Dün 10 Kasımdı.
Saat 9'u 5 geçe TC'nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Ebediyete yürüyüşünün 78. Yılında yine her zaman olduğu gibi büyük kalabalıkların iştirak ettiği etkinliklerle anıldı...
Nur içinde yatsın.
*
Çünkü o, gelmiş/geçmiş en büyük dehalardan biriydi.
O, daha küçükken, yani  Atatürk olmadan önce Selanik'te sıradan bir ailenin küçük  Mustafa'ydı.
Kafası çalışan,
Zeki Mustafa,
Matematik öğretmeninin ismine Kemal ilavesiyle Mustafa Kemal olmuştu.
Sonra savaşta yaralanan Mustafa Kemal Gazi Mustafa kemal olmuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kararıyla mareşal, olan Mustafa Kemal
Yine Meclisin kararı ile kendisine Atatürk soyadı verilmiştir.
Ve Atatürk Başkomutan ve 15 yıl Cumhurbaşkanı olarak ülkesine hizmet etmiştir.

Aynı zamanda askeri bilgisi ve başa çıkılmaz zekasıyla kendini yetirmiş olan Atatürk, ilk dini eğitimini  hemen herkes gibi o da  'mahalle mekteplerinden yani,
Hoca mekteplerinden' öğrendi.
*
Atatürk Türk Dilini, Türk edebiyatını Türk Kültürünü, Sanatını  eksiksiz biliyor,
Aslanlar gibi zeybek oynuyor, izleyenleri büyülüyordu...
*
Vals yapmayı da,
Fransız atı kültürünü de çok iyi biliyor,
Ana dili gibi Fransızca konuşuyordu...
*
Atatürk,hiç şaibesiz Müslüman'dı.
Allah'a ve onun Peygamberi Hazreti Muhammet'e  inanmış bir kimseydi.
Ancak özellikle  o yıllarda hurafelerin pençesinde kıvranan Anadolu insanına İslam'ı öğretmek için yüz yılın en önemli müfessiri Elmalılı Hamdi Hoca Efendiye Kuran'ın mealini yazdırdı.
Ve bu İslam tarihinde ilkti.
*
Atatürk, yıkılmaya yüz tutmuş bir toplumdan,
Halkının umutları solmuş bir milletten,
Askerlerinin pek çoğu cephelerden firar etmiş dağlarda eşkıya olmuş,
dağılmakta olan bir ulusu ayağa kaldırmış,
Bezginleri  ve bitkin kitleleri zafere inandırmıştı.
*
Hatta o askerlerine "Size ölmeyi emrediyorum!" diyebilmiş tek önderdir.
*
İşte o, tüm olumsuz koşullara rağmen  askerlerinden mucizeler yaratmış,
Vatanı için
Şehitler,
Gaziler ve
Kahramanları oluşturmuştur...
*
Atatürk TBMM'ni dualarla açar,
Yıkıcı olmamak kaydıyla her türlü fikre ve görüşe makul bakardı.
*
Kendisine söven bir köylüyü halkın içinde onura eden ve
"Bu köylü haklıdır bana sövmekle, imkanlarını arttırın ve bırakın adam gibi sigarasını içsin"
