Şu ana kadar yerel seçim süreci iktidar ve muhalefet arasında yürümüyor.
AK Parti ile Cemaate yakın medya arasında gidiyor.
AK Parti de işi sanki burada tutmaya çalışıyor.
Cemaat de AK Parti geri adım atmayınca daha da bileniyor.
Zaman Gazetes
Şu ana kadar yerel seçim süreci iktidar ve muhalefet arasında yürümüyor.
AK Parti ile Cemaate yakın medya arasında gidiyor.
AK Parti de işi sanki burada tutmaya çalışıyor.
Cemaat de AK Parti geri adım atmayınca daha da bileniyor.
Zaman Gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Ünal 2014’ü yorumlarken erken Genel seçimden söz ediyor.
Şöyle diyor:
‘Kehanetleri sıralamanın, öngörüleri listelemenin en zor olduğu yılın adı 2014. Bu daha kapısından girerken, ilk adımı atarken belli oldu. Sürpriz potansiyeli çok yüksek. 2013’ün ikinci yarısında yaşanan sancılara bakarak söylüyorum, 2014 çok ama çok şeye gebe. Özellikle de siyasi alanda. Sonraki yıllar şekillenecek. Sürprizlerden biri pekâlâ
‘erken seçim’ olabilir. Yani iki seçime, milletvekilliği seçimi de eklenebilir. Yaşamakta olduklarımız veya yarının gelişmeleri ‘erken seçimi’ zorunlu hale getirebilir. Hava bugünden sıkıntılı. Bu kadar dalgalı sularda yol almak kolay olmasa gerek. 2014 her açıdan ‘kader yılı’. Yeni tarih çok hızlı akacak. Ve Türkiye’nin en uzun yılı olacak. Normal zamanlarda yıllara yayılması beklenen gelişmeler kısa zaman aralığına, aylara, haftalara sığacak. Perşembenin gelişi çarşambadan belli. Söylemek isterim ki, kendinizi, sürprizlerle dolu, hareketli ve fırtınalı bir yıla hazırlayın. Umarım 2013’ü çok aramayız.”
Bu ne demek?
Türkiye’de 2014 yılı içinde 2 seçim olacak.
Birisi yerel seçim.
Diğeri ise erken genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Yazının içeriğine bakınca erken genel seçimin AK Partinin iradesiyle değil gelişmelerle olacağını iddia ediyor.
Kavga bitmeyecek.
Daha da alevlenecek.
Hükümeti savunan Abdurrahan Dilipak cemaate dava açılacağını iddia ediyor.
Hüseyin Gülerce ise ‘Artık benden günah gitti’ der gibi.
Bunlar karşılıklı gözdağı mı?
Yoksa fırtınanın habercisi mi. Göreceğiz
Ankara Mektubu
Son günlerde Başbakanı şok eden 3 gelişme yaşandı. Bunlardan birisi Necmettin Erbakan’ın yeğeni Sabri Erbakan’ın CHP saflarına katılması, diğeri uğruna bakanı(Mustafa Demir) görevden aldığı milletvekili Hami Yıldırım’ın istifa etmesi ve yine Hakan Şükür’ün kapıyı vurup çıkması. Bununla ilgili bürokraside arkadaşımızın gönderdiği yazı var:
‘Sayın Yusuf Turgut,
2009 yılında hemşerimiz Mustafa Demir Bayındırlık Bakanıydı. 2 bürokratı görevden alıyor, birisi Sabri Erbakan diğeri Hami Yıldırım! Erbakan eski Başbakanımızın yeğeni, diğeri şimdi milletvekili. Hami bey talimatla müsteşar yardımcılığına getirtilmişti. Sonra vekil oluyor. Ankara'da yer yerinden oynuyor ve Başbakana Mustafa Demir Bakanımız şikayet ediliyor ve maalesef hiç yolsuzluğa bulaşmamış tertemiz Mustafa Demir gidiyor.
Sonra diğer Bakanımız Faruk Özak şikeye imza atmıyor ve şike cezalarını yasalaştıran kendisi olduğundan ve kaldırılmasına imza atmayıp Aziz efendiyi kurtarmıyorsun diye görevden alınıyor. Ve Bakanımızın diğer bir suçu da ‘Hakan Şükür Lig TV’de yorum yapmaması lazım milletin vekili olmalı’ demesi.
Peki sonuç ne? Sabri Erbakan CHP de, Hami Yıldırım AK Partiden istifa ediyor. Kimden talimat alındı bilinmiyor ama Hakan Şükür ortada. Peki Cezaevinden çıkartılan Aziz Yıldırım ne yaptı dersin! 40 bin kişi ile Fenerbahçe stadında Başbakanımızı yuhalattı.
Biz ne yaptık dürüst ve kişilik sahibi vekillerimizi Bakanımızı iş yapmıyor diye yerden yere vurduk. Bürokratları ‘ne gerek var boş ver başka memleketli ile daha iyi iş yapılıyor’ diyerek dışladık. Destek göstermedik. Hatta talimatla görevden aldırdık. Bu şekilde Trabzon'u yalnızlaştırdık. Yazık oluyor Trabzonlu insanımıza, işi ak süt gibi yediği içtiği Ak süt gibi. Hata yapılmıyor mu yapılıyor ama kasıt ve hainlik hele vefasızlık hiç yok. Mutlu Yıllar.’