Sevgili okurlar, tabi ki, Türk ve Kürt milletine bunca acıları yaşatan trr örgütü PKK’nın silah bırakmasına temkinli yaklaşacağız. Bebeklere kurşun sıkmışlar, unuttuk mu diyeceğiz? Hayır.
Ama ‘neden silah bıraktı, taviz verilmese idi bırakmazlardı’ demek aceleci bir yaklaşım.
Bütün iktidarlar, terörü bitirmek için çalıştılar ama sonuç alınamadı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık yıllarına gidelim. PKK nasıl bitti oradan bakmaya başlayalım.
Ne demişti Erdoğan, ‘3 aylık eğitimle askeri PKK’nın üzerine yollarsanız sonuç alamazsınız. Profesyonel Orduya geçeceğiz’
Geçti mi, geçti.
Terörle mücadelede Özel Hareket Polislerinin yanına Jandarma Özel Harekatı oluşturan uzman asker ve astsubaylardan oluşan özel birlikler kurdu, mücadeleyi onlar yaptı, normal asker karargahta onlara hizmet etti.
Şehit vermedik mi? Verdik. Hem de çok.
Profesyonel asker olduğu için, şehidimin evladı babasından kalan haklara sahip olarak büyüdü. Her şehit ailesine Devlet iki ev verdi, iki yakınını işe yerleştirdi. Şehidimin canının karşılığı hiçbir şeyle ölçülemez doğru.
Başka bir tespit daha yapıldı, o neydi?
Terörle mücadelede askeri istihbarat, Emniyet İstihbaratı ve Milli İstihbarat ayrı, ayrı çalışıyor, bu zafiyet yaratıyordu.
Hatta çatışıyorlar! Birisi teröristi yakalıyor, diğeri ‘O benim muhbirimdir bırakacaksın’ diyordu!
15 Temmuz 2016 Fetö darbe girişiminden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yapıyı kaldırdı ve terörle mücadelede istihbaratı tek bir noktada topladı. Kimin eline bilgi geçerse diğeriyle paylaşmaya başladı..
Önceki MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan işi koordine eden isim oldu.
Bu hamleler PKK terör örgütünü köşeye sıkıştırdı.
Teröre bu darbeler vurulurken Devlet ve Hükümet Diyarbakır-Urfa Urfa-Mardin arasında otoban, diğer yerlerde duble yollar, barajlar ve altyapı hizmetleri inşa etti.
Silvan Barajını tamamlayana kadar onlarca şehit verdik. Baraj yapıldı mı, yapıldı.
Terörle mücadelenin olmazsa olmazı insansız hava araçları idi. Ama elimizde İsrail’den kiralanan iki İHA (Heron) vardı. Onların komutasının da kimde olduğu belli değildi. Terör yuvaları yerine dağları taşları dövüyorlardı!
Türkiye silah sanayine yoğunlaştı. Trabzon’un evladı Özdemir Bayraktar ve evlatları yerli İHA’ları, ardından SİHA’ları, sonra da Bayraktar TB-2’leri ve TB-3’leri geliştirdi.
Teröristler saklanacak mağara bile bulamadılar. Güvenlik güçleri ile dağda yatan bir İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’da işbaşına gelince PKK’nın hem içerde hem de Kuzey Irak ve Suriye’de nokta operasyonuyla üst düzey yöneticileri tek tek sarı torbalara kondu.
Değerli okurlar, 40 yıldır gazetelere Şehit haberi manşeti atıyorum ve o şehit haberlerinin arkasındaki acı hikayeleri ve şehit annelerini biliyorum. Onlar, Marmaris’te tatil yapanlar değil, boğaza karşı akşamları balık yiyen hanımlar değildi. Varlıklı ve nüfuzlu aileler bir yolunu bulup çocuklarını Konya’dan ve Erzurum’dan öteye geçirtmiyorlardı.
Ya benim Fatma anamın, Neriman bacımın gözü hep telefonda idi. Çalacak mı, oğlumdan acı bir haber mi gelecek!
Kulakları ise kapının zilinde idi, elinde bayrak ile bir Yüzbaşı ile askerleri, ambulansla kapıya mı dayanacak?
Hep böyle beklediler.
Ocağına ateş düşmeyen bunu asla anlamaz anlayamaz. Onun için eleştirin ama anneleri unutmayın.
PKK’nın tek destekçisi Amerika değildi. En büyük para ve malzeme kaynağı Almanya, Fransa, İsveç ve İngiltere gibi ülkelerdi. Bu ülkeler Ukrayna ve Rusya savaşı sebebiyle kendi dertlerine düştüler. Ortadoğu’da en büyük terör destekçisi İsrail’di. O da 3 yıldır Hamas ve İran ile savaşıyor.
Bu gelişmeler PKK’yı bitirmek için büyük avantajımızdı. Zaten içerde bitirmiştik.
ABD’de Türk ve İslam düşmanları seçimi kaybedip, deli dolu Trump gelince ‘Suriye’de sana destek veririz ama PKK ve YPG’den desteğinizi çekin’ dedik. Bu nedenle sonuç alınabildi.
PKK’nın bitişini ben böyle okudum. Aksi görüşlere de saygılıyım.