Avni Aker’e vedanın Fenerbahçe maçına denk getirilmesi günün moda değimiyle fevkalade manidar olmuştur. Zira o saha futbolda Anadolu devriminin ateşlendiği ve de başarıldığı yerin adıdır. Son otuz yılda birçok başarısızlığa tanık olsa da, tüm şampiyonlukların ve de kupaların kazanıldığı yerdir Avni Aker. Yeni stat açılmış olsa da taraftarın büyük bir bölümünün gönlü ve de ruhu hala buradadır. Şampiyonluklara giden yolun temel taşları büyük bir amatör ruhla yıllarca üstüne koya koya burada oluşturuldu. Bu tür duygularla yaşayan taraftarın büyük bir bölümü, eğer ayrılık kaçınılmaz ise duygularını ikinci plana iten güzel bir galibiyet alarak Avni Aker’i tarihin sayfalarına ona yakışır bir şekilde emanet etmek en doğal hakları olsa gerekti.
    
Gelin görün ki tarihinin en kötü sezonunu yaşayan ve de ligin en kötü futbolunu oynayan takımı olarak veda maçını Fenerbahçe’ye denk getiriyorsun. Kağıt üzerinde hiç şansının olmadığı bu maçın sonunda en büyük rakibin ve de kupanı çalan takıma tarihe not düşecek başarı fırsatı veriyorsun. Adama sen kimden yanasın diye sorulan sorunun inandırıcı bir cevabı havadadır. Tarih Avni Aker’de başarıya imza atanları yazdığı gibi bu rezaletin yetkililerini de elbette yazacaktır.
 
Takımın En Formsuzu Ersun Hoca
 
Sevgili okurlar tekrar ediyorum Şenol hoca alınamadıktan sonra başta alınabilecek en iyi hoca Ersun olduğunu defalarca yazdım. Hatırlarsanız üç dört hafta önce yazdığım yazıda ondan hayal kırıklığı yaşadığımı da belirtmiştim. Neden olarak da futbolcu kalitesi ne olursa olsun ne kurduğu takım ne oynattığı futbol ne de oyuncu tercihleri bu Ersun hocanın takımıdır dedirtecek bir göstergesinin olmamasını göstermiştim. Türkiye’de belli bir düzeyde ismi olan Ersun hocanın futbolcularda sık rastlanan şimdi de onda hat safhaya ulaşan formsuz bir sezon geçirdiğine inanıyorum. Sakat ve de formsuz sporcular için devre arası hep fırsat bilinir. Bence Ersun hoca bu arayı fırsat bilip kendisini toparlamalıdır. Zira şu anda takımın en formsuz kişisi olarak buna çok ihtiyaç vardır. Bu tespiti yaptıktan sonra Fener maçı ile ilgili Yusuf Yazıcı’yı Onaz’yi ya da Okay’ı yazmama herhalde gerek yoktur. Zira beni takip edenler onları çok önceden karşılaştırmalı olarak yazdığımı da bilirler.
 
Teselli Bulanlar Ve Bize Niye Ağlansın
 
Sevgili okurlar; siyasetin kulübümüzü ahtapotun kolları gibi nüfus edip açılışta alakasız bir liderin dahil olması ile zirve yaptığı günden sonra Fener maçını oynadık. Kupamızı çaldıkları günden sonra Fener’le oynadığımız tamamı bizim aleyhimize biten olaylı maçlar yaşadık. Son yazımda yüzde altmışın üstündeki oy desteğine rağmen verilmeyen kupamızı kabinede beş bakana rağmen sahada hakemler eliyle katledilişimizi, hedef göstererek neden hakkımızı arayamadığımızı sorgulamıştım. Maç sonu itibari ile ben bildiğimi düşündüğüm cevapları almaya başladık. Buna göre önceden yalandan yapılan kapanışları yok sayıp gerçek kapanışı kağıt üzerinde maçın büyük favorisi olan Fener’le yapmak kararı alındı. Alınması büyük ihtimal olan kötü sonuç onur kırıcı olsa da kabullenmemiz sağlandı. Yani hakeme tepki koymayı engelleyeler bu kez bireysel anlamda koyacağımız özgür tepkimizi bile engellemeyi de başardılar. Nitekim koca bir tarihin kapanışında en büyük rakibinden aldığı yenilgiyi bir yana koyarak teselliyi çıkmayan olaylarda buldu. Bu cümleyi ona kurdurtan arkada elbette bir zihniyet var. Sonuç olarak bu zihniyete sahip kişilerle şehrin yarısı Reislerinin takımı kazandı diye teselli bulma şansı yakalarken ağlayan, Trabzonspor’u her türlü siyasi mülahazaların üstünde tutan gönülden Trabzonsporlulara yani bize ağlasın diyorum. Başlığı da bu düşünce ile attım. Bu soru da orta yere bunun için atıldı. İşe kulübümüzü geri almakla başlayamazsak çok daha kötü günler bizi bekliyor olabilir. Şimdiden uyarmış olayım. İyi haftalar…!