Sosyal bir varlık olan insanın mutlaka bazı kurallara uyması zorunludur. Toplum halinde yaşamak zorunda olan insan, kendi kurallarına göre değil, genel toplumsal kurallara göre davranmak zorundadır. Buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak konan kuralların insan fıtratına uygun, mantıklı ve işlevsel olması gereklidir. Çünkü insanlara “saçma, mantıksız” gelen kuralları benimsetip kabul ettirmek güç, hatta imkânsızdır. Çocukları okula sosyalleşmeleri için gönderdiğimizdendir ki, onlara, okulda birçok kural öğretir ve uygulatırız(!).Okulda hayatı öğrenmeye çalışan, yani insan olmayı öğrenmeye çaba harcayan öğrencilerin, okulda öğrendikleri kurallar, onların hayatını kolaylaştıracak ve insan olmalarına katkı sağlayacak türden değil, onlar, bu kurallara “uyarmış gibi” yaparak, okuldan hayata atılmaktadırlar. Böyle bir alışkanlığı okul hayatından sonra da hayatlarının bir parçası haline getiren bu öğrenciler, kurallara uymamayı kişiliklerinin bir parçası haline getirmiş oluyorlar. Bu durumda okul kuralları, işlevsizleşmiş, hatta kurallara uyma bakımından olumsuz bir motivasyon üstlenmiş olmaktadır.
Evet, kuralların bazıları anlamsız ve mantıksızdır. Buna rağmen, “Bunlar kural olduğu için herkes bu kurallara uymak zorundadır” gibi bir düşüncenin tamire ihtiyacı olduğu açıktır. “Kural varsa uyulur.” Düşüncesi, “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım.” anlayışının bir ürünü olup, günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir. Eğer bir kural insanlara mantıksız ve saçma geliyorsa, yapılacak olan buna uymak değil, bu kuralı mantıklı ve akla uygun olanla değiştirmek olmalıdır. Okullarda değiştirilmesi gereken birçok kuralın olduğu doğrudur. Ama son zamanlarda okullarda “kuralsızlığın” daha çok itibar gördüğünü de üzülerek söylemek gerekir. Okullarda birçok değiştirilmesi gereken kuralların yerini yeni kuralları koymak riskli bir iştir. Okullarda kural denince hemen akla “kılık-kıyafet, saç-sakal” gelir. Kılık kıyafeti serbest bırakmak istediler, olmadı. Okullarda serbest kıyafet değil, “okul forması” uygulamasına tekrar dönüldü. Öğretmenlerin kılık-kıyafeti ile ilgili en ince ayrıntıya takılıp kalınmasının doğru olmadığını kabul ediyoruz. Ama öğretmenlerin öğrencilere “rol model” olacak bir görüntü ve davranış örüntüsü içerisinde olmaları, en başta onların saygınlığını artırır. Okul kuralları öğrencilerin hayatlarına girerek değil, kuralları öğrencilere içselleştirerek verebilirse, ayrıca öğrencinin hayatının her yerine burnunu sokmasına gerek kalmaz.
Bir fıkra;
Aslanın birini yakalayıp hayvanat bahçesine getirmişler. İlk öğün yemek zamanı her hayvanın önüne bir çeşit yemek koymuşlar. Bizim aslanın önüne de bir miktar muz koymuşlar, aslan yesin diye. Aslan muza bakmış, sinirlenmiş ama sabretmiş, muzu tabii ki yemeden ikinci öğünü beklemiş. İkinci öğün yine aslanın önüne bir miktar muz koymuşlar. Aslan yine sinirlenmiş, kızmış ama yine sabretmiş. Üçüncü öğün geldiğinde aslanın önüne yine bir miktar muz koyduklarında aslan kızmış, bu kez sabredememiş, görevliyi yakasından tutup;
-Yahu sen beni tanımadın mı? Ben kimim? diye sormuş hiddetli bir şekilde.
Görevli,
-Tanıyorum tabi, sen ormanın kralı aslansın.
Aslan tekrar,
-O zaman bu ne? Ben koskoca aslan bir maymun yiyeceği ile nasıl doyabilirim? diye çıkışmış.
Görevli,
-Bir bakayım, bir yanlışlık olmalı, diyerek, dosyaları karıştırmış. Sonunda meseleyi anlamış olmanın mutluluğu ile aslana dönerek, şöyle demiş;
-Efendim, biz seni buraya maymun kadrosundan aldık, o nedenle senin yiyeceğini muz olarak ayırmak zorundayız.
Şimdi konulmuş bu kurala uymayan aslan, kurallara uymamakta haksız mı? Yoksa aslan uslu uslu “Gözlerini kapayıp vazifesini mi yapmalıydı?
