Gençlerle yaptığımız sohbet toplantılarında ortaya çıkan en önemli sonuç, onların öğretmenlik mesleğini hiç düşünmedikleri biçiminde ortaya çıkmıştır. Mesela, yaklaşık 120 kişilik bir lise son sınıf öğrenci grubunda öğretmen olmak isteyen tek bir kişi olduğu anlaşıldı. Diğer gruplarda ise hiç öğretmen olmak isteyen çıkmamıştır. Bunda en önemli etkenin ekonomik olduğu anlaşılmaktadır. Bunu gençler açıkça ifade etmekten de geri durmuyorlar.

Öğretmelerin tutum ve davranışları ile söylemlerinin de öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarını şekillendirmekte olduğu anlaşılıyor. Hergün öğretmenlik mesleğinin zorluklarından, olumsuzluklarından bahseden öğretmenlerin öğrencilerinin öğretmen olmak istememeleri tabii değil mi? Öğretmenler de çocuklarına asla öğretmen olmamaları yönünde telkinde bulundukları bilinmektedir. Nitekim Eğitim Bir Sen’in yaptığı bir araştırma sonucuna göre, öğretmenlerin %43’ü, çocuklarının öğretmen olmalarını desteklememektedirler. Ayrıca öğretmenlik mesleği orta ve alt sosyokültürel ailelerin tercih etmek zorunda olduğu bir meslek olarak kabul edilmektedir. Böyle olunca da öğretmenlik mesleğinin kalitesi hep tartışılır hale gelmiştir. Gerçekten de üst düzey ailelerin öğretmenlik mesleğini tercih ettiği görülmüş bir şey değildir. Bütün bu gerçekler dururken öğretmenlerin kalitesinin gelişmiş ülkelerdeki düzeye gelmesini beklemek gerçekçi olamaz. Hiçbir şey olamayanların öğretmen olduğu bir sistemde, eğitim kalitesinin istenen düzeyde olmasına imkân var mı? Öğretmenlik mesleği, en iyi öğrencilerin birinci tercih olarak yöneldikleri bir meslek olduğu zaman, eğitimdeki kalite sorunlarını daha az konuşuyor olacağız.

Gençlerin ne olmak istedikleri konusunda da aslında çok net bilgiye sahip değiliz. Bizim kuşak, ister en sağda, ister en solda veya en radikal kesimde olsun, hepimizin tek derdi vardı: “Bu ülke nasıl kurtulur?” 40 yıldır gençlerle iç içeyim, gençlerden böyle bir cümle kurana rastlamadım desem, yanlış olmaz. Günümüz gençliğinin ekonomik beklentileri her şeyin üzerinde gibi duruyor. Böyle olunca da meslek seçiminde öğretmenliği nasıl seçsin ki?.. Çünkü biz onlara, öğretmenlik mesleğinin itibarının düşük, ekonomik kazancının yetersiz olduğunu telkin ettik. Bugün gelinen durumun sorumlusunun gençler değil, biz ebeveynler olduğumuz çok açık. Elbette ki, günümüzde gençlerin yetişmesinde ve meslek seçiminde tek bir etken yok, ama bunlardan en önemlisinin aile olduğuna kuşku yoktur.

Gençlerin öğretmen olmak istememeleri, onların “idealist” olmamaları ile de ilgilidir. İdealist olmayan, şimdiden ne kadar para kazanacağının hesabını yapar, hatta tek hesap olarak, öğretmenlik mesleğinden ne kadar para kazanılır? hesabını yapar. Böyle olunca da geleceğin büyükleri olan gençlerimizin gelecek hesaplarının çok da sağlam temellere oturmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gençlerin iyi yetişmesi, iyi ebeveynler ve okullar marifetiyle olacaktır. Bu iyiler sayesinde idealist olacak olan gençler, öğretmenlik mesleğini, salt parası az olduğu için seçmemezlik etmeyeceklerdir. Bugünkü haliyle öğretmenlik mesleğini seçen gençlerin idealist duygularla değil, ekonomik getiri kaygıları ile seçeceklerinden, öğretmenlik mesleğini tartışmaya devam edeceğiz demektir.
Gençler öğretmen olmak istemiyorlar. Çok da haksız değiller mi? Acaba?