi daha da acıttı.

AÇMAYIN ŞEMSİYELERİ YANSIN GÜNEŞTEN İNSANLAR

Şu bizim Trabzon Sanat Sokağı bir adımlık yol.
Hani her metrekaresine en çok sanatçı düşen şehrin sokağı işte,
İki adımlık.
Ama neyse konumuz şimdilik bu değil.
Konumuz,
İşte bu 2 adımlık sokaktaki keyfi uygulamaya.

Evet, o sanat sokağında esnaflar var.
O sanat sokağında insanların oturması için sandalyeler,
Düzenekler var.
O sanat sokağında özellikle sıcak yaz gününde gölge yapsın diye şemsiyeler var...
Ama 40 dereceye varan sıcağa rağmen,
Oturmak serbest olsa da,
Şemsiye  açılması katiyen "Yassah!"
*
Tam Temel fıkrası işte...
*
Gerekçesi ne, biliyor musunuz?
Sokağın bir tarafı Şehir Müzesinin duvarıymış.
Evet, gerekçesi duvar dibi olması.
*
Yahu ne olmuş müzenin dış duvarıysa,
Kaldı ki bu sıcaklarda o gölgelik şemsiyeler zaruri bir ihtiyaçtır?
Kaldı ki, her şeyden önce insanın sağlığı ve mutluluğu esastır.
*
Şimdi bu Müslüman'a eziyet değil midir?
Bu oradaki esnafa eziyet değil midir?
Bu Şehre gelen turiste eziyet değil midir?
*
Ortalıkta bir görevli dolanıyormuş.
"Etme gitme kuban olurum..." deniliyormuş.
O da,
"Olmaaaz!
Şemsiyenin sapı demir/
Amirlerimden aldım emir."
Diyormuş...
*
Nelerle uğraşıyoruz görüyor musunuz.
Hem de bu turizm mevsiminde.
Hem de bu kavurucu sıcaklarda...
*
Gözünü sevdiğimin keyfiyeti ;
Hainsin!
Zalimsin!
Çok fenasın çook...!

GÖRMEZ AĞLAMIŞ

Nasıl ağlamaz.
İki sapık,
İki katil,
Bir milleti dünyaya bakamaz hale getirdi.

Mehmet Görmez,
Diyanet İşleri Başkanı olarak ağlar.
Türk insanı olarak ağlar.
Müslüman olarak ağlar.
Eşi benzeri görülmemiş bu vahşi alçaklığa ağlar.
Dinden,
İmandan,
Ahlaktan nasipsizliğe ağlar.
*
Ama yok!
Bu acıya ağlamak yetmez.
Bu millet bu ayıbı ağlamakla atlatamaz.
Bir şeyler olmalı ve "Oh oldu!" demeli insan.
Ve bir nebze olsun yanmış gönüller ferahlamalı...

SURİYELİ ÇOCUKLAR

Yakaran bakışları yol kesen
yüzleri susuz çocuklar...
 
Mendil satarken
"Gör beni" diyen,
Halleri mahcup virane  bir  ülkeden  merhamete emanet
Garip hallerin sefilleri  çocuklar...
*
Gözleri karalı
Umutsuz,
Gönülleri yaralı ,
Şefkate muhtaç çocuklar...
*
Dokuz,
On yaşlarında oğlan ve  kız,
Ağızlarında sakız...
Büyüyorlar öylesine...
*
Belli ki karınları aç,
Belli ki susuz.
Belki de
Çok ağlamışlar dün gece memleketini.
Baygın bakıyorlar,  gözleri uykusuz...