Okulun amacı hayata hazırlamaktır!

Milli Eğitim Bakanı açıkladı: Okulun amacı sınava hazırlık değil, hayata hazırlıktır! Bu bilgi pedagojik bir bilgidir. Doğrudur. Kulağa da hoş geliyor. Ama gelin görün ki okullar hayata hazırlamıyor. Aslında okullar sınava da hazırlamıyor; öyle olsaydı destekleme kursları diye bir etkinliğe gerek duyulmazdı. Okullar ne hayata, ne de sınava hazırlıyor. O zaman ne yapılmalı? Önce durumu doğru tespit etmeliyiz. Burada bir sorun var. Okullar “sınav odaklı” çalışıyor. Öyle olmasaydı sınavlar bitince okullar da bitmezdi. Sayın Bakan önümüzdeki hafta herhangi bir okula gitsin, sınıflarda kaç öğrencinin olduğunu görsün. Çünkü yetkililerin söyledikleri ile gerçeklerin örtüşmesi gerekir.

Eğitim fakültelerinde okutulan “öğretim ilke ve yöntemleri” dersinde, sözü edilen bir ilke vardır: “Hayatilik ilkesi”. Bu ilke, eğitimin, yani okulun en önemli amacının, yetişmekte olan bireyleri hayata hazırlamak olduğunu anlatır. Buna göre, çocuğa hayat için gerekli olan öğretim konularını tabii ortamında inceletip öğretmek hayatilik ilkesinin gereğidir. Bu ilke, eğitimde “faydalı” olan bilgi ve davranışların ciddiye alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Aynı zamanda da müfredatta öğrencilere öğretilmesi istenen konuların kullanılabilirliği de zorunlu kabul etmektedir. Yetişmekte olan bireyler(çocuk ve gençler) için kullanabileceği ve faydalı bulduğu bilgi ve davranışların anlamı vardır. Bir bakıma çocuk ve gençlerin hayatını kolaylaştırmayan bilgiler, faydasız ve anlamsızdır. Faydasız bilgiler çocuğu hayata hazırlamadığı gibi, sınava da hazırlamaz. Bugünkü haliyle okul, çocuk ve gençleri hayata hazırlamaktan uzak ve geleceğimiz olan öğrencilerin mutsuz olmalarına en önemli kaynaklarından biri. Hayata hazırlanamayan çocuk ve gençlerin mutlu olmaları güçtür.

Okul bireyi insan olma yolunda yetkin hale getirirken, onun faydalı ve kullanılabilir bilgilerle donanık hale getirilmesine katkı yapmalıdır. Okul yapay bir yaşama alanı haline getirildiği zaman, çocuğun hayata hazırlanması imkânsız hale gelir. Okul ve sınıf yapay değil, doğal bir ortam olarak düşünülmeli ve çocuğun bu ortamda hayatın bütün renkleriyle tanış hale gelmesi sağlanmalıdır. Ancak böyle bir ortamda Sayın Bakan’ın söyledikleri gerçeği ortaya koyabilir. Bugünkü okul kültürüyle okulların yetişmekte olan bireyleri insan olarak yetiştirip hayata hazırlaması hiç de kolay olmayacaktır. Nitekim olmamaktadır. Hangi birimiz, okulda öğrendiğimiz bilgilerle hayatımızı devam ettiriyoruz? Okulda günlük hayatta başımızın belâsı haline gelen “telefon kullanma” adabı öğretiliyor mu meselâ? Hatırlıyorum. Liseyi bitirdiğim yıl, bir mağazada tezgâhtarlık yapıyordum. Mağazanın telefonu çaldı. Mağazada benden başka kimse olmadığı için telefona benim bakmam gerekti. Cesaret edip bakamadım. Neden? Çünkü okul, bana hayatı öğretmede sınıfta kalmıştı. Bugün farklı mı? Çok değil!

Sonuç Bakan Beyin dediği doğru: Okul hayatı öğretmeli, sınavı değil! Okul ne hayatı, ne de sınavı öğretiyor. Bu da doğru! O zaman ne yapmalı? Herkes sorumluluğun yerine getirmeli!