Diyerek köylünün başını okşayan, eşi /benzeri olmayan bir hoşgörü abidesidir.
*
Atatürk,bir büyük elçisinin kendisine,
"Ekselans az kalsın sizinle savaşıyorduk" demesi üzerine,
"Size çok geçmiş olsun!" şeklinde anlamlı ve okkalı bir cevap verirken,
*
Boğazda tekneden inmekte iken dengesini kaybederek ıslak toprağa dokunmaktan hoşnut olmayan İngiltere Kralı VIII. Edward'a,  "Üzülmeyin Ekselans, ülkemin toprağı temizdir!"
*
Ya da sofrada çorbayı döken uşağı aşağılamak şöyle dursun,
"Bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı öğretemedim"
Sözleri unutulur ifadeler değildir.
*
Atatürk, sanayileşmiş bir Türkiye istiyordu.
Atatürk içinde pek çok milletlerden oluşan Osmanlı'nın dağılmasının ardında kalan Anadolu insanlarından birbirine kenetlenmiş bir ulus devlet istiyordu.
*
Feraset sahibiydi.
Hitler gibi bir diktatörün  gelebileceğini,
Rusya'nın bir gün dağılabileceğini öngörürken,.
Atatürk gelecekte Irak'ın bölünebileceğini düşünerek o durumda "Kerkük ve Musul'da hak iddiasında bulunan şerhi anlaşma metnine koyduran aklı ve fikriyle tarifsiz bir liderdi.
Atatürk çevreciydi,
Yeşil bir Türkiye istiyordu.
 Türkiye tarında ve sanayide gelişsin istiyordu.
Atatürk insana yatırım yapmayı önemsiyordu.
'Atatürk Orman Çiftliği' onun rüyasıydı...
*
Evet, Atatürk'ün sofralarında zaman zaman alkol bulunuyordu.
Ancak o, alkol bağımlısı değildi.
Sürekli memleket meselelerinden bunalıp bir miktar kafasını ve gönlünü dinlendiriyordu.
*
Atatürk, devletin hiç bir kuruşunu kimselere yedirtmedi.
Beş para'nın hesabını dahi acımasızca sordu.
Tüm mal varlıklarını Devletine bağışladı.
Hatta Atatürk kız kardeşi Makbule Hanıma dahi mirasından pay bırakmadı.
*
Atatürk hastalığının en azgın  döneminde ve sayılı günlerinin kaldığı zamanda bile Hatay'ı vatana katmak için Fransızlara karşı gövde gösterisi amacıyla, Hatay’a gitti.
O hasta haliyle orada saatlerce ayakta durarak askeri selamladı ve bu onun hayatı bahsine son büyük hamlesiydi.
*
Atatürk son nefesini vermesen saniyeler önce derin koma halinden birden sıyrılarak "vealeykum selam!"
Diyerek ve kafasını sağa çevirip son nefesini verdiğinde sabah saat 9'u 5 geçiyordu.
*
Kurduğun bu yüce  devlet için,
Yaptığın hizmetler için,
Teşekkürler aziz Atatürk.

