Bir psikolog olarak son yıllarda seanslarda sıkça duyduğum cümle şu: Herkesle konuşuyorum ama kimseyle bağ kuramıyorum."
Bu, sıradan bir şikâyet değil. Bu, modern çağın görünmez pandemisi:
Sosyal medyada yüzlerce takipçimiz, her saat bir bildirimimiz, beğenilerimiz, yorumlarımız var ama günün sonunda telefon elimizde, duvara bakarak susuyoruz.
Kalabalık ama Yalnız
Dijital platformlar bize sonsuz bir sosyal alan sundu. Ama gerçek bağlar yerine ekranlar geldi. En yakın arkadaşlarımızla bile bir emojiyle "destek" verir olduk. Göz temasının yerini ekran ışığı aldı. Fiziksel yakınlıklar yerini "görüldü" mesajlarına bıraktı.
Gençler, çevrimiçi meşgul ama içsel olarak boş. Bunun adı artık bir ruh hali değil, bir semptom:
Dijital yalnızlık sendromu.
Sosyal medya, kendimizi gösterdiğimiz ama çoğu zaman anlaşılmadığımız bir sahneye dönüştü. İnsanlar artık sadece "duyulmak" değil, "görülmek" istiyor. Ama görüldüğümüzde bile anlaşılamıyoruz.
En içten paylaşımların altına gelen yüzeysel yorumlar bile artık ruh sağlığımıza zarar veriyor. Çünkü insanlar içeriğe değil, sadece görsele tepki veriyor.
Bu da kişide, "Aslında kimse gerçekten umursamıyor" duygusunu pekiştiriyor.
Bağ Kurma Kaslarımız Zayıflıyor
Gerçek insan ilişkileri; sabır, empati, zaman ve yüz yüze temas ister. Fakat biz bu kaslarımızı artık kullanmıyoruz. Bir mesajla dostluklar kuruyor, bir sessizlikle arkadaşlıkları bitiriyoruz.
Çünkü hızlı yaşıyoruz. Hızlı bağ kuruyor, hızlı tüketiyor, hızlı unutuyoruz.
Ama insan beyni hâlâ ilkel ihtiyaçlarla çalışıyor: Bağlanmak.
Ve dijital çağ, bizi en temel ihtiyacımızdan mahrum bırakıyor.
Birçok danışanım sosyal medyada aktif ama duygusal olarak donuk. Çünkü oradaki iletişim, sahici değil. Beğeniler, story izlenmeleri, retweetler… Hepsi sanal dopamin. Gerçek bağ kurmadıkça ruhumuzun Wi-Fi’si çekmiyor.
Ve şöyle bir çelişki doğuyor:
Ne kadar görünürsek, o kadar yalnız hissediyoruz.
Ne Yapmalı?
1. Dijital detokslar hayatımıza girmeli. Haftalık ekran süreleri kontrol altına alınmalı.
2. Yüz yüze iletişim yeniden değerli hale getirilmeli.
3. Sosyal medyada değil, gerçek ilişkilerde onay aramalıyız.
4. Duygular konuşulmalı, filtrelenmemeli.
5. Gençler sadece sosyal değil, duygusal becerilerle. de donatılmalı.
Sosyal medya bir araçtı, bir amaca dönüştü. Ama biz insanız; bağ kurmadan yaşayamayız.
Artık görünür olmayı değil, anlamlı ilişkiler kurmayı seçmeliyiz.
Çünkü ruhumuzun ekran ışığı değil, gerçek sıcaklığa ihtiyacı var.
Sevgiyle,
Psikolog Merve Ak