“Şeriatın kestiği parmak acımaz.” diye söylemiş büyüklerimiz. 17 Mart’ta oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe müsabakası sonrasında çıkan olaylar nedeniyle gözaltına alınan 5 taraftardan biri serbest bırakıldı. Adalet, bırakılan bir taraftar için tecelli etti.

Ancak diğer dört taraftar için henüz tecelli etmedi. Bu suç katalog suç olmadığı için tutuklanmasına gerek yoktur. Alacağı ceza bile değil, olsa olsa denetimli serbestlik olabilir. Hukuka göre cezaevine girecek suç değil. Ve tutuksuz yargılanmaları gerekir. Ama gel gör ki, adalet Türkiye’de işlemiyor. Diğer yandan, sahaya giren taraftarlardan bazıları FB yakın koruması ve güvenlik elemanları tarafından yakalanıp, yere kapaklanıp, etkisiz hale getirilmişken o taraftarların üstüne çullanıp, art arda yumruk sallamak, o yerdeki taraftarın arkasından dolanıp, ölümcül bölge kafaya ayakta çivili krampon ile tekme atmak, o da yetmedi sahaya girip de safihane bir taraftarlık duygusuyla forma almaya koşan 14 yaşındaki genç bir kız evladının kalbinin üstüne havada kick boksör gibi dönerek, hem de çivili kramponla tekme atmak ağır suç değil de nedir? Bu suçları işleyen Fenerbahçeli futbolcular fair play, yani sportmenlik erdeminden hiç mi nasiplerini almamışlar ki, yere yatırılan taraftarlara vurdular? Hadi diyelim bu kadar kendilerini kaybedip de insanlıklarını unuttular, bunları engelleyecek sahada teknik direktörleri İsmail Kartal ve diğer yetkililer de mi akıllarını saha dışında unuttular? Bu nasıl bir kin ve bir nefret duygusu yüklemektir ki, sahada yerde etkisiz hale getirilen insana tekme atabilir hale geliyor? Ya da 14 yaşındaki bir kız evladının kalbinin üstüne öldürücü tekme atıyor? Ve tüm bunlar ne yazıktır ki, İstanbul yandaş Fenerbahçe medyası muhabir ve yazarları tarafından görmezden geliniyor! Yok sayılıyor! Bu nasıl bir ruh halidir ki, bir yanda sahaya giren taraftardan biri denetimli serbestlik ile salıverilirken, 5 taraftar tutuklanıyor ama savunmasız bırakılan taraftarlara tekme yumrukla saldıran futbolcular serbest kalıyor? Emniyete davet edilip de ifadeleri dahi alınmıyor! Üstelik de tüm bunlar sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya yayıncı kuruluş tarafından canlı yayınla izlettirilmesine rağmen, yokmuş gibi sayılıp, görmemezlikten geliniyor. Olacak şey mi? Ama Türkiye'de oluyor ve futbolu siyasi çıkarları için kullanan siyasiler ile kendi futbol kulübü çıkarları adına kullanan Fenerbahçe yönetimi tarafından üzerleri örtülmeye çalışılıyor! Biz de bunun adına futbol, dostluk ve barıştır diyoruz, olacak iş mi? Ve asıl meseleye gelelim. Normal şartlarda sahada yaşanan olaylar salı gününe kadar Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na rapor edilip, Perşembe günü de cezaların açıklanması gerekirken, neden normal prosedür yürütülmüyor? Bu prosedür normal seyrinde devam etmez ve seçim sonrasına da bırakılırsa bu işin iyice cılkı çıkmış demektir. Karşılığında da Türkiye Futbol Federasyonu tüm kurullarıyla birlikte istifa etmelidir!


