Ölüm, hasretin ve hüznün en koyu tonudur. Ölüm bizi yücelten ve insan yapan sözün tükenişidir. Ne diyordu Cahit Sıtkı Tarancı "Sanatkârın Ölümü" adlı şiirinde: "Gitti gelmez bahar yeli;/Şarkılar yarıda kaldı./Bütün bahçeler kilitli;/Anahtar Tanrı'da kaldı.//Geldi çattı en son ölmek./Ne bir yemiş, ne bir çiçek;/Yanıyor güneşte petek;/Bütün bal arıda kaldı."
            Lezzetleri acılaştıran bütün ölümler gözyaşı çeşmelerinin musluklarını ardına kadar açar. Bir yanımızı alır götürür ardına bakma imkânı bulamadan, bir elveda bile diyemeden göçüp giden faniler. Sol yanımıza fil oturmuş gibi hissederiz kendimizi. Acılar katmerleşir göğüs kafesimizde. Kirpiklerimiz giryelerin ateşiyle tutuşur sanki.
            Şairin ölümü toplumdan çok şeyler alır götürür. Zira onlar hissiyatımızın tercümanlarıdır. Onların ansızın göçüyle kelâm yetim, dudaklar ketum kalır.
            12 Eylül 2019 tarihinde, gönülleri tarumar eden bir darbenin sene-i devriyesinde aramızdan ayrılan şair Mehmet Gemci'nin ölümü beni böyle bir girizgâh yapmaya sevk etti. Zira her ölen, hep uzağımızda tutma gayreti içerisinde olduğumuz ölümü hatırlatır bize.
            Biliyorum, bu yazıyı o ölmeden yazmalıydım; ama bizde böyle bir gelenek yok ne yazık ki. İnsanlar ölmeden onları hatırlamayı ve hatırlatmayı akletmeyiz. Bizde şairler ve yazarlar öldükçe yaşarlar; ölmeden gündeme gelemezler bir türlü.
            Şair Mehmet Gemci, 1966 yılında Kahramanmaraş'ta doğmuştu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde tamamlamıştı. Anadolu Üniversitesi  İktisat Bölümü mezunuydu. İlk şiirlerini Maraş'taki gazetelerin sanat sayfalarında yayımlayan Gemci, yine aynı şehirde çıkan Işık gazetesinde  "Sayfa" adıyla 48 sayılık, edebiyat- sanat  sayfası düzenlemişti.
            Şiire ve edebiyata gönül veren Mehmet Gemci 1995-1998 yılları arasında, 21 sayıdan oluşan Yalnızardıç dergisini çıkarmıştı. Şiirlerini  Yalnızardıç'ın yanında İkindiyazıları, Edebiyat Yaprağı, Hece,  Kayıtlar ve Edebiyat Ortamı dergilerinde yayımlamıştı.
            Mehmet Gemci, sadece şiir üzerine kafa yormamıştır. Onun; çoğu yerel gazetelerde yayımlanan  edebiyat, şiir ve sanat üzerine kaleme aldığı dikkate değer yazıları da vardır.
            Şair Gemci bir edebiyat gönüllüsü olarak zor şartlarda da olsa Yalnızardıç dergisini çıkarma mücadelesi vermiştir. Genç kalemlerle usta kalemleri aynı ortamda bir araya getiren derginin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü Fatih Arıkan yapmıştır.  Mehmet Gemci de Yayın Yönetmenliğini yürütmüştür. Derginin ilk sayısında "Sevgili Dostlar" hitabıyla başlayan yazıda "Yalnızardıç çatısı altında yazan şair, yazar ve arkadaşlarımız kendilerini Büyükdoğu ile başlayan Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Sayha ile devam eden sanat ve düşünce dünyası içinde bize ait olanı ihya etme geleneğinin mirasçısı sayıyorlar" denmektedir. Öte yandan Mehmet Gemci, derginin 8. sayısına yazdığı bir yazıda edebî köklerine dair şunları söylemiştir: “Menşeini araştırmak isterseniz, kazmayı ilk vurduğunuzda karşınıza Zarifoğlu, Bayazıt ve Özdenören’ler çıkar. Daha derinlerde ise Pakdil ve Karakoç’larla karşılaşırsınız.”
            Şair Mehmet Gemci, Yalnızardıç'ın ilk sayısında "Şiirin Oluşumu" adlı yazısında şiire dair şu önemli görüşleri aktarmıştır derginin okurlarına: "Her insan şiir yazamaz. Bizim değer yargılarımıza göre şiir ya da sanat Yaratıcının bazı insanlara lütfundan başka bir şey değildir. Durum bu olunca bazı insanların kendilerini zorlamaları anlamsızdır. Çünkü o yetenek, o kimseye verilmemiştir. Bir insanın şiir yazabilmesi için şairce duyuş dediğimiz, şiir için birinci dereceden önemli olan duyarlılığın olması gerekir....Acı çekmeyen, hüzün duymayan insanların şair olacaklarını sanmıyorum....Bu iş dertsiz, tasasız olmaz. Bu iş aşksız, sevdasız, hüzünsüz olmaz...Şiir dili, konuştuğumuz dilden çok daha farklıdır...Şair sürekli okuyan insandır. Okuduğumuz bilgiler zamanla usumuzda bir iz bırakır. Şairin kendi dışındaki dünya ve okuduğu bilgiler zihninde ham ve kabaca bir duyarlılık meydana getirir. Bu duyarlık kişisel yorumların ve çeşitli normların sınırları içinde değildir; özgürdür.