Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ayakta tutan aziz şehitlerimizdir.

Onların düşünmeden canlarını vermesi 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli varlığı olmuştur.

Terörle mücadelede, vatanın ve milletin savunmasında Yavru Vatan’a göz dikenlere karşı verilen mücadelede şehitlerimiz her zaman kalbimizde yaşayacaktır.

Onları rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.

Onlar olmasaydı 15 Temmuz gecesi hainler Türkiye’dekikaosu bütün kentlere yayarak Cumhurbaşkanımıza kastedecek, Başbakanımızı şehit edecek sonrasında da yönetime kukla isimleri getirerek ülkenin bir bölümünü suç ortağı diğer hainlere peşkeş çekeceklerdi.

O, Amerika’dan izleyenler, Avrupa’dan izleyenler aslında biz film zannettik demeleri tamamen bir taktiktir.

Onlara karşı her zaman uyanık olacağız. Eğer azıcık dalgın olursak kaybeden oluruz.

Nasıl ki terörle mücadelede rehavete kapıldığımız her an, bir karakolumuz baskın yemiş şehitler vermişsek, ülkenin genelinin savunması da siyasetçileriyle, bürokratlarıyla, gazetecileriyle, STK’larıyla böyle olmalıdır.

Tıpkı 15 Temmuz gecesindeki gibi

Hava yeni kararmıştı. Kıpırdanmalar başladı. Televizyon ekranlarında bazı kulağı delik gazeteciler darbeden söz etmeye başlamışlar.

Telefonlarım da çalmaya başladı.

Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanbeliriyor özel televizyon ekranlarında.

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmaris’te ekranlara konuşmuş ama TRT ve Anadolu Ajansı’nın içindeki FETÖ’cüler o kadar güçlüler ki Cumhurbaşkanının mesajını ulusuna, milletine ulaştırmamışlar.

Erdoğan’ın canımız pahasına sokağa çıkacağız, darbeyi önleyeceğiz söyleminden sonra Atatürk Alanı’na doğru fırladım.

Ulaştığımda Atatürk Alanı, Trabzon’un dört bir yanından gelenlerle dolmuştu.

O kalabalığa katıldım ve ülkemin savunması iççin elimden geleni yaptım.

Sadece ben mi?

A kuşağından Z kuşağına kadar herkes Atatürk Alanı’ndaydı. Türkiye’nin dört yanındaydı.

Sevgili okurlar;

Türkiye darbelerden çok çekti. 1960 yılında Başbakan Adnan Menderes’i idama mahkum edip 1961 yılında astıklarında biz daha doğmamıştık.

1971 Muhtırasında henüz çocuktuk.

Ama 1980 darbesini, 28 Şubat’ı ve 15 Temmuz’u yaşadık, gördük, biliyoruz.

Hatta Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Trabzon’un evladı Türkiye’nin gururu Kamu Baş denetçisi hemşehrimiz Avukat Şeref Malkoç’tan bir kez daha dinledik.

Allah razı olsun. Allah sağlığını versin.

Türkiye’yi dolaşsın darbelerin yarattığı travmaları, acıları ve o dönemin utançlarını 83 milyona duyursun.

Biz Taka Gazetesi olarak arkasından gideceğiz, destek vereceğiz. Çünkü bu ülke bizim.

Etrafımıza bir bakın, doğrudur ekonomik sıkıntılarımız var ama böyle güzel bir ülke.

İnsanların istediğini yediği, istediğini içtiği, giydiği, istediği otomobile bindiği, doğasıyla, deniziyle muhteşem bir ülke var mı?

Kardeşim ne istiyorsunuz?

Bugün Türkiye’de hangi cemaate yönelik rahatsızlık var.

Yoktur

Ama ülkesini, bayrağını, devletini bilecek.

Eline kitabını alacak, laptopunu alacak ama asla silah almayacak. Ülkeyi yönetmeye kalkışmayacak. Kalkanlara fırsat vermeyecek.

15 Temmuz’un perde arkasına bakıldığında ve o gece yaşananlar hatırlandığında Türk Halkı’nın ne büyük ferasetinin olduğunu görecektir.

7’den 77’ye insanlar tankların önüne yattı, tankın üzerindeki askeri, yakasından, paçasından tutup indirdi, hatta bazılarına da nasihat etti.

Yapmayın, etmeyin siz bu milletin evladısınız sokağa çıkanlara kurşun sıkmayın. Ama Fetö canavarı yivli mermiyle saldırdı, bombalarla özel harekâtta 52 polisi şehit etti yine de başaramadı.251 insanımızı şehit verdik.

Belki başaracaktı ama o kahraman Ömer Halisdemir Türkiye’nin en önemli vurucu gücünün başında bulunan Tuğgeneral Semih Terzi’yi bir emirle alnının ortasından vurarak15 Temmuz ihanetini bozdu, şahadet şerbetini içti.

Türkiye’nin dört bir yanını dolaştım ama ahımdır ilk fırsatta Onun mezarına gideceğim ve doya doya kuranımı okuyacağım.

Allah rahmet eylesin, Allah bu ülkenin Ömer Halisdemir’lerini eksik etmesin.

Allah bizi 15 Temmuz’u yapmaya kalkan Fetö terör örgütü gibi örgütlerden koruyup, kollasın.

Allah birliğimizi daim etsin