Okul kuralları, öncelikle mevzuatta belirlenmiştir. Okul mevzuatına aykırı olmamak şartıyla okullar da kural koyabilir, öğretmenler de. Kural koyma yetkisinde olan okul yönetimi ile öğretmenlerin kural koyarken dikkat etmesi gereken önemli bir kural vardır: Kuralları, bunlara uymasını istediğimiz kişilerce belirlemek. Yani okulda öğretmenlerle ilgili bir kural koymak isteyen okul müdürü, bu kuralı öğretmenlerle paylaşarak koyarsa, öğretmenlerin bu kurala uyma davranışını artırabilir. Öğretmenler de koyacakları kuralları öğrencilerle beraber koyarlarsa, öğrencilerin bu davranışları benimsemeleri ve sahiplenmeleri daha kolay olacaktır. Bazı durumlarda kurallar, okul müdürleri tarafından konmuş olabilir. Bu durumda okul müdürünün yapması gereken, bu kuralların gerekçelerini ilgililere açıklayarak, bu kurallara uyma davranışını artırmak olmalıdır. Öğretmenler de öğrencilerin uyması gereken davranışların gerekçelerini açıklayarak, bu davranışlara uyulmadığı zaman neler olabileceğini hatırlatarak, kuralların öğrencilerce benimsenmesine katkı sağlayabilirler. Bir okul müdürü veya öğretmen öğrencilere, “Bu okulun kuralları bunlardır, ya bu kurallara uyarsınız ya da sonucuna katlanırsınız.” gibi bir yaklaşım içinde yaklaşırsa, kuralsızlığa pirim vermiş olur. Öğrenci merkezli eğitim hayata geçirilmeye çalışıldığı okulda böyle bir yaklaşım otoriter bir yönetim anlayışının somut göstergesidir. Böyle bir yaklaşımın egemen olduğu sınıfta demokrasiden de söz edilemez, öğrenciyi merkeze almaktan da. Çünkü demokrasi, grubun kendini yönetmesi için gereken kuralları oluşturmada görüşlerinin alınması olarak değerlendirilebilir. Okulda ve sınıfta demokrasi kültürünü yaşatmayı başaramadığımız sürece, ülkede demokrasinin hayat felsefesi olarak içselleştirilmesi güç, hatta imkânsızdır. Demokrasinin özünde insana değer vermek vardır. Değer verdiğiniz insana güvenirseniz ve onu önemsersiniz. Öğretmenler sınıflarda bütün öğrencileri bir değer kabul edip, konulmuş veya konulacak kuralları, onların da görüşünü alarak değerlendirirse, sınıfta demokrasinin yaşam biçimi haline gelmesi fazla zaman almayacaktır.
Okul kuralları, “Kurallar kutsaldır, herkes bunlara uymak zorundadır.” Veya “Kurallar çiğnenmek içindir” gibi iki zıt yaklaşımın düzeltilmesinin açık olduğu ortadadır. Sosyal olayları açıklamak için “siyah-beyaz” gibi keskin tanımlamaları fazla itibar edilmemelidir. Çünkü bu iki renk arasında birçok renk çeşidi daha vardır. Bizim kültürümüzde bunun adına “ifrat-tefrit” ikilemi denmektedir. Kültürümüzün önerdiği yaklaşım ise “orta yol” dur. Bu orta yol okul kuralları konusunda da geçerli bir yoldur; İfrat ve tefritten kaçınıp, orta yolu takip etmek sağlıklı yaklaşım olarak önerilmektedir.
Okullarımızda öğrencilerin uymasını istediğimiz kuralların işlevselliği üzerinde hiç düşündük mü? Kuralları bizim için mi önemsiyoruz? Yoksaöğrencilerin hayata atıldıktan sonraki hayatlarını kolaylaştırmak için mi? Yani kuralları öğrenciler için mi? Okul yönetimi ve öğretmenler için mi koyduk? Düşünmeye değmez mi? Okulumuzda bize de “saçma” gelen kurallar yok mu? Buna rağmen bu kuralları uygulatmak için çaba sarf ediyor muyuz? Ne işe yarar ki?
Çok Okunanlar

Samsun'da Trafiğe Nefes Aldıracak Proje Başlıyor! Konfor Gelecek

Trabzonspor Bombayı Patlatıyor! Dünya Yıldızı Bordo-Mavili Oluyor

Trabzonspor’da Kaos Mu Var? Fatih Tekke Bırakır Mı?

Trabzonspor Benjamin Bouchouari’yi Bitirdi! Anlaşma Tamam

Kocaelispor Başkanı Recep Durul’dan Visca ve Petkovic Açıklaması! “Selçuk İnan’da Doğru Karar Verdik”

Mini EYT Gibi 8 Formül! Milyonlara Erken Emeklilik Müjdesi Geldi