Bir şehrin ruhu vardır.
Kimi şehirler tarihleriyle, kimileri doğal güzellikleriyle, kimileri ise ekonomik güçleriyle anılır. Fakat bazı şehirler vardır ki, onların ruhunu tek bir isimde toplamak mümkündür.
Trabzon da bu şehirlerin başında gelir.
Çünkü Trabzon’un en büyük markası, tartışmasız bir şekilde Trabzonspor’dur.
Trabzonspor, bir futbol takımı olmanın ötesinde, bu şehrin hafızasıdır.
Bir çocuğun doğduğu gün kulağına ezanla beraber “Bordo-mavi” renklerinin fısıldanmasıdır. Mahalle aralarında top koşturan gençlerin hayalleridir.
Avrupa’nın devlerine kafa tutan, İstanbul’un üç büyüğünün saltanatını sallayan, titreten bir Anadolu destanıdır.
Trabzonspor yalnızca maç kazanmaz; bir şehrin özgüvenini, umudunu, inancını diri tutar.
Bir başarı olduğunda şehirdeki esnafın daha bir neşeli olması, balıkçıların tezgâh başında “Bugün hava güzel, çünkü dün Trabzonspor kazandı” demesi bir tesadüf değildir.
Futbolun ötesine geçen bir duygudur bu.
Marka olmak, sadece tanınmak değildir; bir karakter, bir duruş, bir kimlik oluşturmaktır.
Trabzonspor’un 1970’lerde Anadolu’dan doğup Türkiye’yi kasıp kavuran hikâyesi, işte tam da bu nedenle dünya futbol tarihinde ayrı bir yer tutar.
Büyük bütçelerle değil, büyük yüreklerle kurulan bir destandır.
Şampiyonlukların dili rakamlardan çok, insan hikâyeleridir.
Her dönem kendi kahramanlarını yaratmıştır.
Kimi zaman Şenol Güneş’in ellerinde yükselmiştir bu ruh, kimi zaman Özkan Sümer’in aklında, kimi zaman Dozer Cemil’in duruşunda, kimi zaman da Hami Mandıralı’nın adımlarında…
Ve bugün hâlâ binlerce çocuğun kalbinde “Bir gün ben de Trabzonspor’da oynayacağım” hayalini yaşatan işte bu mirastır.
Trabzonspor, Karadeniz’in dalgaları gibi asi, yaylaları gibi özgür, insanı gibi merttir.
Şehrin ekonomisine, kültürüne, sosyal yaşamına değer katar.
Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, “Trabzon” dendiğinde akla ilk gelen şey fındık ya da hamsi değildir,
Trabzonspor’dur.
Bu öyle bir markadır ki;
Bazen bir düğünün havasını değiştirir,
Bazen bir cenazede insanların gözünden bir damla yaş düşürür,
Bazen bir okulda çocukların heyecanına ortak olur,
Bazen de bir kahvehanede koca bir sohbetin tek konusudur.
Ve bu marka, taraftarıyla büyür.
Trabzonspor taraftarı dünyanın en sadık, en duygusal, en coşkulu taraftarlarından biridir.
Yağmurda, çamurda, karda, fırtınada,
Galibiyette de oradadır, mağlubiyette de.
Bu bağlılık, dünyanın birçok kulübünün hayranlık duyduğu bir güçtür.
Çünkü Trabzonspor taraftarı sadece bir takım tutmaz; bir hayat tarzını, bir duruşu, bir onuru sahiplenir.
Bugün Trabzon’un en büyük markası Trabzonspor’dur.
Şehrin vitrinidir, tanıtım yüzüdür, gurur kaynağıdır.
Yurt dışında “Where are you from?” diye sorulduğunda “Trabzon” deyince karşıdaki kişinin “Aaa Trabzonspor!” demesi bunun en büyük kanıtıdır.
Trabzonspor; Karadeniz insanının azmini, çalışkanlığını, meydan okuma kültürünü en iyi anlatan hikâyedir.
Bu hikâye bugün de yazılmaya devam ediyor,
Kimi zaman zor, kimi zaman sancılı, kimi zaman coşkulu,
Ama her bir satırı gurur dolu.
Sonuç mu?
Trabzon’un en büyük markası ne bir bina, ne bir şirket, ne bir fabrikadır.
Trabzon’un en büyük markası, yüreklere kazınmış adıyla, efsanesiyle, asaletini bozmayan duruşuyla Trabzonspor’dur.
Ve iyi ki de vardır.
Haydi Anadolu’nun kaplanı bu akşam da al bütün şehrin biriken gazını.