Son İstanbul saldırısı bundan öncekilerde olduğu gibi asla tesadüf değildir.
Belki fark etmediniz Türkiye kuşatmanın içinden çıkmak için inanılmaz adımlar attı.
İsrail krizinden başlamak istiyorum. Geçmişte acı bir olay yaşandı.
Türkiye istediklerini uzun vadede olsa aldı.
İsrail başbakanı özür diledi.
En önemlisi Filistin’e uygulanan ambargo kaldırıldı.
20 milyon dolarlık bir tazminat ödetilmeye imza atıldı.
Burada özelikle anlaşmaya rağmen İsrailli bazı bakanların hala Türkiye’ye husumet güttüğünü not olarak yazalım.
İkinci hamle Rusya hamlesidir.
Bilinen bir sözdür. Ülkeler arasında ne ebedi dostluk nede ebedi düşmanlık vardır.
Uçak krizinden sonra Rusya ciddi bir tavır aldı. Türkiye’de milletinin başını yere eğmeden pozisyonunu sürdürdü.
Ancak gelinen noktada ekonomik sıkıntılar her 2 ülkeyi de etkileyince sorunun çözümü için bir adım daha öteye gidildi.
Dünyada hiç kimse Rusya ile Türkiye krizini iki ülke liderinin telefonla görüşmesine varıncaya kadar ki kısa sürede çözüleceğini beklemiyordu.
Bunun da rahatsızlık yarattığını not edelim.
Türk halkı son dönemde büyük projelerle mutluluk duyuyor. Hem alt yapı çalışmalarında hem de savunma sanayinde inanılmaz işler yapıldı. Son olarak DEAŞ tarafından atılan füzeleri havada imha edecek kendi sistemimizi geliştirdik.
Birkaç gündür televizyon ekranlarında reklamı yapıldı. Orhan Gazi Körfez Geçiş köprüsü tamamlandı. Türkiye hem bu projeleri yapıyor hem de hazinesinden büyük rakamlar çıkarmıyor. Üçüncü Havalimanını bu yatırımlara ekleyebiliriz.
Demek istediğim şu; Türkiye ne zaman gücünü göstermeye kalktıysa bir takoz atıldı.
Yoksa 3 terörist bombalarla, tüfeklerle İstanbul’un en güvenlikli merkezine kendi başlarına mı girdi?
Asla.
Burada yapılmak istenen belli.
Türkiye’nin bunca sorunu alt etmişken terörle mücadele galip çıkması istenmiyor.
Sonuç alınma noktasına gelindiğinde gizli eller bitmekte ve tükenmekte olanlara yardım ediyor.
Sevgili okurlar. Elbette ki moraller bozuk ama bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada teröre teslim olmayacağız.
Elbette ki acı dağlar kadar.
Elbette ki kanlar içindeki o masum çocuklar.
Hiç birini unutmayacağız.
Ama güçlü olacağız.
Gerçek şu; toplum olarak ayrıştık, siyaset kurumları olarak ayrıştık, basın ve medya olarak ayrıştık.
En zayıf yanımız güçlü gibi gözüken bu yönlerimiz oldu.
Kuşkusuz bu konuyla alakalı bugün çok derin analizler okuyacağız. Ama inanın gerçeğin büyük bir kısmı benim yaptığım şu basit yorumun içinde saklı. Bunu bilelim derinliklerde farklı şeyler varsa ona önlemi de hep birlikte alalım. Birkaç gün hem İstanbul hem de Ankara’dan gelişmelere bakmaya çalışacağız.
Umarım aktaracaklarımız acı hikayeler olmaz. İstanbul saldırısı bütün halkımıza göre sözün bitiği yerdir. Bizde sözlerimizi söyledik.