Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Türk Dili Ve Edebiyatı Programı Üzerine Düşünceler

Eğitimimizde uzun yıllardan beri uygulanan öğretmen merkezli ve ezbere dayalı sistem bizlere (geleceğimizin teminatı olan nesillerimize) çok şeyler kaybettirmiştir. Bu süreç içerisinde ezbercilik, düşünme ve muhakeme eylemini geri plana itmiştir. Bu da hayatı anlama ve anlamlandırma konusunda genç bireyleri sekteye uğratmıştır. Ezberci sistemde yetişen çocuklarımızın körpe zihinleri, kaba tabirle söylemek gerekirse, malumat (bilgi) çöplüğüne dönmüştür. İncelediğim kadarıyla yeni müfredat (Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli) bunun önüne geçmek için ne gerekiyorsa onu yapma gayreti içerisinde hazırlanmıştır.

           

Hepimizin malumu olduğu üzere, eğitimde bilgilerin kalıcılığını sağlayan en etkili ve en doğru sistem, uygulama (deneme-yanılma) sistemidir.  Birey bu sistemde deneme-yanılmalarla doğruya erişir. Kalıcı tecrübeler kazanır. Zihin zaman içerisinde yeni ihtiyaçlar doğrultusunda kendini yeniler. Böylece bireyin eğilimleri ve yetenekleri inkişaf eder.

           

Günümüzde bilgiye ulaşma yollarının çoğalması ve de kolaylaşması öğretmenin bilgi veren bir kaynak olmasını önemsiz kılmıştır. Her sınıfta internet bağlantılı akıllı tahtaların bulunması bilgiyi sıradanlaştırmıştır. Artık bilgi vermekten çok, bilgiye ulaşma yollarını öğretmek daha doğru ve elzemdir. Eskilerin deyimiyle ihtiyaç sahibi bireylere her gün balık vermek yerine, onlara balık tutmasını öğretmek daha verimli ve daha doğru bir yoldur.

           

Türkçe ve edebiyat eğitiminde Türkçenin bütün zenginlikleriyle ve incelikleriyle, hakkıyla ve lâyıkıyla öğretilmesi, sevdirilmesi esas gaye olmalıdır. Bunu da ancak keyif veren okuma ve yazma eğitimleriyle gerçekleştirebiliriz. Zira bugünkü genç nesillere baktığımızda Türkçenin inceliklerinin farkına varmadıklarını, dil zevki edinemediklerini görüyoruz. Bu, başta ailede anne babalar, okulda öğretmenler olmak üzere, hepimizin eksiğidir.

           

Bizi birlik ve beraberlik içerisinde tutan ve bize millet vasfı kazandıran Türkçenin doğru kullanılması millet olarak hepimizin en önemli meselesi olmalıdır. Çünkü okuduğunu anlayamayan bir nesle ne matematik, ne fizik, ne kimya ne de felsefe öğretebilirsiniz. Bunların hepsinin ortak yolu Türkçeyi doğru konuşmadan ve muhakemeden geçer.

           

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" kapsamında hazırlanan yeni müfredat taslağında ilkokul ve ortaokullarda Türkçe, liselerde ise Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde “dinleme, konuşma, yazma ve anlama” olmak üzere dört önemli dil becerisini temele alan köklü değişikler yapılması uygulayıcıları (öğretmenleri) iş yükü bakımından zorlasa da geleceğimizin gözbebekleri olan gençlerimiz için yeni anlam (ifade) kapıları açacaktır.

           

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adlı yeni müfredat taslağında 9. sınıftan 12. sınıfa kadar tüm lise kademelerinde okutulacak "Türk Dili ve Edebiyatı dersi" öğretim programı ile öğrencilerin Türk dilinin inceliklerini keşfetmeleri ve günlük hayatlarında kullanmaları amaçlanmıştır. Böylece söz konusu bireylerin üst düzey düşünme becerilerini geliştirmeleri ve estetik zevk edinmeleri de sağlanacaktır. Bunları hakkıyla başaranlar  kendilerini iyi ifade edebilecek ve gelecek hayatlarında iletişim sıkıntısı yaşamayacaklardır. Bu da onların özgüvenini ve hayat kalitesini fazlasıyla artıracaktır.

           

Türk Dili ve Edebiyatı dersinin yeni müfredatına "edebiyat atölyeleri"nin konulmasını son derece olumlu buluyorum. Bu geç kalınmış bir düşüncedir. Böyle bir çalışmanın bugüne kadar yapılması gerekirdi. Zira günümüzde gerçek hüner çok şey bilmek (ezberlemek, akılda tutmak) değil, ifade becerileri konusunda bir adım ileride olmaktır. Bunu sağlayan da çok okumak ve çok yazmak eylemidir. Konuşma ve yazma eylemlerinin öncelendiği edebiyat atölyelerinde duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilecek bir gençlik inşa edebiliriz.

             

Türkiye'de bütün iller ve o illerdeki okullar aynı düzeyde ve aynı şartlarda eğitim veremiyor. Bunda öğrenci profili ve yerel imkânlar belirleyici oluyor. Başta kalabalık sınıflar olmak üzere, birçok olumsuz etken, planlanan müfredatın sağlıklı yürütülmesinde engel teşkil edebilir. Bunlar da göz önüne alınarak müfredatın öğrenci profiline ve yerel yeterliliklere göre revize edilmesi gerekebilir. Aksi durumda hedeflenen sonuçlara ulaşmak sekteye uğrayabilir.