Trabzon, Türk-İslâm coğrafyasının en köklü yerleşim yerlerinden biridir. Pek çok millete ve medeniyete ev sahipliği yapan bu güzide şehir, 26 Ekim 1461 yılında İslâm topraklarına dâhil edilmiştir. Rumlar şehri büyük komutan Fatih’e teslim etmiştir.
           
İstanbul’u gayri müslimlerin elinden alarak İslâm diyarı yapan ve Peygamber Efendimizin övgüsüne mahzar olan Fatih, ikinci büyük başarısını Trabzon’u fethederek göstermiştir. Bu açıdan bakılınca Trabzon, Fatih’in ikinci İstanbul’udur. Bundan 546 yıl önce Trabzon’u fethetmek gayesiyle Zigana Dağı’na gelerek planlar yapan Fatih’e, annesi Sara Hatun: “Hey oğul! Bu Trabzon’a bunca zahmet nedendür? Trabzon nedür ki, andan ötürü Şehsuvar-ı Saltanat piyade olup pür taab ola?” diyerek onu bu niyetinden caydırmak istemiştir. Bu söz üzerine, çağ açıp çağ kapayan Koca Fatih şu anlamlı cevabı vermiştir:
           
“Trabzon’u fetihten maksat, kale fethetmek ve servet kazanmak değildir. Buraları müslümanlara vatan yapmak, Allah’ın rızasını ve cihad sevabını kazanmaktır. Bu zahmet din(İslâm) içindir. Bundan ötürü çektiğimiz sıkıntılardan daha çoğunu da çeksek yine azdır.”
           
Bu şehrin konumu önemlidir. Trabzon, tarihî İpek Yolu’nun üzerindedir. Ayrıca Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısıdır. Bu nedenlerle bu güzide şehrin fethi Türk siyasî tarihi açısından çok önemlidir. Bilindiği gibi Trabzon, Rumlar’ın merkeziydi. Burayı bir üs olarak kullanıyorlardı. İflas eden Rum ordusu Trabzon’u bir sığınak ve tükenmemiş olduklarının ispatı olarak görüyorlardı. Fatih’in muazzam zaferi Rumların bu kozunu da ellerinden çekip aldı. Son küfür kalıntıları da Anadolu’nun mukaddes topraklarından silinmiş oldu. Sultan Alparslan’ın Anadolu’ya vurduğu Türk-İslâm mührü daha da pekişmiş oldu.
           
Fatih Sultan Mehmet bir mücahitti. Allah’ın dinini Anadolu topraklarına yayma emelindeydi. Savaş bilgisi olağanüstüydü. Manevî terbiyesini Molla Güranî ve Akşemseddin gibi erenlerden almıştı. Nefsini İslâm potasının saf ikliminde eritmişti. Bir güzel gazelinde fetihlerden ne amaçladığını, hedefinin ne olduğunu şöyle dile getiriyor:
 
“İmtisâl-i Câhidû-fillâh oluptur niyyetüm
Din-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm(1)
Fazl-ı Hak u himmet-i cünd-i ricâlullâh ile
Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetüm(2)
Enbiyâ vü evliyaya istinâdum var benüm
Lütf-i Hak’tandur hemân ümmîd-i feth ü nusratum(3)”
 
(1. Beyit: Asıl gayem , “Allah uğrunda, Onun için hakkıyla savaşınız” ayetine bağlı kalmaktır. Gösterdiğim gayret de, İslâm dininin emrettiği gayretlerdendir.
 
2. Beyit: Yüce Allah’ın lütuf ve yardımları, O’nun sevgili kullarının himmetiyle donanmış askerlerin gayretleriyle, niyetim kâfirleri baştanbaşa bozguna uğratmaktır.
 
3. Beyit: Ben, peygamberlere, din büyükleri velilere güveniyorum, kendimi onlara dayamışım. Benim fetih ve zafer ümitlerim Allah’ın yardımlarıyla gerçekleşecektir.)
 
Fatih’in iman gücü büyüktü. Onun azimli mücadelesi karşısında Trabzon Rum İmparatoru David Komnen de tutunamadı. Kısa zamanda şehri Fatih’e teslim etmek zorunda kaldı. Önce İstanbul, sonra da Trabzon ulvi gayelerle fethedilerek Türk-İslâm topraklarına katıldı. Allah’a güvenen ve onun gösterdiği yoldan gidenler zafer müjdesine nail olurlar.
 
Trabzon’un fethi her açıdan çok mühimdir. Şehzadeler şehri Trabzon’un fethiyle beraber Anadolu birliği sağlanmış oldu. Karadeniz bir Türk gölü hüviyeti kazandı. Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmed, zorlu fetihten sonra ilk Cuma namazını, o zamanki adıyla Yeni Cuma Kilisesi’nde kıldı. Böylece feth-i mübinin manevî yönü de tamamlanmış oldu. Trabzon’un fethinin 557. yılında yüce Fatih’i rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhu şâd olsun.