Sevgili okurlar, Galatasaray maçı ile ilgili yazdığım yazının bir bölümünde derbiden söz etmiştim.

Derbi özelliği olan maçlar, diğer maçlardan farklı özellik taşır, hazırlanışı bakımından psikolojik olarak yardıma ihtiyaç bile duyulur.

Futbolcular bireysel anlamda bu maçlara daha bir özel hazırlanırlar.

Bu yüzden genellikle bu maçlar üç ihtimalli olur ve favoriler pek kazanmazlar.

Rize maçı da bir derbi maçı idi.

Galatasaray maçındaki derbi zaafını Rize maçında görmeyeceğimizi umuyorduk.

Ne var ki dakikalar ilerledikçe Rize, maçın deplasman yönünü öne almayınca maçı galibiyetle bitirmesini bildi.

Bize gelince şampiyon olduktan sonra günümüze kadar geçen sürede yapılan futbolcu alım satımları A’dan Z’ye sorgulanmalıdır.

Geldiğimiz noktada kulüp ekonomisi çökertilirken takım bir iki gömlek daha geriye düşürüldü.

Yeni hoca ve yeni yönetim de uyguladıkları transfer politikaları ile soruna çözüm olamamış kan kaybının durması sağlanamamıştır.

Alınan futbolcuların teknik özellikleri bir yana, takımın büyüklüğünün bile farkında olmayan futbolcular olmaları ciddi aidiyet sorunu yaşamamıza neden oluyor.

Bu da, daha dün yeni kurulan Rizespor karşısında yenilgiyi beraberinde getirdi.

Sevgili okurlar, her bir değişiklik anında göreve yeni gelenlere süre tanımak gerektiğine inanırım.

Bu yönetim ve hoca için de aynı şeyi düşünüyorum.

Ancak yönetim ve hoca transfer yaparak kısmı çözümler bulsalar da kulübün geleceğini kapsayan camia ile birlikte bir çözümü üretme şanslarının çok olduğu kanaatinde değilim.

Nitekim yaptıkları transferlere bakarak o konuda da sonuç alacaklarını zannetmiyorum.

Sonuçta kulüp ekonomisi yeni borçlar yüklenirken saha sonuçlarında da ne ölçüde başarılı olunacağı tartışmalıdır.

Bitirirken bu takımın yeniden ayağa kalkabilmesi için ciddi desteğe gereksinim olduğunu söylemeliyim.

Camia olarak koşullar ne olursa olsun mutlak takıma destek olmalıyız.

Ancak uygulamaları da sorgulamaktan geri durmamalıyız.

İyi haftalar.