Toplumumuzda cimriliği tarif etmek için birbirine yakın anlama gelecek pinti, eli sıkı, açgözlü, tutumlu, nıhıs, kavramları kullanılmıştır. Cimriliğin tam tarifini yapmak ise zordur.

Zira cimriliğin sosyolojik, psikolojik boyutları bulunmaktadır. Bir insanın başına gelebilecek en büyük hastalıklardan birisi cimri olmasıdır.

Cimrilik bir daralmadır. Cimri olmak, insanı olaylara tek açıdan bakmaya yönlendirir. Cimri insan yerken de yedirirken de huzursuzdur. Kendisine bir ikram yapıldığında bu ikramı bir ödünç olarak görür, ödünç hissi onun algılarını zayıflatır, geleceğin hesabını yapmaya başlar, bu durumda hal’in keyfini kaçırır. Cimriler bir şey yerken kendileri huzursuz olduğu gibi, cimrinin yemeğini yiyen kişiler de huzursuz olur.

Cimriler hayatlarını öteleyerek geçirirler. Onlar ötelenmiş hayatın bekçileri gibidir, yarın onlar için sığınılacak en büyük limandır. Cimrilerin hayatında hep tereddütler hakim olur, onlar adımlarını atarken tereddütle, attıktan sonra ise keşke’lerle yaşarlar.

Cimriler en büyük huzursuzluğu aile efradına yaşatır. Cimrinin olduğu ailede her daim sorun çıkar.Yapılanlar, yapılacak onlarlar sorunun kaynağını oluşturur. Cimrileri, cimriler bile sevmez, bu nedenle onların dostu pek az olur, hatta aile fertleri arasında bile cimrilere karşı bir soğukluk oluşur.  Sümbülzade Vehbi oğlu Lütfi’ye öğüt vermek için yazmış olduğu Lütfiyyeadlı mesnevisinde:  “Ehl- hisset hele pek nekbet olur/ Halk içinde katı bî-kıymet olur/ Müntic-i hayr olamaz âmâli/ Dostı yok düşmene saklar mâli/ demektedir. Sünbülzâde, cimri kişilerin talihsiz olduklarını, halkın gözünde değerlerinin bulunmadığını, isteklerinin hiçbir zaman hayır getirmediğini, onların dostları olmadığı için mallarını düşmanlarına biriktirdiğini beyan etmiş,  cimri kişilere başta aile efradının düşman kesildiğini, fakat ne hazindir ki cimrinin de kendisini sevmeyen kişilere mal biriktirdiğini beyan etmiştir.

Tutumlu olma ile cimri olma arasında bazı farklar vardır. Tutumlulukta akıl; cimrilikte ise duygu hakimdir. Tutumlular ön görülebilen veya görülemeyen riskler için harcamaları gereken miktarı harcamaz, kendisini, çevresindekileri mağdur ederek tedbir almaya çalışır. Cimriler ise duygu ile hareket eder, duyguları ile karar verirler. Cimri sadece parasını değil, aynı zamanda bahçesinde biten ve belki bir zaman sonra yok olup gidecek bir meyve veya sebzeyi de başkaları ile paylaşmaktan kaçınır. Cimrinin mutluluğunun kaynağınıbenciliği oluşturur.

Riyazet ehline en yakın kişiler cimrilerdir. Onlar, hoşlarına giden nimetleri öteleyerek nefislerini terbiye etmeyi başaran kişilerdir. Cimri, aza kanaat etmeyi, nefsin isteklerine karşı gelmeyi öğrenmiş kişidir. Onun eylemi riyazet ehline benzemekte, fakat niyeti eziyetini mahvetmektedir.

Toplum tarafından istenmeyen bir davranış olarak algılandığı için cimrilik üzerine birçok fıkralar üretilmiş, hatta cimri tiplemeleri yapılmıştır. Osmanlı’da Pinti Hamit ismi ile tanınan bir kişi cimriliğin sembol ismi olmuş, cimrilikle ilgili fıkralar onun adı üzerinden anlatılmıştır.

Pinti Hamit ile ilgili bir fıkra:

Pinti Hamit hastalanmış, doktor çağırmışlar, hastanın cimriliğini bilen doktor: Peşin kırk kuruş verir iseniz sizin hastalığınıza bakarım demiş, Pinti Hamit yarın gel sana cevap vereyim diyerek doktoru göndermiş. Doktor gittikten sonra Pinti Hamit, mahalle imamının çağırarak, ben vefat edersem kaç kuruş ile beni kaldırırsın diye sormuş. İmam: Yirmi kuruşa kaldırırım deyince, Pinti Hamit, etrafındakilere bu surette ölmek, doktora tedavi olmaktan daha kârlı görünüyor demiş.