İnsanoğlu, tüm zamanlarda, yönetim olgusu ile ya yönetici ya da yönetilen olarak iç içe olmuştur. İnsanın yaptığı işte, amaçlarına ulaşabilmek için içinde bulunduğu “yönetim organizasyonu” nun başarılı olması gerekir. 

Akıllı örgütler, başarılı yönetim için her türlü madde ve insan kaynağı fedakârlığı göstermekten çekinmezler. Eskiden yönetimin öğrenilebilecek bir beceri olmadığı, bu becerinin doğuştan geldiğine inanılan bir tez kabul görmüşken, günümüzde yöneticiliğin “öğrenilebilecek bir beceri” olduğu antitezi üzerinde çalışmalar yoğunlaşmıştır. Buna göre, “Yöneticiliğin okulu olmaz” tezi, “Yöneticiliğin okulu olmalı” görüşü ile yer değiştirmiştir. Nitekim yöneticiliğin okulu sayılan “işletmecilik, kamu yönetimi, siyasal, vb.” gibi alanlar, gençlerin tercihlerinde ön sıralarda yer almaya başlamıştır. Gerçekte Osmanlı Devleti’nin 600 yıl ayakta kalabilmesinin sırrını, o zamanın yöneticilik okulu olan “Enderun Mektebi”nin vermiş olduğu eğitimle yetişen yöneticilerin başarılı yönetimlerinde arayanlar hiç de haksız değiller. 

Belli bir amaç için birden çok insanın biraraya gelmesiyle ortaya çıkan yapıya örgüt, bu yapıyı işleten mekanizmaya “yönetim” denildiğine göre, okul da bir örgüt, okul yönetimi de eğitim yönetiminin bir alt basamağıdır. Eğitim yöneticiliğinin de bir okulunun olması gerektiğinin, “Meslekte esas olan öğretmenliktir,” anlayışının bilimsel bakış açısıyla terk edilmesinin zorunluluğu yukardaki gerçeklerden kaynaklanmaktadır.

Milli Eğim Bakanlığı 1998 yılında eğitim yöneticiliği seçimini yazılı sınavla yapmaya başlamıştı. Bu seçim “Yöneticiliğin okulu var” antitezinin somut göstergesi idi. Bu uygulama ile okul yöneticisi adayları, yönetim biliminin bulgularını ve yeni yaklaşımlarını okuma, izleme ve değerlendirme gereği duymaya başlamıştı. Bu başlangıç, eğitim yöneticilerinin kendini gerçekleştirmeleri hususunda önemli bir başlangıç olmuştu. Bu uygulama, okul yöneticiliğinin önemli bir iş olduğunu, yönetim biliminin bulgularından ve teoriden habersiz “öğretmen” olanların eğitim yöneticisi olamayacağının hatırlanması açısından çok önemli bir uygulama olarak değerlendirilmelidir.

Yöneticilik bir meslektir; okul yöneticiliği de meslektir. Bir mesleğe hiçbir bilgi birikimi olmadan girebilmenin imkânı olmadığına göre, yöneticiliğe de hiçbir standart aranmadan girilmesinin imkânı olmamalıdır. Okulların verimliliği ve etkililiğinin okulların yönetim başarıları ile değerlendirildiği günümüzde, okul yöneticilerinin çağdaş yönetim yaklaşımlarına göre seçilerek yetiştirilmesi zorunlu görülmektedir. Yönetici seçiminde liyakatin esas alınması, bu yöntemle ete kemiğe büründürülebilir. Bir meslek olduğu değerlendirilen okul yöneticiliğine sınavla seçim yapılması, yönetim bilimi adına iyi ve isabetli bir uygulama olarak değerlendirilmektedir. Ne var ki “iyi bir başlangıç” olan bu uygulamanın sonrası başlangıcı gibi “iyi” değildir, maalesef…

Okul yöneticiliği bir meslektir. Üniversitelerdeki “eğitim yönetimi” programları da okul/eğitim yöneticiliğinin okuludur. Bu okulların işlevsel hale gelmesi için gereken MEB-Üniversite işbirliğinin başlatılması önemlidir. Okul yöneticiliğinin meslekleşmesi, okulların etkili okul olmasına önemli katkılar sağlayacaktır.  Okul yöneticiliğinin meslekleşmesi önündeki bütün engeller kaldırılmalı ve çağdaş yönetici seçme, atama ve geliştirme süreçleri sağlıklı bir şekilde uygulamaya geçirmelidir. 

1998 yılında başlatılan eğitim yöneticiliği meslekleşme serüveni maalesef 2022 yılında olduğu yerde durmaktadır. En kısa zamanda bu serüvene yeniden dönerek, okul yöneticiliğini meslek haline getirmek, eğitim sistemine yapılacak en önemli katkı olacaktır. Aynı zamanda eğitim yönetimi tezsiz/tezli yüksek lisans programlarını yaygınlaştırarak, eğitim yönetiminin okullaşmasına katkı yapılmalıdır.