Tarihçi.
Amerika'nın Ankara Büyük Elçiliği Basın Ataşesi ve sözcüsü.
5 aydır Türkiye'de görev yapıyor.
Ziyaretinin sebebi hikmeti;
Biz Türkleri çok seviyorlarmış...
Türk Basınındaki gelişmeleri,
Özellikle de yerel basındaki değişimleri merak etmişler.
*

Biz Türklere "Nasıl yardım edebiliriz" diye düşünmüşler...
Tabi mutlak gayelerinin bu olmadığı gerçek.
Asıl amaçları,
Trump'un son skandalı olan.
Kudüs'ü İsrail'e hibe girişiminin yansımalarını ölçmekti.
*
Ancak bu ziyaretle,
Davit Gainer,
Trabzonlunun ve Türk insanının açık ve net görüşlerini çok iyi öğrendi sanırım.
Zira,
İcra Kurulu Başkanımız Zeki Sancak,
Zihni Ağırman,
Yusuf Turgut ve benim de olduğum sohbette
*
Amerika'nın
Vahşi bir emperyalist,
Sömürgeci,
Ve İslam Düşmanı olduğunu,
Her ne pahasına olursa olsun İsrail'in dümen suyunda gittiğini,
Anlattık.
*
Ayrıca,
Her ülke kendi toprağı kadardır.
Ama Türkiye başka.
Türkiye gerek Osmanlı bakiyesi olan bir millet,
Ve gerekse 250 milyonluk bir Türk dünyasının yeri geldiğinde lideri olacak bir güçtür.
İşte bu güçten korkulduğunu da söyledik.
*
Trump'un şiddetten yana bir lider olduğunu,
Asla güvenilmez olduğunu,
Ama biz Türkler yıllarca Amerika'nın zaferine katkı için,
NATO'ya girdik.
Kore'de ölmekten hiç geri kalmadık.
Yüzlerce şehit ve gaziler verdik...
Evet bunları da anlattık...
*
Ama o dost ABD,
Bizim teröristlerle dans ediyor.
Bize vermediği silahların binlercesini Truva atlarına, ihanet şebekelerine veriyor....
Dostluk adına bu durumlar,
Tek kelimeyle rezalettir.
*
Tabi cümlelerimiz kırıcı olmuştu,
Çünkü beden dilimiz de asabiyetimizi yansıtıyordu.
Lakin mesajımız Misafirimizin nezdinde Amerikan yönetimineydi.
*
"Peki bu gerilim nasıl düzelir? "
Sorusu üzerine,
Umutlu olmadığımızı belirttik.
Çünkü,
“Ne siz huyunuzdan,
Ne de biz onurumuzdan vazgeçeriz.
O bakımdan
Fena halde umutsuzuz” dedik.
Ayrıca, bunun bir bedeli olacaksa da öderiz.
*
Davit Gainer 'a ayrılırken,
"Üzülmeyin...
Biraz dertleştik" dedik.
SEN BİTTİN
Hatırlarsanız CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,
Bir süre önce çok mutlu bir şekilde kürsüye geldi ve kendisini hazır bekleyen o paketi açmadan önce, Cumhurbaşkanı Tayyip Beye,
"Erdoğan, doktorun yanında mı?" diyerek paketi açtı.
Bildiğiniz gibi Man Adasında,
Bir Euro'ya açılan banka hesaplarından yapılan para transferini anlatıyordu...
Sonra da "öptüm seni Erdoğan!" diyordu.
Bu, Kılıçdaroğlundan duyulmuş bir hitap şekli değildi.
"Doktorun yanında mı?" sözü neyse de,
"Öptüm seni" ifadesi çok manidardı.
*
İşte bu iddialara cevaplar verildi...
Kabul gördü/görmedi,
Şimdi bunlar konumuz değil.
Ama bu ifadelerin ardından,
İşte sayın Soylu da,
Kılıçdaroğluna yonelik,
'Doktorun yanında mı?' ifadesinin yerine ,
Sen bittin.
Müstehzi bir gülüş sonrası Soylu,
Anlarsın ya dercesine,
Gönderme yaparak,
'Öptüm seni!"
Diyerek karşılık vermişti.
Tabi öpme/öpülme mevzuu bir karşı cevap kabul edilerek,
Bir İçişleri bakanının
"Sen bittin!"
İfadesi mevzu edilecek bir konudur.
Keşke işin başında Kılıçdaroğlu da,
Üslubuna dikkat etseydi ve herkesin güvenliğinin kendisine vazife olan İçişleri bakanı Soylu da,
Bu tür konuşmaları yapmasaydı.
AĞZINA SAĞLIK TAYYİP BEY!
Dışişleri bakanları sorun çıkartmaz,
Sorun çözer.
Bunu Birleşik Arap Emirliklerinin Dışişleri Bakanı da bilir.
Öyleyse niyedir bu,
Onurlu,
Yiğit ve kahraman Türk Komutanına "hırsız" demek?
Evet, bu cevap bizedir ama mesajı kimedir?
Niyedir?

