“Türkiye'de anayasa laikliği,
Devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar.
Laiklik kesinlikle ateizm değildir.
Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim.
Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım.
Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.
Ben Mısır'ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum.
Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir.
Laiklikten korkmayın.
Umarım ki Mısır'da yeni rejim laik olacaktır.
Umuyorum ki benim bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.”

ÇAYKARA'NIN NÜFUSU

Bizim Recep Erol Aslan seyahati sever.
Önceki gün yolu Çaykara'dan yukarı düşmüş.
Ancak Çaykara'ya giderken bir fotoğraf çekmiş,
Çaykara'dan dönerken de bir fotoğraf çekmiş.
E, Ne var bunda demeyin.
Giderken çaykaranın Nüfusu 12 bin 700
Ama dönüşte söz konusu  nüfus artışı 14 bin 400 ulaşmış.
Yani birkaç saatte.
Şaka değil, gerçek.
İşte görselleri.

BU DÜNYADAN FAYDA YOK ÖTEKİ DE ŞÜPHELİ

Stephen Hawking tarih vermiş,
Dünyanın sonu geliyormuş,
Başka bir dünya bulup oraya gitmeliymişiz.
Tüm bunlar içinde maksimum süre 100 yıl.
*
Bildiğiniz gibi Hawking dünyanın yaşayan en büyük bilim insanı.
Ama acımasız konuşuyor.
Demesine göre yolun sonu görünüyor.
Ancak bizim başka dünyamız yok.
Bizim başka dünyamız öbür dünya.
Onun için de ölmek yeterli.
Yani fuzuli uğraşmaya lüzum yok

BAŞKAN UYARDI AMMA

Bizim OFG,
Yani Trabzon Büyük Şehir belediye başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu,
Şoför esnafına,
"Bu şehri temsil ediyorsunuz ona göre" demiş.
*
Aman başkan sonra yanlış anlamasınlar.
Bakarsınız belde silah,
Elde tespih,
Çatık kaşlar.
Bitirim bakışlar.
Yengeç yürüyüşler,
Gülhan bey vari bir vaziyet alırlar.
Hani yani Trabzonlu olmak fark yaratmaktır ya...

YENİ DEVLET KURMUŞ MUŞUZ

Hani Klas bir Türk evladı akademisyen bir Sinan Oğan var ya,
Vatan,
Millet,
Atatürk,
Devlet hassasiyeti olan,
Hani partisinden sürgün edilen,
linç edilen Oğan.
İşte o oğan'ın bir de Adana versiyonu var.
Gıcığın önde gideni.
Tap burada,
Tap şurada,
Tap FETÖ'ünün yanında olan bir zırva.
Yeni devlet kuruyormuşlar ve lideri de Recep Tayyip Erdoğan'mış.
*
Neden, yıkıyorsunuz bu cumhuriyeti.
Bak senin gibi bir dahi(!) bile bu aziz millete vekil olmuş.
*
Ey savcılar.
Mahkemeler...
Neredesiniz?
Yok mu bu hadsize haddini bildirecek.
Yoksa öldük de haberimiz mi yok.

EY MİLLET NE HAL BÖYLE

İnsanlarımıza bir haller olmuş.
Herkes acayip celalleniyor.
Herkes sıkılmış yumruk gibi.
Herkes kan şerbetine meftun.
Sarıklılar devlet!
Sakallılar devleet!
Atatürk'e küfür/kıyamet.
*
Bu gidiş hayra alamet değildir.
Çok sürmez bu gidişle,
Huzur içindeki bu yalnız ülkemi sırtlanlar yer yutar.
*
İşte Libya.
İşte Suriye.
İşte Irak.
Neden ders almıyorsunuz,
Nedeeennn?

SU CANAVARI HES'LER

Uzun lafa gerek yok.
Yer Rize,
Türkiye'de yağmurun anavatanı.
Ama dereler susa hasret.
Çünkü çalmışlar suyunu.
HES'ler çalmış.
Balıklar,
Böcekler.
Kuşlar ölmüş.
HES'bunallâhu ve ni'mel vekîl

FIKRA

Üniversitenin büyük amfisinde 800 kişinin katıldığı bir imtihan...
Süre iki saat... Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine
imkân yok.
     
Cevapları yetiştiremeyen kalıyor. Bu yüzden bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor.
Hiç aceleci bir hâli yok.
*
Derken süre doluyor. "Getirin kâğıtları çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâğıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor. Bir kişi hariç. Bizim ağırdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devam ediyor.
*
Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını tamamlamakta olan profesöre uzatıyor.
Profesör kızarak:
Hayır! Çok geç kaldın.
Artik senin kâğıdını alamam...
Bizimki ters ters bakıyor:
Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Yoo, aslında bilmiyorum.
Ne olacak?
İyi öyleyse,
Diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâğıtlarının bir kısmini kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup kâğıtları tekrar düzeltiyor.
Sonra da:
İyi günler hocam, deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor.