Türkiye'nin en fazla yağış alan bölgesi olan Karadeniz’de, dik yamaçlar üzerinde sürdürülen yaşam, doğal afet risklerini her geçen gün daha da artırıyor. Özellikle Doğu Karadeniz’de son yıllarda meydana gelen heyelanlar, sel baskınları ve fırtınalar, bölge halkını tedirgin ederken, uzmanlar ciddi uyarılarda bulunuyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık Politikası Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cantürk Gümüş, heyelanların temel nedenlerinden biri olarak yol yapımını gösterdi ve yukarı havzalarda ağaçlandırma çalışmalarının hızlandırılması gerektiğini belirtti. Gümüş’e göre iklim değişikliği, tarımsal yayılma ve orman tahribatı bir araya geldiğinde Karadeniz’de felaketlerin kaçınılmaz hale gelmesi an meselesi.

Heyelanların Başlıca Sebebi: Yol Yapımı ve Arazilerin Oyulması

Prof. Dr. Cantürk Gümüş, bölgede yaşanan heyelan ve taşkınların nedenlerine dikkat çekerek, özellikle taban arazilerin oyulmasının, kazılmasının ve yol çalışmalarının bu afetleri tetiklediğini belirtti. Coğrafi yapının oldukça eğimli olduğunu hatırlatan Gümüş, "Bu bölge, Türkiye'nin en fazla yağış alan bölgesidir. Yol yapımı gibi müdahaleler, doğal yapıyı bozuyor ve toprağın dengesini altüst ediyor" dedi. Uzmanlar, altyapı projeleri planlanırken jeolojik yapı ve yağış rejiminin mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.

Yukarı Havzalarda Ağaçlandırma Hayati Önem Taşıyor

Heyelan ve sel riskini azaltmanın en etkili yollarından biri ise yukarı havzalarda yapılacak ağaçlandırma çalışmaları. Gümüş, ormanların hem suyu tuttuğunu hem de toprağın kaymasını engellediğini belirterek, “Ağaçlandırma çalışmalarını sadece vadilerde değil, yüksek eğimli bölgelerde de yaygınlaştırmamız şart” dedi. Bu çalışmaların uzun vadeli planlamalarla yapılması gerektiğini belirten uzmanlar, ormanların korunmasının yalnızca çevresel değil, aynı zamanda insani bir zorunluluk olduğunu da ifade ediyor.

Küresel Isınma Yağış Dengesini Bozuyor

Son 30 yılda ortalama sıcaklıkta 1 dereceye yakın bir artış yaşandığını belirten Gümüş, bunun doğal afetlerin sayısını ve şiddetini artırdığına dikkat çekti. “Sıcaklık artışı, yağışların düzenini bozuyor. Bu da fırtına, sel ve heyelan gibi afetleri tetikliyor. Artık daha sık ve daha yoğun doğa olaylarıyla karşı karşıyayız. Bu yeni döneme uygun önlemler almak zorundayız” diye konuştu. İklim değişikliği artık gelecekte karşılaşacağımız bir tehdit değil; içinde yaşadığımız bir gerçeklik.

Ormanlar ve Yer Altı Suyu Arasındaki Hayati Bağ

Ormanların yalnızca yüzeyde değil, toprak altında da hayati roller üstlendiğini söyleyen Gümüş, özellikle ağaç köklerinin yer altı suyu ile kurduğu doğal bağın korunması gerektiğini ifade etti. “Ağaçlar sadece yukarıya doğru değil, kökleriyle de aşağıya doğru büyür. Bu kökler yer altı suyunu besler. Ancak ağaçlar öldüğünde kökler çürür ve yer altı suyu ile yüzey arasında bir boşluk oluşur. Bu yapı bozulursa su doğrudan akışa geçer ve zarara neden olur” dedi. Uzmanlara göre orman dokusuna dokunulmaması, sürdürülebilir su yönetimi açısından da kritik bir öneme sahip.

Ormanlar Şehirleşmeden Değil, Tarımsal Yayılmadan Etkileniyor

Prof. Dr. Gümüş’ün altını çizdiği bir diğer önemli konu ise ormanların en büyük tehdidinin şehirleşme değil, tarımsal alanların yayılması olduğuydu. Artan nüfusun daha fazla tarım alanına ihtiyaç duyması, ormanların bilinçsizce yok edilmesine neden oluyor. “Ormanlar azaldıkça, yaşam da sona erer” uyarısında bulunan Gümüş, tarım politikalarının da doğa ile uyumlu hale getirilmesi gerektiğini ifade etti. Orman kaybının sadece çevresel değil, toplumsal ve ekonomik yıkımlara da yol açabileceği unutulmamalı.

Kaynak: İHA