Tabi ki, batıya,
İsrail'e ve Amerika'yadır.
Çünkü bu 7 Emirlikten oluşan Birleşik Arap Emirliği Batının misafirhanesidir.
Bunlar Batının elemanıdırlar.
Petrolün sefasını sınırsız olarak sürmekte olan soytarılardır bunlar...
Hiç çalışmazlar ama,
Kişi başına 70 bin dolardır.
Bunlar da Suudiler gibi Kılıç Dansını iyi bilirler...
Evet bu tembel,
Korkak ama kurnazlık konusunda zeki insanlardırlar.
Kutsal değerler uğruna sesini çıkartmaya yürekleri yetmezken,
Filistin kan ağlarken,
Kudüs İslam'a veda ederken,
1911 yılında Medine'yi kahramanca 2 yıl 7 ay küffardan savunan
O muhteşem çöl kartalına,
"Hırsız" diyebilme alçaklığının cevabını Sayın Cumhurbaşkanı’ndan duymanın doyumsuz keyfini yaşadım.
Demek ki,
Bazen de böylesine alçaklara Osmanlı tokadını şaplatmak için,
Recep Tayyip Erdoğan olmak lazım.
HAYAT ÇOK GARİP
Ergin Bektaş iyi eğitimli,
Saygılı,
Kafası çalışan,
İşinde başarılı,
Çabuk çevre edinen ve
Hayli yakışıklı bir bürokrattı.
Hızla Yükseldi...

Önce Trabzon Türk Telekom Bölge Başmüdürü oldu.
Ardından Erzurum'a atandı.
2. Yılında Gümüşhane civarında geçirdiği bir kaza sonucu aylarca komada ölüm kalım savaşı verdi.
Sonra bir yıl tekerlekli sandalyede kaldı.
Uzun ve sorunlu ve çileli tedaviler sonucu o şimdi ayakta.
Kendine yeter vaziyette.
Hayata tutunmuş ve mutlu.
Unutmadığı şeyler var.
Eşinin o süreçteki şefkati.
Dostların ilgi/alaka ve ziyaretleri...
Bektaş'ın ekonomik sorunu yok.
Bedensel durumunda ve konuşmalarında hızla düzelmeler görülmektedir.
"Önce sağlık sonra Allah kerim" Diyor.
İSPAT ETSİNLER
Emlak Bankın Genel Müdürü Engin Civan,
İspat etsinler istifa edeceğim.
*
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan,
İspat etsinler istifa edeceğim.
*
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
İspat etsinler istifa edeceğim.
*
İç işleri Bakanı Süleyman Soylu,
İspat etsinler istifa edeceğim.
*
Falancı,
İspat etsinler istifa edeceğim.
*
Filancı,
İspat etsinler istifa edeceğim.
*
Yok be kardeşim,
Bizde istifa/mistifa diye bir şey yoktur.
İspat edilse de,
Edilmese de yoktur.
Çünkü bizde istifade vardır.
FIKRA
Hamido, Mardin-Suriye arasında hergün eşekle kum taşımaktaydı.
Gümrük memuru yaptığı kontrolde gerçekten de eşek yükünde kumdan başka birşeye rastlayamadı ama memur Hamido’nun birşeyler çevirdiğini hissediyor lakin ispatlayamıyor...
Seneler sonra emekli olan gümrük memuru kahvede Hamido’ya sorar:
Yav gardaş de Allah aşkına senelerce gümrükten kum mu geçirilir? Hala unutamıyorum. Sen ne yapıyordun öyle?
Hamido madem öyle söyleyeyim;
Ben sınırdan kum taşımıyordum. Kaçak eşek geçiriyordum.