2012 yılında karşılaşmıştık Ganire Paşayeva ile. Osman Sınav’ın Uzun Hikaye filminin galasında. İstanbul’da gazetecilik yapıyordum o yıllarda. Konuşkan ve oldukça cana yakın bir tavrı vardı.
Trabzonlu ve gazeteci olmamla da hayli ilgilenmişti.
Aslında onun ilgisi ve duyarlılığı sadece bana değildi.
Tüm Türkiye’ye hatta Türk dünyasındaki herkeseydi.
Genç yaşta ölümü birçok insan gibi beni de üzdü.
Rahmet diliyorum.
Aynı dili konuşuyor olmak rahat iletişim kurabilmek için çok önemli tabii.
Azerbaycan Türkçesi anlamakta zorlandığım bir Türkçe değil.
O nedenle iletişim rahat olmuştu ve inanılmaz bir kültürel yakınlık doğmuştu aramızda.
Ganire Paşayeva’nın istediği de bu yakınlığın daha da artarak çoğalması ve Türk dünyasında birlik duygusunun pekiştirilmesiydi.
Mücadelesi bu yöndeydi.
Kosova’da tanıştığım Türklerle de aynı duygularla iletişim kurabilmiş ve ortak bir kültüre ait olma hissini yaşamıştım.
Havaalanında tanıştığım Kuzey Irak Türkü öğretmenle de.
Türkiye dışındaki Türkler yaşadıkları zorluklar karşısında ülkemizin desteğini bekliyorlar.
Bu beklenti Prizren’de tarafıma açıkça söylenmişti. Türkiye daha çok yanımızda olmalıydı diye…
Henüz çok taze değil mi Naim Süleymanoğlu’nun bir zulümden ülkemize kaçırılışı.
İsmini dahi kullanamaz durumdayken, adına da özgürlüğüne de Türkiye’de kavuşması…
Kaldırdığı halterle rekorlar kırışı ve dünyanın en güçlü adamı, tüm zamanların en iyi haltercisi oluşu…
Boşuna değildi kız milli voleybol takımızın söylediği şarkı.
Ne diyordu kızlar:
“…Bıraktım geldim evimi geride
Adımı aldılar kan karıştı tenime
Demişti anam bana ‘buz da olsan erime’
Kaldırdım dünyayı dertlerimin yerine...”
Naim Süleymanoğlu için Eypio tarafından yapılmıştı bu şarkı.
‘Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu’ filmi için.
1 metre 47 santim boyundaki Naim’in şarkısını 2 metre boyundaki kızlar kazandıkları zafer sonrasında coşkuyla söyledi.
Başka ne denir ki?
Selam olsun Azerbaycan’daki Ganirelere, Kosova’daki Senarlara, Kırım’daki Emineler Türkmenistan’daki Laçinler ve daha nicelerine…
Selam olsun…