“Günlerdir Diyarbakır da bulunan annelerin feryadına ortak oluyoruz da, atladığımız bir kesim daha var.

Hayır hayır Cumartesi Anneleri değil.

Onlar da çok büyük kanayan bir yara elbet. Ama en azından arada bir de olsa gündemde yer bulabiliyorlar.

Benim bahsettiğim, evlatları tam 1755 gündür PKK’nın elinde esir tutulan asker ve polis anneleri.

Tam 12 aile!

Fakat gelin görün ki ne siyasilerden, ne de toplumdan onlarla ilgili tek bir yorum yok.

Bu kadar mı sahipsizler?

Neden?”

Eylül 2019 ( Gara da terör örgütü PKK tarafından katledilen 13 şehidimizi henüz kaybetmeden iki yıl önce yazdığım yazı )

Şimdi diyorlar ki, “ Bizim bu olaydan hiç haberimiz olmadı. Hiç duymadık! Bilmiyorduk! “

Eee bilmezsiniz tabi!

Duymazsınız da!

Ana Akım Medya ve onların büyük köşe yazarlarını okur  Yerel Gazeteleri ve Yerel Köşe Yazarlarını okumazsanız, ne duyar, ne de öğrenirsiniz!

***************

Elazığ’ın Harput ilçesinde katıldığı bir cenaze merasimi sonrası halka hal-hatır soran Cumhurbaşkanımıza, adının Bedriye Fırat olduğu öğrenilen teyzenin “ Açım açım “ diye seslenişinden sonra, önce kendisini tebrik ettim bu duruşundan dolayı “Aferin Teyzeye, nasılda cesur! Nasılda duyurdu o yaşında derdini! Helal olsun!” Dedim.

Sonrada daha önce yazdığım üzere hemen kafamda bir canlandırma yaparak “Keşke güvenlik sorunu olmasa da Reis padişahların yaptığı gibi tebdili kıyafetle halkın arasına ve teşkilatların içine direk karışsa. O zaman daha iyi görürdü olanı biteni “ dememin üzerinden bir gün geçmemişti ki Bedriye Teyze Erzincan Valiliğinde kendisine uzatılan mikrofonlara...

“ Aç değilim, açıkta değilim. Allah benim ömrümden alsın Erdoğan’a versin.” Demesin mi?

Haydaaaa ama daha iki güncük bile olmamıştı be Bedriye Teyzeciğim...

Ne ara doydun?

Neyse...

Duana “ Amin, inşAllah... “ diyorum...

**************

Markete gidiyorsunuz, üç gün önce aldığınız ürünü aynı fiyata alamıyorsunuz. Zamlı!

Giyim eşyası almaya gidiyorsunuz... Zamlı!

Kuaföre gidiyorsunuz... Zamlı!

Ev almaya gidiyorsunuz... Bir ay önceki fiyat en az yüzde 10 zamlı!

2. El kıytırıktan araçlar bile almış başını gidiyor.

Kısacası nereye elinizi atıyorsanız, her şey aşırı pahalı!

Satıcıya soruyorsunuz “ Ablaaaa nabalım, biz de zamlı alıyozzzz. Malum dolar çok yüksek!”

Mecbur susuyorsunuz. Dolar çok yüksek!

“ E şimdi dolar biraz düştü... Fiyatları indirecek misiniz? “ diye soruyorsunuz.

Tık yok!

Her şeyden mi çıkar sağlanır yahu?

Herkes kendine Müslüman olmuş durumda...

Satıcı kısmında derin bir lakaytlık!

Tepedekilerin bir iki açıklama dışında ciddi bir müeyyidesi yok.

Herkes tutturabildiğine...

Ekonomiyi sömüren lakaytlık nasılsa, insani ilişkiler de aynı!

Orada da bolca goy goy var.

Daima bir parmak balla karşınızdakiyle muhabbet!

Ciddiyet yok!

Ciddi bir konuya tahammül zaten yok!

Konuştuğunuzda mutlaka partizan tepkiler.

Her yere sinmiş alaycı üsluplar içinde derin muhakeme yoksunlukları...

İdraksizlikler...

Betondan kalın güvensizlikler...

Menfaatler... Menfaatler... Menfaatler.

Yorulduk!

Tıpkı Reis’in Rize kongresinde partililere hitaben söylediği gibi...

Belki salonlarımız değil ama kafamızın içi lebaleb dolu!