PANDORA’NIN KUTUSU

Bu Fener maçından önce bir rüya gördüm. Anlatsam mı anlatmasam mı bilemedim yani... Hayrolsun deyin lütfen! Hani rakip takım, Trabzonspor maçına, seyircisinden yoksun dımdızlak gelecekti ya... Meğer adamlar tası tarağı, topu tüfeği toplayıp gelmişler. Fener tribününde kimse yoktu ama kulübesinde bodyguard, sniper, silah... Ne ararsan vardı! Top sesini duyunca uyandım. Sahur vaktiydi... Ey büyük Allah’ım! Buğulu camdan karşı evin penceresine baktım bir ara, keskin nişancı var mı diye! Sol kulağım top sesiyle yankılanıyor. Tüm bunları ev halkına anlatınca kahkaha tufanı kopmaz mı? Bu saatte deli saçması diye düşünmüşlerdir. Ve zirvenin yaklaşık 30 puan gerisine düştüğümüz haftada Fenerbahçe ile oynayacağımız maç için Akyazı Stadı'nın basın koridorlarına giriyoruz. Aman Allah’ım! Buradaki atmosfer şampiyon olduğumuz sezonu anımsattı bana. Trabzonspor için, Trabzon şehri için Fener maçları tarihten beri cafcaflı, debdebeli, biraz da gürültülü olmuştur. "Gürültü" iki güzide takımın büyüklüğünden kaynaklanır. Bu maçtan bir hafta önce Fener'in Pendik maçı sırasında Mert Hakan Yandaş'ın rakip takım tribünlerine, teknik heyetine ve maçın hakemine yaptığı külhanbeyi tavırlarını kaşıyan spor yorumcusu Rasim Ozan Kütahyalı'nın "Delikanlıysan bu hareketleri Trabzon'da yapsana" diyerek ortalığı alevlendiren sözleri iki camiada gündeme oturmuştu. Ve korkulan oldu. 3-2 yenildiğimiz maç sonunda Fenerli Aynaroz kadılarının tribünleri tahrik eden sevinç gösterileri gergin ipi iyice kesti. Maskeli bir taraftarın sahaya inmesi Fener'le yaşanan şike skandalının yansıması gibiydi. Zira yıllardır temiz futbol diye haykıran bir Trabzonspor var.

Fenerlilerin elinde kirletilmiş o şampiyonluk kupası hala sarı-lacivertli takımın müzesinde. İşin bir de sanal boyutu var... Fenerlilere göre, sahaya giren taraftarın elinde bıçak vardı. Şunu söylemek istiyorum, hiçbir taraftar maç esnasında sahaya dalmamalı. Oysa o taraftar Fenerlilere karşı savunma pozisyonu yani gard aldığında elinde, cebinde, sağında solunda hiçbir şey yoktu. Bu, televizyon kameralarından sabit... Üstelik yediği dayak da cabası... O taraftara Fenerliler hurra saldırınca kendini tutamayan birkaç taraftar daha sahaya indi. En çok neye kızıyorum biliyor musunuz? Suçları sabit olduğu halde ellerini kollarını sallayıp güle oynaya İstanbul'a giden şu Aynarozların kahraman edası tavırları... Hele Mert Hakan, Osayi Samuel, İrfancan Eğribayat ve Oosterwolde'nin suçlu iken kahraman ilan edilmeleri... Adaletin kestiği parmak acımaz derlerdi ama sızlamaya başladı bile...

Bizim başkan Ertuğrul Doğan'ın açıklamalarına dikkat! "Biz geldiğimizden beri adalet diyoruz ama kendi içimize de bakacağız. Taraftarımız davasında ne kadar haklı olursa olsun ki haklıdır, sahaya müdahale edilmemelidir. Trabzonspor, bu maçtan dolayı bir ceza almalıdır, alacaktır. Bu maçta, sahaya giren ve güvenlik tarafından etkisiz hale getirilen bir kişiye şerefsizce saldırıldı. Bu ne adamlığa ne delikanlılığa sığar. Tribünlere bakmak, elleri cebinde havalimanında o bakışları atmak... Bunun ne anlama geldiğini Fenerbahçeliler de biliyordur, zaten herkesi kast etmiyorum. Tribünlere el kol hareketi yapılırsa, olta çekme hareketi yapılırsa... Sonra da 'Sevinmek bizim hakkımız değil mi?' diyorlar." Başkan ne kadar ince, nahif... Ligin ilk yarısında İstanbul'daki maçta hallaç pamuğu gibi çevirip söke söke yendiğimiz Fenerbahçe bileğinin gücüyle yapamadığını hakemlerle, tahriklerle yapıp Trabzon'dan üç puan alıp gitti ya yuh olsun bize! Rüyaydı meğerse karabasanmış Pandora'nın kutusundan çıkanlar!


YAPMA BE HOCAM!

Türkiye'nin en önemli tarihçisi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan olaylar için kendi fikirlerini ulusal bir gazetede yazdı. İlber Hocaya saygım sonsuz. Türkiye'de hiç kimse bilgi konusunda onun eline su dökemez. Ama söz konusu Trabzon ve Trabzonspor olunca kim olursa olsun benim için hiç önemi yok. Orada dünyanın bir numaralı profesörü de olsa kocaman puntolarla "DUR!" derim. Sevgili hoca yazısında diyor ki; "Trabzon'un ev sahibi olarak yaptığı bu hareket milli ananeye uymaz." İstanbul'daki maçlarda bıçakla, satırla, silahla, döner bıçağıyla adam yaralamak veya taraftar öldürmek, Şenol Güneş'in kafasının yarılması milli ananeye uyuyor mu? Hocamız yazısının sonunda "Yurt içi maçların Trabzon'da oynanmasına bir müddet ara verilmesi ciddi bir tekliftir. Fenerbahçe takımına karşı saygın bir ifade ile özür bildirdikleri görülmüyor" diyor. Vay beee! Hocamız İstanbul'da Fenerbahçe taraftarlarının yaptığı rezillikleri unutuyor. Devletin arabasını devirip kundaklamak, polislerle sokak aralarında kavga etmek, Saraçoğlu'ndaki koktukları söküp rakip oyuncuların hocasının kafasına atmak... Bunları siz unutabilirsiniz ama biz unutmayız Hocam. Trabzon'da maçların oynanmasına ara verilsin diyorsun da İstanbul'da bu olaylar olduğunda sessiz kalıp eyyamın daniskasını yapıyorsun. Bak hocam, Trabzonspor başkanı açık açık delikanlı gibi çıkıp "Ceza almalıyız" dedi. Hangi başkan bu cesareti gösterebilir? Bırak Trabzonspor'u yerden yere vurmayı da objektif ol! Mehmet Akif'le noktayı koyalım: "Tarih’i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

