Chomsky,  insanın kartallar gibi uçamamasının ya da kartalın beş yaşındaki bir çocuk gibi konuşamamasının nedeninin çevre olmadığını, insanın biyolojik yapısının bunda etkili olduğunu dile getirmiş ve konuşmanın insana mahsus bir durum olduğunu ifade etmiştir.

İnsanın biyolojik yapısı sadece ana dilini kullanmaya özgü bir durum değildir. Bugün Türkiye’de doğup Türkçe konuşan bir genç, başka ülkede doğsaydı orada kullanılan dili konuşacaktı.

O zaman insanların aklına şöyle bir soru gelmektedir: Madem insanlar herhangi bir dili konuşmada eşit kabiliyete sahip, neden Afrika’da yaşayan beş yaşındaki bir çocuk beş yüz kelime ile konuşuyorken Amerika’da yaşayan beş yaşındaki çocuk üç-dört bin kelime ile konuşmaktadır? Aradaki fark neden kaynaklanmaktadır?

Bu sorunun cevabı o ülkenin çocuklarını eğitme şartlarına, eğitim imkânlarına bağlanmaktadır. Çocuklara, çocukların eğitimine ilgi arttıkça çocukların gelişim seviyeleri ülkelere göre çok büyük farklılıklar göstermektedir. Çocuk edebiyatı bu şartlar altında dünyada hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. İnsanlar çocuklarını eğitmek için kitaplardan en azami derecede faydalanmaya çalışmaktadırlar.

Bugün Avrupa’da satılan her dört kitaptan birisi Çocuk edebiyatına ait olmaktadır. Türkiye’de ise bu oran yaklaşık yedi kitaptan birisine tekabül etmektedir.

2002 yılına kıyasla çocuklar şimdi %35 daha fazla okumaktalar. Aileler, eğitimciler çocuk kitaplarını bir gelişim aracı olarak görmektedirler. Yayınevleri daha fazla kâr elde etmek için çocuk kitaplarına ve yazarlarına daha fazla yatırım yapmakta, kitapların, çocukların dillerini, yaratıcılıklarını, duygusal ve bilişsel zekâlarını geliştirici unsur olduğunu kabul etmektedirler. Bu nedenle çocuk kitaplarında konu ve yazar çeşitliliğine önem vermektedirler.

Çocuk edebiyatı gittikçe daha zor bir alana dönüşmekte, çocukların psikolojik ve akademik seviyeleri yazarların sanatçı özgürlüğünü kısıtlamakta, çocuklar için yazan yazarlardan belirli kriterlere, bilgi birikimine sahip olmaları beklenmektedir. Hatta çocuk edebiyatı alanında yazan kişilerin mesleki çeşitliliği daha da farklılık göstermekte, psikologlar, doktorlar, avukatlar, öğretmenler çocuk sorununa daha farklı açılardan bakabilmektedirler.

Çocuk edebiyatı alanı yetişkin edebiyatı alanına göre daha fazla çeşitlilik göstermektedir. Sorun odaklı çocuk edebiyatı başlığı altına savaş, ölüm, göç, boşanma, fiziksel ve psikolojik şiddet, doğal afet, akran zorbalığı, engelli olma, ölüm gibi çok çeşitli konularda yazılar yazılmakta, bu sorunlarla karşılaşan çocuklara sorunları ile başa çıkma kılavuzluğu oluşturulmaya çalışılmaktadır. Oldukça hassas konuları içeren bu konularda yazan araştırmacıların çok dikkat etmesi, aşırı didaktik tavırlardan kaçınması, çocuğa zorluklarla başa çıkmasında yardımcı olması beklenmekte, çocuğun sorunların üstesinden gelmesinde onda farkındalık oluşturması umulmaktadır.

Avrupa ve Amerika’da çocuk edebiyatı alanında birçok meslekten kişilerin yazılar yazması, çocuk edebiyatının ve çocuk kitaplarının birçok kesimden kabul görmesini hızlandırmıştır.

Çocukluğundan itibaren çeşitli sporlarla ilgilenmiş, basariler kazanmış, çeşitli takımlarda kaptanlık ve koçluk yapmış olan Şhelly Been, küçükken kitaplarda güçlü, spor yapan, rol model olabilecek, kendisini yansıtan kadın karakterlerin yokluğundan şikâyetçi olduğunu ve de eksikliğini hissettiği bu durumu başkalarının düzeltmesini beklemektense kendisinin düzeltmeye karar verdiğini dile getirerek “Spor Kraliçesi Shelly Bean” isimli kitap serisini çıkarmıştır. Shelly Bean’in bu tarzda yazmış olduğu kitaplar halk tarafından çok tutulmuş, zevk için spor yapma duygusu gençlerde hızla gelişmiştir.

Türkiye’de çocuk edebiyatı kitapları çok büyük değer kazanmakta, hemen hemen her evde çocuklara ait kitaplar yetişkinlerin kitaplarından fazla bir yekûn tutmaktadır.