Beğeni ve takipçi yaşam amacı haline gelen gençler değerini “başarı” ve “görünürlük” olarak ölçen bir nesil geliyor!

Görülmek artık varoluş biçimi haline geldi.

Taka: Merve Hanım, “görülme arzusu” son yıllarda gençlerin yaşam biçimlerine yön veren bir olgu haline geldi. Psikolojik açıdan bu kavramı nasıl tanımlarsınız?

Psikolog Merve Ak: Görülme arzusu, aslında insana içkin bir ihtiyaç: fark edilmek, değer görmek, kabul edilmek. Ancak dijital çağda bu ihtiyaç biçim değiştirerek varoluşun kendisi haline geldi. İnsanlar artık yaşadıklarını paylaşmakla kalmıyor; paylaşmak için yaşıyorlar. Bu, “Ben buradayım, beni fark edin” diyen kolektif bir çağrının yansıması.

Sorun, görünür olmanın amaca dönüşmesinde. Çünkü o noktada insan, kendi içsel değerini unutup dışsal onayla beslenmeye başlıyor.

“Takipçi sayısı, yeni çağın özdeğer ölçütü haline geldi.”

Taka: Sosyal medyada beğeni ve takipçi sayısının insanlar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Psikolog Merve Ak: Takipçi sayısı artık yalnızca sosyal medya istatistiği değil; bireyin öz-değer algısının bir göstergesine dönüştü.

Beynimiz her beğenide küçük bir dopamin salınımı yaşar — tıpkı ödül aldığımızda olduğu gibi. Bu kısa süreli tatmin duygusu, bireyi yeniden paylaşmaya, daha fazla görünmeye iter.

Zamanla kişi kendi değerini bu döngüye bağlar. Beğenilmediğinde değersiz, görünmediğinde eksik hisseder. Bu durum özellikle gençlerde özgüvenin dış kaynaklı hale gelmesine neden oluyor.

“Başarı artık içsel değil, izlenebilir olmakla ölçülüyor.”

Taka: Gençler arasında “başarı” kavramı da değişiyor. Artık pek çok gencin amacı meslek edinmekten çok “tanınmak” gibi görünüyor. Sizce bu dönüşümün nedeni ne?

Psikolog Merve Ak: Evet, bu çok çarpıcı bir gerçek. Artık “kim olduğun” değil, “nasıl göründüğün” önemli hale geldi.

Modern çağın mottosu “göster, öyleyse varsın.”

Başarı; süreçten çok sonucun, derinlikten çok görünürlüğün ölçüsü oldu. Bu durum, gençleri sürekli bir yarış içinde tutuyor.

Bir kısmı kendi potansiyelini keşfetmeden başkalarıyla kıyaslama yapıyor. Kimi ise yalnızca görünür olabilmek için kendi benliğini pazarlıyor.

Bunun sonucunda “içsel tatmin” yerini “anlık alkış”a bırakıyor. Bu da tükenmişlik, değersizlik ve sürekli bir yetersizlik duygusuna yol açıyor.

“Sosyal medya bir ayna değil, artık bir sahne.”

Taka : Sosyal medyanın hayatlarımızdaki bu kadar güçlü etkisi sizce hangi noktada tehlikeli hale geliyor?

Psikolog Merve Ak: Sosyal medya ilk ortaya çıktığında bir ayna gibiydi — kendimizi ifade etmenin bir aracıydı.

Bugünse bir sahneye dönüştü. İnsanlar artık yaşadıklarını değil, yaşadıklarının kurgusunu sergiliyor.

Bu, özellikle gençlerde “ideal benlik” baskısı yaratıyor. Gerçek hayatta sahip olmadıkları mutluluğu, kusursuz bedeni ya da başarıyı sergilemek için yoğun bir çaba harcıyorlar.

Bunun sonucunda içsel bir kopuş yaşanıyor: kişi kendi hayatından uzaklaşıyor ve dijital kimliğine dönüşüyor. Bu noktada psikolojik yorgunluk, anksiyete ve depresyon riski artıyor.

“Beğeni uğruna kaybedilen hayatlar, görünürlük kültürünün karanlık yüzünü gösteriyor.”

Taka: Zaman zaman gençlerin sosyal medya uğruna hayatlarını kaybettiklerine şahit oluyoruz. Bu davranışların arkasında nasıl bir psikoloji yatıyor?

Psikolog Merve Ak: Bu tür olaylar, görünürlük arzusunun en uç noktasıdır.

Gençler, “görülmeme” korkusuyla hareket ediyor; sanki görünmez olduklarında varlıkları silinecekmiş gibi hissediyorlar.

Bunu tetikleyen şey, modern çağın “ben varım çünkü beni izliyorlar” anlayışı.

Bu anlayış, duygusal boşluk ve kimlik karmaşasıyla birleştiğinde trajik sonuçlar doğurabiliyor.

Oysa görünür olmak, var olmanın kanıtı değildir. Gerçek değer, başkalarının gözünde değil, kişinin kendi iç dünyasında şekillenir.

“Sessiz kalmak artık bir direniş biçimi.”

Taka: Siz kişisel olarak bu çağda “sessiz kalabilmeyi” nasıl başarıyorsunuz?

Psikolog Merve Ak: Benim için sade bir yaşam, bu gürültünün dışında kalabilme cesareti demek.

Görülmekten çok hissetmeyi, alkıştan çok derinliği önemsiyorum.

Bir insanın en güçlü varlığı, herkesin sustuğu yerde kendi iç sesini duyabilmesidir.

Ve bence asıl özgürlük, başkalarının gözünden değil, kendi gözünden var olabilmektir.

“Gerçekten yaşadığımız hayatı mı paylaşıyoruz, yoksa paylaşabildiğimiz hayatı mı yaşıyoruz?”

Psikolog Merve Ak: Belki de bu çağın en önemli sorusu bu.

Eğer cevabımız ikinciyse, kaybolduğumuz yer tam da orasıdır.