BU HAKEMLERİ MAÇLARIMIZA İS-TE-Mİ-YO-RUZ

Volkan Bayaslan, Halil Umut Meler ikisi de Trabzonspor düşmanlığı kara gömlekli hakemler. 2007 yılında Trabzonspor’un Sivasspor ile Hüseyin Avni Aker’de oynadığı maçı yöneten ve maçın son saniyelerinde yediği dayağın hala etkisinden kurtulamayan Volkan Bayaslan ile en yakın arkadaşına "Bu derbi maçını bana niye verdiler, ben bu maça hazır değilim" diyen FIFA kokartlı hakem Halil Umut Meler birilerinden icazeti ile maçı yönetti. Meler, Trabzonspor’u, Fenerbahçe’ye mağlup ettirmek için tüm kartlarını ortaya koyarak maçı yönetti ve bunda başarılı oldu. Fenerbahçe’nin attığı üçüncü golde Oosterwolde, orta sahada Umut Bozok’a yaptığı faul görmezden geldi. Sonrasında o top gitti Trabzonspor’un kalesine gol oldu. Bu konuda tüm futbol otoriteleri ve eski hakem yorumcular pozisyonu faul olarak yorumladı. Çünkü Oosterwolde topa yükselirken, sol kolunu da Umut Bozok'un omzuna koyuyor ve bastırıyor. Burada Umut Bozok, rakibinin altında kalıp da topa çıkamama gibi bir durum yok. Tam aksine Umut Bozok'un omzuna yüklenme nedeniyle yükselemiyor. O da yetmiyor, dirseğe ile de yüzüne vuruyor. Ve ne tesadüftür ki, hakem de pozisyonun tam karşıdan görüyor ve pozisyona da çok yakın. Bu pozisyonu bu düzeyde bir hakemin kaçırması olanaksız! Ama kasıtlı olarak vermiyor. Aynı şekilde bu pozisyonda VAR da devreye girmiyor. Yani her şey planlanmış ve Fenerbahçe futbolcularına "topu al da gol at" denmiş! Bu hakemler bu şekilde bu maçları yönete yönete Türk futbolunu bitirdi. Bu hakemleri bir daha Trabzonspor maçlarında is-te-mi-yo-ruz. O nedenle de artık Türkiye’de çok ciddi şekilde yabancı hakem talebi inanılmaz bir ivme kazandı!

BU SENE DE ŞAMPİYON TRABZON’DAN

Trabzon Yavuz Sultan Selim Anadolu Lisesi Antalya’da yapılan Liseler arası Gençler Futbol Türkiye Şampiyonası finallerinde Kocaeli temsilcisini rahat bir skorla geçerek Türkiye Şampiyonu oldu. Okul Müdürü sayın Ali Turan daha önce Erdoğdu Lisesi ile Dünya Şampiyonluğu yaşamıştı. Takım antrenörü Beden Eğitimi Öğretmeni Serkan Alemdaroğlu, futbolun içinden gelen gayet donanımlı ve tecrübeli bir antrenör. Diğer Beden Eğitimi Öğretmenleri Hakan Zıvalıoğlu da daha önce Trabzon Lisesi ile Dünya Şampiyonu olmuştu. Ayhan Kayıkçı uzun yıllar profesyonel futbol oynamış. Bu usta ve tecrübeli ekip ellerindeki oyuncuları çok iyi organize edip, sakin ve sabırlı hareket ederek adım adım ilerleyip Türkiye şampiyonluğuna uzanmıştır. Trabzon futbolu her daim bu başarılara alışıktır ama ardındaki emeğe de şapka çıkarmak lazım. Bu başarı geleceğe umutla bakmamıza vesile olmanın yanında son dönemde kaotik bir süreçten geçen ülke futboluna da bir mesaj niteliğindedir. Bu başarıda emeği geçen herkese teşekkür eder, 17-27 Mayıs tarihlerinde Çin’de yapılacak Dünya Şampiyonası’nda başarılar dileriz.