Umutlarını ve heyecanlarını minik bir valize sığdırıp, bir kaç gün sonra belki de aynı gece geriye dönmek üzere heyecanla Demir yığınına bindiler...
Kimi anne babasının hayır duasını alacak kimi evladını görüp eksiğini kapatacak kimi ise eşini dostunu görüp bir kahve içip dönecekti...
Nihayetinde bir saatlik yol idi...
Onları yolcu eden eşleri ne bilebilirdi ki geriye dönemeyecek gönderdiği...
Yıllar önce bir eğitimde dinlediğim hikayede ki gibi masalar boş kaldı...
“ huzurlu bir geceydi.Her zamankinden farklı bir şey yapmak istemiştim o gün ve daha özenle giyinip mutfakta en özel akşam yemeğini hazırlıyordum,çocuklarımda eşlik ediyorlardı masayı kurmaya.Eşimi aradım.Şimdi ofisten çıktım, yaklaşık kırk dakikaya evde olurum demişti. Bizimde tüm hazırlıklarımız bitmişti, son kez aynaya baktım ve rujumu tazeledim. Ha geldi ha gelecek. Kendi anahtarı vardı eşimin ama hiç o anahtarla girmezdi eve . İsterdi ki biz açalım ona kapıyı, ve çok dakiktir, titizdir bu gibi konularda. On dakika geçmişti artı aramamıştı da. Bu sevimli bir şey değildi. Bir yanda çocuklarda hem acıktıklarından hem de babalarını meraktan sürekli soruyorlardı “ babam niye gelmedi” diye. Açıkçası bende biraz endişeliydim gecikmesinde. Dün biraz tartışmıştık öyle büyük boyutlu bir şey değildi ama uzatmamak için gönlünü almalıydım eşimin çünkü hatalıydım. Hiç böyle yapmazdı, en azından arayıp gecikeceğini söylerdi, bir aksilik mi oldu derken içim içime sığmıyordu. O arada telefon çaldı, heh dedim şükür arıyor. Arayan yabancı bir numaraydı ve bu arada yarım saat geçmişti biz masada beklerken. Arayanı tanımıyordum, endişeli açtım telefonu, karşımda ki sesin sahibi bir polis memuruydu. Siren sesleri, koşuşturmalar ve çığlıkları duyunca ciddi bir şey olduğunu anladım. Ses tonumu ayarlayarak “buyurun memur bey” dedim zar zor... 
Hakan Yiğit’in eşi misiniz?
Evet. 
Zincirleme trafik kazası oldu, acil olarak Anadolu hastanesine gelebilir misiniz? Dediğinde anlamıştım eşimin öldüğünü çünkü böyle bir durumda iyi olsaydı mutlaka kendi arardı eşim...
Ciğerlerim şiştiğini hissederek çocukları da yanıma alarak hastaneye gittim...
Arafat meydanı gibiydi acilin girişi...
Bir memur buldum ve “ben Hakan Yiğit’in eşiyim diyebildim sadece, polis Memuru bana başınız sağ olsun dediğinde çığlıkları ayyuka çıkan çocuklarımı kontrol etmenin derdi ile güçlü bir gömlek giydirdi Rabbim bana...
Sedyede üzeri örtülü eşim gibi onlarca kişi ve yakınları oradaydı...
Feryad figan...
Ezber konuşmuşuz hep o vakte kadar...
Sağlık olsun, huzur başka bir şey gibi lafları ciğerimden hissettim o gece ve gerçekten anladım ki; hayatta kalp kırmak ve bir takım şeyleri dert edinmek ciddi manada çok anlamsız çünkü az sonra ne olacağını bilemeden bir bilinmezde yol alıyoruz...
Hiç bir şey için geç kalmadık, kurduğumuz masalar bir gün acı bir şekilde boş kalabilir bu sebepten ezberleri bozalım ve gerçekten diyelim ki : sağlık olsun, huzur başka bir şey, ufacık şeyleri dert edinip üzmeyelim sevdiklerimizi, bu hayatın tekrarı yok!”
Bu hikaye çok derin bir hikayedir, çok şey anlatıyor tabi anlayana...
Rabbim sevdiklerimizi korusun!