Ortaokul altıncı sınıftaydım. Teneffüste sınıfımıza nöbetçi öğrenci gelerek dersimizin boş olduğunu, nöbetçi öğretmenin sınıfa geleceğini bize haber vermişti. Zil çaldıktan sonra, herkes sınıfa girdi ve bu arada büyük bir uğultu başlamıştı. Kimileri arkadaşları ile konuşuyor, kimileri sınıfın bir ucundan diğer ucundakine bağırıyor; sınıf başkanı sınıfı susturmaya çalışıyor, derken birden sınıfın kapısı açıldı ve dersimize okulda sürekli gördüğümüz, ama branşının ve adının ne olduğunu bilmediğimiz, sadece boş derslerin sınıflarına girerken karşılaştığımız öğretmenimiz sınıfımıza girmişti. Sınıfa girmesine rağmen, sınıf hala uğultu içindeydi. Yavaş adımlarla masasına oturdu ve hiç konuşmadan, bize bakınmaya başladı. Sinirlendiğini anlamıştık. Türkçe öğretmeni olduğunu ve daha önce de başka okullarda görev yaptığını söyleyip kendini tanıttıktan sonra, bizimle bir anısını paylaşacağını söyledi. Meraklı gözlerle öğretmenimizi dinlemeye başladık. Cümlelerine şu şekilde başladı:

“Öğretmenliğimin ilk yıllarındaydım. Doğuda bir köy okulunda görev yapmakta iken bir öğrencimin üstü başının çok da iyi olmadığını fark ederek öğrencime yaklaştım ve ona nerede yaşadığını sordum. Bana cevap olarak sokakta kaldığını ve nerede kalacak bir yer bulursa oralarda yaşadığını söyledi; üzülmüştüm. Ona okul çıkışı evime gelmesini söyleyerek yanından ayrıldım. Okul bitti ve eve vardığımda bir müddet sonra kapı tıklatılmıştı. Ömer'in geldiğini anlamıştım. Kapıyı araladığımda Ömer'i ve o küçük ellerinde bana uzattığı helvalı ekmeği gördüm. O dönemde yirmi beş kuruş çok değerliydi ve o yirmi beş kuruşu ile bana helvalı ekmek getirmişti. Ömer'i içeri davet ettikten sonra, onunla biraz sohbet ettik ve Ömer’in üstüne bir şeyler almak için çarşıya gittik. Ardından, yarın okulda görüşmek üzere ayrıldık. Ömer'in elinden tutmaya karar vermiştim, çünkü onun her şeyi başarabileceğine inanıyordum. Her gün evime geliyor ve gelirken de asla eli boş gelmiyordu; komşuların bahçelerinden aldığı ya bir elma ya bir armut, derken bana ne buluyorsa onu hediye olarak getiriyordu. Bir defasında, evden tam çıkacakken, “öğretmenim hurma sever misiniz?” diye sordu. Ben de geçiştirmek için evet dedim. Oysaki hurmayı o kadar da sevmezdim. Ertesi gün okulda Ömer'i görmedim. Eve döndüm ve otururken birden kapı çaldı. Ömer sanmıştım ama kapıyı açtığımda komşulardan biri olduğunu gördüm. Telaşlı bir şekilde Ömer'in ağaçtan düştüğünü ve durumunun ağır olduğunu, hastaneye yetişmesinin gerektiğini söyledi. Hemen arabanın anahtarını aldığım gibi, Ömer'in yanına gittik. Yerde öylece uzanmış, kıpırdamadan yatıyordu. Onu kollarımın arasına aldım ve yumruk yaptığı elini açarak bana hurma uzatıp, “size hurma getirdim öğretmenim” diyerek gözlerini yumdu. Sınıftan çıt çıkmıyordu. Hepimiz şaşkın gözlerle öğretmenimize bakıyorduk. Tam da o zamanlar ne olmak istediğimi sorguluyordum ve bu hikâye beni derinden etkilemişti. Ben de her ne olursa olsun öğretmen olup birilerinin yüreğine dokunmak istiyordum. Zil çalmıştı, öğretmenimiz tam çıkacakken koşarak yanına gittim ve ona teşekkür ettim. Öğretmen ise, ne olduğunu anlamadığı için şaşkın gözlerler bana bakıyordu. Ömer gibi benim de elimden tuttunuz ve bana yardım ettiniz, sayenizde hayallerimin peşinden koşmam gerektiğini bir kez daha anladım. “Siz Ömer'in kalbine dokunmuşsunuz, onu görmemezlikten gelmemişsiniz. Ömer hep sizinle beraber” dedim. Öğretmenimiz bana hafif bir tebessüm etti ve başımı okşayarak, “yüreğin kadar iyi bir öğretmen olacağına inanıyorum” dedi. Bu cümle beni ve hayallerimi ayakta tutarak bu zamanlara getirdi ve ben birkaç ay sonra mezun olup yüreğe dokunan bir öğretmen olma hayalimin son adımına yaklaşacağım.

Bu örnek olayda, öğrencisinin yüreğine dokunmuş bir lider öğretmenle karşı karşıyayız. Öğrencisinin yüreğine dokunan bu öğretmen, yeni görev yerinde de öğrencilerinin gönüllerine girmeye devam ediyor görünmektedir. Nitekim öğrencilerinden bazıları bu öğretmenden ilham alarak yüreğe dokunabilecek bir öğretmen olmanın hayalini daha şimdiden yaşamaya başladılar bile. Öğretmenliğin liderlik olduğunu, liderliğin de başkalarını etkilemek olduğunu hatırlarsak, lider öğretmen olmak için nelere ihtiyacımız olduğunu rahatlıkla anlarız. Hiçbir öğrenciyi ötekileştirmeden bütün öğrencilerin bireysel özelliklerine göre öğrenim görmelerine katkı yapan öğretmen liderdir. Lider öğretmen fedakârdır. Bütün bu özellikleri bu olaydaki öğretmende görüyoruz. Türk Eğitim Sistemi böyle öğretmenlerin omuzlarında yükselecektir. Bu tür öğretmenlerin varlığı, eğitim sistemimiz açısından ümitvar olmamıza neden olmaktadır. Lider öğretmen hem sevgi kültürünü yaşam biçimi haline getirmiş hem de öğrencilerin hepsinin gönlüne girmeyi başarabilmiş öğretmendir. Bu olaydaki öğretmen tam da lider öğretmenin ete kemiğe bürünmüş halini sembolize etmektedir.