Erdoğan ile Trump görüşmesi, dünya kamuoyunda farklı pencerelerden izlendi.
2019’dan bu yana ilk kez Beyaz Saray’da ağırlanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bu ziyaret, sembolik olduğu kadar stratejik açıdan da önem taşıyordu.
Evet Türkiye-ABD ilişkileri uzun süredir ciddi sınavlardan geçiyor.
Çünkü Erdoğan Biden döneminde kendisiyle hiç görüşmemiş ve Beyaz Saray’a da uğramamıştı.
Onun için Erdoğan-Trump görüşmesi bu bakımdan da önem taşıyordu.
S-400 meselesi, Rusya ile enerji bağları, Suriye, Gazze, İsrail ve YPG konusu, yaptırımlar, F-35 krizi, F-16 gibi meseleler masada bekleyen sorulardı.
Bütün bu başlıklar, Ankara–Washington hattında adeta bir “güven testi”ne dönüşmüş durumda.
Dolayısıyla dünya, bu görüşmeden bir “normalleşme işareti” çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.
Bu görüşte, Batı-Orta Doğu ve Asya dünyasında nasıl yankılandı
Mesela Batı’da nasıl algılandı.
Washington’da ve Avrupa başkentlerinde bu görüşme, “Türkiye ile bozulan ilişkileri tamir etme” arayışının bir parçası olarak görüldü.
Trump, Türkiye’yi yeniden stratejik ortak olarak konumlandırmak istiyor; ancak bu yakınlaşma, bazı çevrelerde “insan hakları ve demokrasi alanında taviz” endişesi yaratıyor.
Avrupa’da ise en büyük çekince, Ankara’nın Moskova ile olan enerji ve savunma ilişkileridir.
Batı medyasında çıkan analizler, bu görüşmenin daha çok bir başlangıç olduğuna ve somut adımlar atılmadan anlamının sınırlı kalacağına dikkat çekiyor.
Orta Doğu ve İslam Dünyasında nasıl karşılandı.
Görüşmenin en sıcak karşılandığı alanlardan biri İslam dünyası oldu şüphesiz.
Erdoğan’ın Gazze konusundaki BM’de güçlü çıkışı, Arap ve Müslüman kamuoyunda takdir gördü.
Trump ile yapılan görüşme, Türkiye’nin “Müslüman dünyanın sesi” olma iddiasını pekiştirme çabası olarak yorumlandı.
8 İslam ülkesi lideriyle yapılan görüşmede Trump’ın Erdoğan ile yan yana oturması ve diğer İslam ülkesi liderlerini sıraya dizmesi adeta “İslam dünyasının lideri Erdoğan’dır” demek istedi.
Ancak Oval Ofis’te yapılan ve 2 saat 18 dakika süren görüşmede İsrail ve katliamların gündeme gelmemesi “ABD’nin İsrail politikasında gerçek bir değişim olmadığı görüşünü ileri sürmedi değil.
Yani bu görüşmeler ne kadar faydalı olur sorusu maalesef masada kaldı.
Türkiye içinde görüşme büyük ölçüde diplomatik bir başarı olarak algılandı.
Uluslararası alanda Ankara’nın rolünü güçlendirdiği yönünde değerlendirmeler yapılırken ve Trump’ın her fırsatta Erdoğan’a övgüler dizmesi dikkat çekmesi ise bazı kesimler tarafından farklı değerlendirildi.
Bu görüşme Suriye, Irak ve İran gibi bölgesel aktörler açısından, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini dengeleme kabiliyetinin bir göstergesi olarak da okumak lazım.
Ama bazı yorumcular, bunun hâlâ “görünürde bir ilerleme” olduğunu ve somut güven artırıcı adımlar olmadan sadece bir algı yönetimine dönüşme riskini vurgulamıyor da değil.
Evet genel olarak bu görüşme uluslararası kamuoyu temkinli bir iyimserlik içinde okuyor.
Ve bu görüşme, diyalog kapısının aralandığını gösteriyor.
Fakat kritik sorular hâlâ cevap bekliyor
F-35 projesi yeniden açılacak mı?
F-16’lar verilecek mi?
Trump’ın Rusya ile petrol-doğalgaz alışını durdurun “Rusya’dan uzaklaş, bize yaklaş” dayatması ne gibi olumsuzluklar doğuracak veya doğurur mu?
S-400 füzeleri konuşlandırılabilecek mi?
Caatsa yaptırımlar gevşetilecek mi veya kalkacak mı?
Gazze’de kan duracak mı, İsrail durdurulacak mı?
Suriye’deki iş birliği nasıl şekillenecek?
Eğer bu konularda somut ilerleme sağlanırsa, bu zirve gerçekten bir “dönüm noktası” olarak kayıtlara geçer.
Aksi hâlde Beyaz Saray’daki bu kareler, sadece diplomatik bir fotoğraf olarak tarihe geçer.