Kabinenin en çalışkan Bakanıydı,
Başbakanın en sadık yol arkadaşıydı.
Dürüst ve ilkeli bir siyasetçiydi.
AKP iktidarını köşemde defalarca eleştirdim, fakat Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ı bırakın eleştirmek bir tarafa memleketi içi
Kabinenin en çalışkan Bakanıydı,
Başbakanın en sadık yol arkadaşıydı.
Dürüst ve ilkeli bir siyasetçiydi.
AKP iktidarını köşemde defalarca eleştirdim, fakat Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ı bırakın eleştirmek bir tarafa memleketi için canla başla çalışan Bakanımız olarak övmekten çekindim.
Oysa, o çalışmalarıyla övülmeyi çoktan hak etmişti.
Geç kaldım.
Nitekim gidişi(istifası) da tam bir Trabzonlu gibi korkusuz ve başı dimdikti.
Bayraktar, operasyon dosyasında şahsını rencide edecek veya izah edemeyeceği hiçbir husus olmamasına rağmen kendisine istifa baskısı yapıldığını belirterek kararını açıkladı.
“Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum.” dedi ve ekledi.
“Soruşturma dosyasındaki imar planları Başbakan’ın onayı ile yapılmıştır”
Erdoğan Abi’nin, rüşvete, yolsuzluğa bulaşacağına asla imkan vermiyorum, nitekim bu konuda kendine güvendiği için hem bakanlıktan hem de vekillikten istifa etti.
Bu açıkça kendini yargının önüne koymaktır.
Varsa bir suçum beni yargılayın demektir.
Demokrasi ahlakına yakışır bu cesur davranış diğer siyasetçilere örnek olsun.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Erdoğan Bayraktar'a ayıp etti.
Dürüstlüğünü çok iyi bildiği Bakanına sahip çıkmak yerine, istifalar için
"İçimizdeki kötüleri ayıkladık" demesi, bence vafasızlığın en belirgin örneğidir.
İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın istifa etmesi herkes tarafından bekleniyordu, zira bu konuda emniyetin elinde somut deliller vardı.
Fakat Bayraktar'ı zan altında bırakabilecek somut bilgi yok.
Oğlu sorguya alınmış ve sonrada serbest bırakılmış.
Peki Bakan Bayraktar'ın suçu ne, bilen var mı?
İşte hep böyle değil mi?
“Meyve veren ağaç taşlanır” derler, en kötüsü de o ağacı taşlayanların yine o ağaçtan meyve yiyenlerin olması ayrı bir acı veriyor.
Biz Trabzonlular bakanımıza layık olduğu şekilde sahip çıkamadık.
Bu insan değirmeni şehir bir kıymetlimizi daha öğüttü.
Biz değer bilmedik ama Vanlı
“Memo Gardaş” bildi.
Nasıl mı? Anlatayım sizlere;
Yer Almanya’nın Frankfurt şehri.
Bir kafe de oturuyorum, yanıma eski bir okul arkadaşımın akrabası Memo yaklaştı, hal hatır sorduk karşılıklı.
“Sen Trabzonlusun demi gardaş” dedi.
Evet dedim, ne oldu?
“
Yahu vallahi sana söylerim, bu sizin Trabzonlu bakan var ya, ondan Allah razı olsun, Van’ı yeniden inşa etti. Bakan, karısı, çoluğu, çocuğu Van da köyleri gezip fakir fukarayı sevindirdiler. Gardaş bakanı Trabzon’da görürsen eğer ona çok selamımızı söyle.”
İste böyle bir anda bir Trabzonlu olarak Erdoğan abiyle gurur duydum.
Vanlı vatandaşın selamını ona iletemedim, fakat bu yazımla inşallah bunu yerine getirmiş sayılırım.
Evet; bir siyasetçi tüm Aile fertleriyle bir mücadele veriyorsa eğer bilin ki o insanda vatan sevgisi halkına hizmet sevgisi var demektir.
Hiç bir siyasetçiye abi diye hitap etmedim. Fakat Erdoğan Bayraktar benim için daima bir Erdoğan Abi olarak kalacaktır.
Yalakalık sözünü asla lügatımda bulundurmadım.
İçimden nasıl geliyorsa öyle yazdım.
Dilediğiniz gibi algılayabilirsiniz.
Saygılarımla