ALOOO TİSKİ!

Trabzon Karşıyaka'da bir kaç gündür sular kesik.
Gazetemizin telefonları susmuyor.
En son arayan eşim,
"Harun sular yine kesildi.
Bu gün de temizlik için yardımcı bayan çağırmıştım şimdi bu halde ben  susuz ne yapayım?
Ne olur bir yerleri ara."
"Sen ara" dedim.
"Ben aradım hiç bir sonuç alamadım.
Sen ararsan belki bir şey olur, Lütfen yaa!"
*
Bu yakınmadan sonra çaresiz iş başa düştü.
Üstelik işimizin bir de gazeteci tarafı var; haliyle sarıldık telefona.
Ve 185 TİSKİ'yi aradım.
Hanım efendi sağ olsun kendini tanıttı ve "buyurun" dedi.
*
Mazeretimi anlattım ve  görevli kadın,
"Evet sizin orada bir sorun var.
Suyun debisi düşük.
Ekibimiz o sorunu çözmeye çalışıyorlar." dedi.
*
Ne zaman sorun çözülür?
"Bilemem,
Bir ihtimal öğleyi bulur,
Bir ihtimal akşamı."
*
"Hanım efendi debisi düşük dediniz doğru.
Ama öyle bir basınçlı su verdiniz ki, tüm site sakinlerinin ve çevre insanlarının tesisatları patladı... İnsanlar öfkeden sinir krizi geçiriyorlar."
"İşte o konular beni aşar" dedi görevli.
Bana son dört rakamı 6161 olan bir telefonu verdi.
*
İçimdeki ses,
'Bu telefonun sahibi bizim sorunu çözer' diyordu.
Çünkü özel bir numara.
Herkesin böyle sonu 61 61 ile biten numarası olamaz.
Derhal aradım ve derdimi anlaşılır cümlelerle ona da anlattım,
Fakat anladım ki kel alaka bir makama ulaşmışım.
*
Sonra bizim susuzluktan bahane aramalarımız devam ederken son dört rakamı
11 59 no'lu karizmatik olmayan telefon numarasını  elde edince,
"Yok burası bu işi çözemez" desem de yine de her ihtimale karşı numarayı çevirdim.
*
'Memleketin altı su, üstü yağmur bulutları iken,
Bu semtin susuzluğu nedir böyle?"
Edebiyatına girişmiştim ki, meğer yine yanlış telefona dökmüşüm derdimi...
*
Sonra oradan da  son dört rakamı 50 85 olan başka bir telefona yönlendirildim. 
Ama inanın ben yine doğru hedefi bulamadım.
Karşımdaki görevli de aramakta olduğum yetkili değil, 
Otomasyonla ilgili bir servis sorumlusu çıktı.
*
Haliyle o da bana yanlış aradığımı,
İlk aradığım o 185 no'lu telefonu aramı önerdi.
*
Yani bir saatlik çabanın ardından ve onca telefon görüşmelerinin neticesinde bir muhatap bulamadan döndüm yine 185 hattına.
 *
Bu sinir bozucu ve başarısız bir girişim sonrası  eşimi arayarak,
"Sen temizlik için gelen o hanım efendiye bir kahve yap,
Ona ödemen gereken  ücretinin yarısını öde,
Sular geldiğinde kendisine haber vereceğini belirterek temizlik işini bir süre ertele.
*
Tabi böyle dedim ama, hanımın öfkesine muhatap olmamak için derhal telefonu kapattım.
*
Evet, Allah kimseyi susuz bırakmasın.
Ama şu bir gerçek,
Belediyemizde işini bilen,
İşini seven,
Performansı yüksek,
Liyakat sahibi
İyilik etme uyguları ve sosyal becerisi yerinde
Müşteri memnuniyetini sağlayacak elemanlara acilen
ihtiyaç var...
Benden söylemesi.

TRUMP ZAMANI

Dünya şaşkın,
Araştırma Şirketleri sınıfta kaldı.
Amerika'da Cumhuriyetçilerin lideri Trump kazandı ve
Anladık ki Amerika'da da popülizmim kazandı.
Anladık ki, Amerika'da da halk geleceğine oy verdi.
Anladık ki, Amerika'da da değişimi istedi.
Anladık ki, Amerika ile Rusya daha iyi diyaloglar kuracaklar.
Anladık ki, Amerika'da da araştırma şirketleri fena halde yanıldı.
Anladık ki, FETÖ için zor günler başlıyor...

FIKRA DEĞİL GERÇEK

ATATÜRK'E HAKARET EDEN KÖYLÜ
Atatürk'e hakaretten sanık bir köylü hakkında takibat yapılıyordu. Durumu Ata''ya arzettiler: 
Mahkemeye veriyoruz dediler, size küfür etmiş. 
Ata sordu: 
Ben ne yapmışım ona? 
Evrakı tetkik edenler açıkladılar: 
Gazete kağıdı ile sardığı sigarayı yakarken kağıt tutuşmuş da ondan. 
Atatürk'e bunu söyleyen bir bakandı. Ata sorar: 
Siz hiç gazete kağıdı ile sigara içtiniz mi? 
Hayır. 
Ben Trablus'ta iken içmiştim, bilirim. Pek berbat Şey. Köylü bana az küfretmiş. Siz bunun için
mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmeyi temin edin.

Not: Bu fıkrayı Şükrü Kaya'dan Hikmet Feridun Es nakletmiştir.